Derken…
Derken dışarı çıkıp mahalle pazarına doğru gideyim istedim.
Adanalı öykü yazarı…
'Arkasızlar Hırkasızlar'ın, 'Reis Öldü'nün yazarı Turan Altuntaş
Tanıdığım en iyi, en olgun insandı.
Ben on dokuz yaşımdaydım, o altmışlı yaşlarında.
'Arkadaşım,' derdi bana.
'Bu öykünü şu dergiye gönderelim, şu öykünde şunlar şunlar eksik arkadaşım…' diye tavsiyelerde bulunurdu.
İlhan Selçuk'un arkadaşıydı.
Adana'da, genç yaşımda yayımladığım edebiyat dergisini İlhan Selçuk'a göndermişti.
Bir de not yazmıştı kendisine,
'Biz arkasız hırkasızlara yardım et!' diye.
İlhan Selçuk da boş çevirmemişti uzaktaki arkadaşını.
Bizim sıfır bütçeli Anadolu dergisini köşesinde tanıtmıştı.
Öyle alçakgönüllüydü. Şimdi nerede öyle insanlar.
Ne İlhan Selçuk kaldı ne Turan Altuntaş
Geriye kimler kaldı?
'Küçük dağları ben yarattım' havasındakiler kaldı. Küçük dağları sen yaratsan ne olacak! Hiç!
***
Turan Altuntaş,
'Bir yazar otobüse binmeli, çarşıya pazara çıkıp insanları görmeli,' derdi.
Yazdığı yeni bir öykü olup olmadığını sorduğumda da, eğer uzun zamandır bir şey yazamadıysa buna bağlardı;
'Bir aydır otobüse binmiyorum, çarşıya pazara çıkmıyorum; nasıl yeni bir şey yazayım ki?' derdi.
'Toplumcu Gerçekçi Edebiyat Akımı'nı benimsemişti Turan Altuntaş.
Onun içindi böyle söylemesi.
Hikayelerinde de toplumun gerçeklerini…
Yalın gerçeklerini anlatıyordu.
Ona göre toplumun gerçeklerinden kopuk sanat, edebiyat olamazdı.
***
Onun için…
Turan Altuntaş'ın dediği gibi, çarşıya pazara bir çıkıp dolaşayım istedim.
Bazen siyasiler…
Makam mevki sahipleri arkalarında kameramanlarla semt pazarına giderler.
Yani pazarda, markette görüntülenirler.
Haber olur. Televizyonların ana haber bültenlerinde verilir haber.
Alttan alta, ne kadar alçakgönüllü, ne kadar mütevazı oldukları vurgulanır.
Bizimki öyle bir şey değil tabi.
Ne diyordu şair:
'Gazetecinin ölümü haber olmaz haber bültenlerinde!'
Öyle işte. Kim iplesin bizim nereye gittiğimizi, nasıl yaşadığımızı falan. Zaten vasiyetimdir:
Cenazem, Belediye Cenaze ve Defin Hizmetlerine emanet…
İnsan ölümüyle geride kalanlara eziyet etmemeli, onlara yük olmamalı.
Tabi bu arada tabutumuzu omuzlayacak dört kişi bulunur mu bulunmaz mı, onun kaygısı da var içimizde.
Belediye sesiz sedasız alıp götürsün beni şehir mezarlığına isterim.
***
Mahalle pazarına giderken dikkatimi çekti.
Ne kadar çok kahvehane var sokak başlarında, cadde üzerlerinde.
İnsanlar bütün gün oturuyor buralarda boş boş. İşsizlik, fakirlik, eğitimsizlik arttıkça kahvehane de artarmış…
***
Pazar müthiş kalabalık… Bağrış çağrış.
Yirmili yaşlarında bir genç önüme geçti kucağında en az yedi sekiz kiloluk bir karpuzla.
Genizden gelen bir sesle,
'Üc lire, kilo üc lire!' diyor.
Belki Suriyeli, belki Iraklı, belki Afgan
Kim bilir kaç liraya çalışıyor?
Çalışma izni var mı yok mu?
Bunları kim takip ediyor, kim denetliyor?
Doğru dürüst Türkçe bilmediği halde iş için kendisi tercih edildiğine göre hak ettiğinin çok altında bir ücrete çalıştığı kesin.
Bizimki de kahvehanede oturuyor boş boş.
Ne yapsın? Ya ondan daha ucuza çalışacak ya da boş oturacak.