Seyyid Abdülkadir Davası

Şeyh Said Ayaklanması, geniş anlamda feodal çıkarlarının yıkılacağı korkusunda olan toprak ağalarının sebep olduğu, dini gericilik esasına dayanan bir ayaklanma görünümünde olmakla beraber; bünyesinde bağımsız Kürdistan kurmayı amaçlayanları da barındırmaktadır. Ayaklanmanın bu yönünün en önemli kişisi ve uzun yıllar bu amaç için çalışmış olanlardan biri de Seyyid Abdülkadir'dir.

29 Nisan 1925 tarihinde, İstanbul Valisi Süleyman Bey'in, 21 Nisan tarihli yazısı İstiklal Mahkemesi Savcılığı'na gelir. Yazıda, Kürdistan ayaklanması ile ilgili görülen ve 13-14 Nisan gecesi yakalanmış bulunan 'Kürt Teali Cemiyeti Reisi Seyyid Abdülkadir ile oğlu Seyyid Mehmet ve Erbilli (Huşnev) aşireti rüesasından Nafız ve Palulu olup Kürt Teali Cemiyeti üyesi Abdullah Sadi'nin, polis müdürlüğü baş memurlarından Ziya Bey'in gözetiminde gerekli evrakla beraber Diyarbakır'a İstiklal Mahkemesi'ne' yollandığı bildirilmektedir. Polis Ziya Bey'in, Savcı Süreyya Bey'e söylediğine göre, Seyyid Abdülkadir yolda iken, 'Eğer beni idam ederlerse, Hükümet, milletin başına büyük gaileler açar. Kürtler hep kıyam eder' demiştir. Sanıklar ilk sorgularında, haklarında ileri sürülen suçlamaları reddederler. Birbirini tutmayan ifadeler verirler. Durumları bu dava ile ilgili görülen Bitlisli Kemal Fevzi, Diyarbakırlı Hacı Ahdi Mehmet Tevfik, Hoca Askeri, Diyarbakırlı Ahmet, Divrikli İlyas Fado, Abdülkadir Sito, Rıfat, Hüseyin İlyas'ın birlikte yargılanmalarına karar verilir.

Yargılama, İstiklal Mahkemesine ayrılmış olan sinema salonunda yapılır. Sorguları tamamlanmış olan sanıkların yargılanması, 14 Mayıs 1925 tarihinde başlar. Duruşmaya Abdülkadir'in sorgusu ile başlanır. Başında yeşil takke, beyaz sarık ve 'seyyid kılığında ?' duruşmaya gelmiş olan Abdülkadir hakkında, savcının ilk iddiasının okunmasına geçilir. Savcı, Kürt ayaklanması ve ihtilali ile ilgili olan ve asileri kışkırtmaktan sanık, kapatılmış olan 'Kürt Teali Cemiyeti' Başkanı Seyyid Abdülkadir, oğlu Seyyid Mehmet ve adları zikredilmiş olan kişilerin, ileri sürülen suçu işledikleri eldeki belgelerle sabit olduğu için mahkemece tutuklanmalarını ister. Başkanın isteği üzerine savcı, daha geniş bir açıklama yaparak, Abdülkadir oğlu Mehmet, Hoşnev Aşireti Reislerinden Nafiz ve Abdullah Sadi ile, daha önce kısmen yargılanmış olan Kemal Fevzi'nin, son zamanlarda doruğa çıkmış ve amacı vatanı ikiye bölmek olan ayaklanmanın hazırlayıcıları olduklarını ve bunun için dört aşamada amaçlarına ulaşmak için çalıştıklarını belirtir. Birinci devre hayal kurma, ikinci devre hazırlık, üçüncüsü karar ve dördüncüsü de yürürlüğe koymadır. İddianameye göre Seyyid Abdülkadir son zamanlarda İstanbul'da evinden çok seyrek çıkmış, fakat ayaklanmanın başarıyla sonuçlanması için oğlu Abdullah Sadi aracılığı ile yabancı bir devletin (İngiltere) yardımını sağlamaya çalışmıştır. Sadi, kendi ifadesiyle de sabit olduğu üzere bu işte görev almıştır. Hoşnev Aşireti reislerinden Erbilli Nafiz, ayaklanmadan birkaç gün önce İstanbul'a gelmiş, Seyyid Abdülkadir ve oğlu Mehmet ile yakın ilişki kurmuş ve etkili görevler yapmıştır. Şeyh Said'in oğlu Ali Rıza İstanbul'a geldiğinde, Seyyid Abdülkadir'in çevresindekilerle ilişki kurmuş ve ayaklanma ile ilgili kararlar almışlardır. Savcı daha sonra, suçları belirleyen belgelerin okunmasını ister. Bu belgelerin okunmasına geçilir. Bu belgeler, İstanbul Emniyeti'nde görevli başkomiserlerden Nizamettin Bey'in, 'İngiliz temsilcisi Mr. Templeton' sıfatıyla Seyyid Abdülkadir arasındaki ilişkileri belirleyen raporlardır. 27 Eylül, 14 Ekim, 18 Aralık 1924 ve 29 Mart 1925 tarihli raporlara göre, Mahmut Şevket Paşa zamanında, Kürtçülük yaptığı için Taif'e sürülen ve Birinci Dünya Savaşı'nda İskenderiye'de esirler kampında bulunan Kör Sadi'ye, İngiliz Generali Didse, Kürdistan hakkında bir proje vermiş, buna göre İngiliz yardımını sağlamayı amaçlayan harekette Sadi, Dersim ve Palu bölgesinde geniş bir ayaklanma çıkartacak, Gazi'ye suikast yapacaktır. 8 Ekimde, Mr. Templeton adını kullanan Nizamettin Bey ile Beşiktaş'ta görüşen Sadi, İngilizlerden istediklerini sıraladıktan sonra, 1913 yılında Rus Konsolosu ile Kürt ihtilali için görüşmüş olduğunu açıklamıştır. 14 Ekim ile 18 Aralık tarihli raporlarda da, Abdülkadir'in Doğudan gelen Kürtlerle olan ilişkileri anlatılmakta, içlerinden bazılarının Mustafa Kemal Paşa ile anlaşıp, kendilerine ihanet edebileceklerini göz önüne alarak, düşüncelerini belirten ayrıntılardan söz edilmektedir. 29 Mart 1925 tarihli rapora göre, Kör Sadi, ayaklanmayı Van ve Erzurum yörelerine yaymayı ve İstanbul'da bir hükümet darbesi yapmayı teklif etmiştir. Buna göre ;

