Binlik yıldönümünü yaşama şansı yakalamış bir nesiliz sonuçta. Yüzlük yıldönümleri kadar onluk yıldönümleri de önemlidir insanoğlu için. Belki de siyaseten en mutsuz geçen iki onluğu deviriyoruz.
2020 geldi işte.
Geldi de ne oldu? Daha doğru soruyla, ne olacak?
O kadar çok soru var ki kafamızda. Yaşadığımız yıllarda heybemize dolan, bilinen, beklenen, hayal edilen her şey birbirine karışmış yumaklar gibi. Bu karışık yumağın ucunu bulacak cesaret de yok artık. Kafamızdaki soru yığınının cevaplarını nasıl bulacağız?
'Gelecek meçhul, gelecek loş…'
***
Ya kahinlere başvuracağız, ya astrologlara; ya da kuzu kuzu oturup bekleyeceğiz günlerin neler getireceğini.
Bizim nesil geleceği kendi düşünceleri ve elleriyle şekillendirmeye alışık olduğundan beklemeyi de beceremez. Onun için 'kuzu' dedim.
Kuzu kuzu beklemeye alışan, nasıl olsa bir gün 'koyun' olacaktır.
Evet, evet!
Hepimiz koyun olacağız bir gün.
Yoksa yaşadıklarımızı çekme şansımız olmaz.
***
Yönlendiremediğimiz yaşantımızın içinde debelendiğimiz koşullar pesimist yaptı bizi. Mutluluğu ve umudu arıyoruz da, nasıl bir şey olduğunu bile unuttuk.
Umut etmeyi de unuttuk.
Hani bir şarkıda öğrettiler ya bize:
'Gidene boş ver, gelene hoş gel de,
Başka çaresi yok.'
Bekleyeceğiz işte, başımıza ne gelirse artık.
Koyun gibi bekleyeceğiz.
Hoş geldin 2020.
***
Metin Altıok ne demişti:
'Sen bugünden yarına
Biraz umut sakla.'
Dört yıldır her yılbaşında eski yıla lanet okuyan yazılar yazmış, bir an önce çekip gitmesini dilemiştim. Eskiyi def etme isteğimin altında, yenisinden bazı şeyleri umut etme arzusu yatıyordu.
Yaşanan olayları, ülkenin halini, toplumun yapısını, özel yaşamlardaki sis ve kasisleri gördükçe 'umut' diye bir kurtarıcı arayışına girmiştim. Mısralardan hareketle geçip giden yıllardan biraz umut saklamıştım yüreğimin bir köşesinde.
Şimdi daha iyi anlıyorum, umudumuzu da almışlar elimizden.
***
Yine de Çetin Altan'ın dilimize kazandırdığı deyimle, 'Enseyi karartmaya gerek yok!'
Umudu olmalı insanın, umudun kuyruğuna yeniden yapışmalı.
Bir şeyler olmalı diyorum, bir şeyler olmalı!
Eğer umut yoksa yaşadıklarımızı nasıl anlamlandıracağız? Sonuna yaklaştığımız hayata nasıl 'değer' katacağız?
Gerçekleşmesi çok zor da olsa,
Kaf Dağı'nın ardında da olsa,
Simurg olmalı insan, arayıp bulmalı umudunu.
Ahmet Arif olmalı mesela;
'Dayan iş ile / Tırnak ile diş ile / Umut ile, sevda ile, düş ile' diyebilmeli insan.
Ve umut çiçekleri ekmeli insanlığın bahçesine.
***
'Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?'
***
Umutlara ulaşılan yıllar dileğiyle…