Aşağıdaki yazıyı tam 7 yıl öne yazdım…
Mustafa Mansız'ı yitirdiğimiz günlerde…

Belediyenin koridorunda karşılaşırdık çoğu kez…
Kimi zaman dalgın dalgın yürür,
Kimi zaman karşıdan geldiğimi görünce koridorun ortasında durur;
'Ne var ne yok?' diye sorardı…
'Gel bir çay içelim, sohbet ederiz' derdi kimi de…
Ama odasına girince;
Ne gelen giden eksik olur, ne telefonları susardı…
Ortalığı velveleye vermeden, kimseyi telaşe düşürmeden, garip ama huzur dolu bir sakinlik içinde bütün işlerini çözerdi belediyenin…
Belki çözemedikleri de vardı kim bilir…
Şikayet ettiğini hiç duymadım;
Kimseye bağırıp çağırmaz, sert yapmaz, kolay rastlanmayacak bir sükûnet içinde kimseyi kapısından çevirmezdi…
Diyeceğini derdi ama, o başka…
Sitem edecekse eder, uyaracaksa uyarırdı çalışanları…
Ama kimse, onun odasından üzüntülü ya da sinirli çıkmazdı…
Üzüntülü ve sinirli olanlar bile sakinleşir; Mustafa Mansız'dan ellerine yüzlerine değen sükûneti, ruhlarıyla da kabullenmiş bir şekilde çıkarlardı yanından…
Belki de sırf bu yüzden;
Herkesin Mustafa Abisiydi…
Belki de,
Herkesin yükünü paylaşıp, onları hafiflettiği için,
Biraz ağırdı omuzlarındaki yük, kim bilir…
Kendi emekleriyle yarattığı fidan ve çiçek üretme merkezinde yüzbinlerce çiçek, binlerce fidan var…
Eskişehir'deki her bir ağacın yaprağında;
Yollarda, caddelerde;
Artık kanıksadığımız için varlıklarıyla çoğumuzun dikkatini bile çekmeyen,
Ama şehir dışından gelen her insanın ilk önce dikkatini çeken her bir çiçeğin renginde, kokusunda emeği var…
Büyükşehir Belediyesi'nin Mustafa Abisi artık aramızda değil…
Bir süreliğine bizden ayrı düştü…
Ama, ne gam…
Elbette o bu taraflara artık geri dönmeyecek…
Ama bizler, her birimiz;
Eninde sonunda onun yanına gideceğiz…
Onun yeşerttiği ağaçların gölgesinde, onun çiçeklerinin kokusunda belki de, kimbilir…

Çiçekler öksüz kaldı…
Rahat uyu…

Formun Üstü
Formun Altı