Hükümet darbesi yapmak için Seyyid Abdülkadir ile İngiliz Hükümeti aracı olacak

Hükümet darbesi için İstanbul'daki Kürtler silahlı hücum edecekler ve ihtilal dini ve gerici olacağından yaygın olacak

Silahlı Kürt kuvvetleri, Kolorduyu ve Emniyet Müdürlüğünü işgal edecek

İstanbul'da bulunan bazı grupların yardımı sağlanacaktır.

İhtilal yapacak Kürt kuvvetlerinde tabanca, kılıç ve diğer silahlar vardır

Yalnız, bu tertibatın başa çıkması için İngilizlerin tüfek, bomba, altın para ile yardımlarının sağlanması gerekmektedir.

İstanbul'da yapılacak hükümet darbesi, derhal Bursa, Konya ve İzmir'e yayılacak, bu üç ilde ihtilal başlayınca Ankara iki ateş arasında kalacaktır

Sadi, İngilizlerin yapacağı yardımdan ayrı olarak ihtilalden hemen sonra Vahdettin'i İstanbul'a getirmelerini istemektedir.

Bu raporlar, Türk polisinin yaptığı gizli çalışmalar sonucu hazırlanmıştır. Olağan dönemlerin hukuk mahkemelerinde bu çeşit gizli raporlar delil kabul edilemez. Ancak, İstiklal Mahkemelerinin olağanüstü yetkilere sahip devrim mahkemeleri olduklarını, olağanüstü tehlikeler içinde, özellikle karşı devrimi bastırmak için çalıştıklarını göz önüne almak gerekir.

Times, bu yargılamadan ve bu raporlardan söz ederken, kaynağı belirsiz belgelere dayanan suçlamalarla, Doğu illerindeki ayaklanmayı İngilizlerin kışkırtıp ülkeyi parçalamak amacını taşıdıklarına yönelik bu iddiaların doğrulayıcı belgelere dayanmadığını ileri sürmekte, alaycı bir dille asilerin fal ve büyüye inanan kişiler olduklarını hatırlatmakta ve 1878 yılından beri etkili Kürtçülük çalışması gösteren Şeyh Abdülkadir'in babası Şeyh Abdullah'tan bahsetmektedir.

Belgelerin okunmasından sonra yine Abdülkadir Bey'in sorgusuna geçilir. İttihat ve Terakki döneminde Ayan üyeliği, Damat Ferit Hükümeti'nde Danıştay Başkanlığı yaptığını belirten sanık, Ferit Paşa Hükümeti'nde görev alışının sebebini, Mütareke'den sonra Doğu illerinde bir Ermenistan kurulmasına çalışıldığını ve buna karşı koymak için Kürt Teali Cemiyeti'nin kurulduğunu ve kendisinin Musul'dan gelişini izleyen günlerde zorla cemiyetin başına geçirildiğini, Birinci Reis Vekili'nin Zihni Paşa, İkinci Reis Vekili'nin de Bedirhani Emin Avni Bey olduğunu ve amaçlarının Ermenistan kurulmasını önlemek olduğunu söyler. Ferit Paşa Hükümeti'nde, İzmir'in işgaline kadar kaldığını ve işgalden sonra ayrıldığını, Doğuda bir Ermenistan kurulmasını olumlu gören Ferit Paşa ile çalıştığını ve Doğunun Kürtlere ait olup Ermenilere verilmemesi için sonuna kadar çarpışacaklarını söylediğini ileri sürer. Dosyada bulunan ve daha önce imzalanmış olan siyasi bir sözleşmenin kendisine gösterilmesi üzerine, kendisinin de imzalamış olduğu bu belgeyi kabul eder, ancak o tarihte Osmanlı Hükümeti'nin varolduğunu ve kendisinin hilafet makamına bağlı bir muhtariyet istemiş olduğunu ve Ermenilere karşı koymak için çalıştıklarını belirtir. Adı geçen belgede ; Sevr'e göre Türklerin İngiliz mandası altında olacağını, buna karşılık Kürtlerin bağımsızlık ihtimallerinin bulunduğunu, İngiltere'nin Kürtlerden iktisadi bir çıkar beklemediğini fakat Irak'taki İngiliz çıkarları için bu bölgeyi Türklerden uzak tutmak ve bunun için de arada dost bir hükümetin (Devletin) kurulmasını arzu ettikleri, İngilizlerin bu çıkarlarının devamı için Irak ve Türkler arasında kendi çıkarlarına zarar vermeyecek Kürdistan'a razı olacağı belirtilerek, tek zayıf yönlerinin, birlikten yoksun oluşları ve bu sebeple de İngiliz desteğinden yoksun olduklarını, birlik sağlanmasına çalışılmasının gerektiği anlatılmaktadır (Devam Edecek).