'1923 senesinde başlayan ikinci devre seçiminde İzmit Mebusu Şükrü, İstanbul Mebusu İsmail Canbolat Beylerin mebus olabilmeleri meselesinin Rauf Bey tarafından suret-i mahsusa da sağlanmış olması ve mezkur tarihte Cavid Bey'in evinde toplanmış olan kararnamede mezkûr'ül- sami bir zümre-i mahsusanın ittihaz ettiği kararın bir safhasını teşkil ettiği, bu toplantı da Rahmi Bey'in Sarı Efe'ye yazdığı evrak dava meyanında mevcut 23 Nisan 1923 tarihli mektubun Şükrü Bey'in İzmit'ten mebus seçtirmeyi başardıkları ve Hüseyin Cahit'le Salah Cimcoz Bey'in de Manisa'dan seçilmesine çalışmaları lüzumunu ifade etmekte olan meseleden ve beyan tarzından açıkça anlaşılmakta ve mezkûr devrenin birinci toplantı senesinde bu zümrenin mukarrerat-ı mahsusasını zamanen hadiseten temin ve istihsale doğru bir siyasi etken olan adı geçenlerin sonunda suikasta varan bir gizli amaçla izledikleri, milli amacı tahrip ile teferruka likasına çalıştıkları ve Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun görüşmeleri sırasında Cumhuriyetin ilanı dolayısıyla başta Ruf Bey olmak üzere kendilerine mensup bulunan ve asıl maksada vakıf olamayan bir kısım basın vasıtasıyla hafi- muhteni diğer propaganda vesaitiyle- bir siyaset dahilinde yaptıkları teşkilatın hedef ve özel mahiyeti halen tezahür etmektedir. Birinci Büyük Millet Meclisi'nde ikinci grubun mediranından olan emekli Albay Sekahaddin ve eski olan ifadeleri ve açıklamalarına göre birinci toplantı senesini takiben tatil devresinin yaz aylarında Rauf Bey'in kendilerine başvurarak bir fırka teşkilini teklif ve Kazım Karabekir ve Ali Fuat Paşaların da ordudan istifa ederek buna dahil olacaklarını ifade ve kendilerinin iaşeci Kara Kemal ile bu konuda anlaşmaları gereğini ima ve ihzar etmesi üzerine, adı geçenin teklif kabulü ile evvelce Kara Kemal ve arkadaşları tarafından ihzar ve sonra Terakkiperver diye isimlendirilmiş olan Fırka'nın müsvedde halinde olan programının üzerinde muhtelif zaman ve mekanlarda toplandıklarını açıkça ifade etmiş olduklarından Kara Kemal temsil ettiği iaşe ve İttihatçı farz edilen bir zümre ile ikinci grubun ve herhangi vesilelerle ikinci toplantı senesinin başlangıcında istifa ederek Terakkiperver Fırkaya dahil olduklarını söyleyen Kazım Karabekir ve Ali Fuat Paşalar ve arkadaşlarının muhakeme muvacehesindeki ifade ve tarz-ı te'villerine rağmen henüz sıfat ve askeri görevlerini muhafaza ettikleri bir zamanda ve daha yaz aylarından itibaren zayıf bir iştirak-i efkar ile mahiyeti bugün tezahür eden şekilde bir fırkanın teşkili esaslarının temin edildiği ve ikinci toplantı senesinin açılmasından önce tasmim dairesinde bir muhalefet cephesi kurdukları görülmektedir. Böylece bu maksatla kurulmuş bulunan Terakkiperver Fırkanın muhalefetinin neticesi ve cahil efkarın tatmini nokta-i nazarından programları arasına sıkıştırmış oldukları birkaç madde ile İnkılap Hükümeti'nin her çalışmasına karşı kamuoyunu kışkırtmaya çalıştıkları gibi, yine Selahaddin Necati, Hüseyin Avni, Kara Vasıf Beylerin ifadelerine nazaran Birinci Büyük Millet Meclisi'nde ikinci grup üyesi olan eski Bitlis Mebusu Yusuf Ziya Bey o tarihlerde kendilerine başvurarak Şark illerinde halkın isyana çok müsait olduğunu ve ikinci grup üyelerinin bu isyanı idare etmeleri lüzumunu teklif ve kendileri tarafından reddolunduğunu ve olunmasından da Yusuf Ziya'nın o tarihlerde Şeyh Sait İsyanı'nın başlangıcı olan ve Nasturi İsyanı'yla başlayan isyan hareketine hiç olmazsa bir ümit ve istinatgahı manevi olduklarını kabul etmektedir.
Bundan başka şapka meselesi dolayısıyla bazı vilayetlerde irtica erbabını idare edenlerin kullandıkları kuvvetli propagandanın Ankara'da yapılmış olan bir suikasta izafe edilmiş olması dahi yapılmakta olan suikast davasının hükümeti devirmek meselesinin ilkin Ankara'da Ziya Hurşid, Şükrü ve Arif Bey ve arkadaşları tarafından yapılmasına teşebbüs edilmiş ve yarım kalmış suikast teşebbüsü günlerine tesadüf etmesi gibi, irtica hareketlerinde de Terakkiperver Fırka adını alan kuruluşun ve İzmir seyahati içinde gizlenmiş maksad-ı mahsus ile çalıştıkları anlaşılmaktadır. Takrir-i Sükûn Kanunu'nun tatbikinden, İstiklal Mahkemelerinin teşekkülü ile Şeyh Sait İsyanı'nın ve şapka meselesi dolayısıyla bazı yerlerde çıkan irtica ve asayiş ihlali hareketlerinin tamamen tenkilinden sonra memlekette başlayan tabii sükûn ve emniyetin tesiri altında şu zümre-i hafiyenin vatanın timsal-i hayat ve istiklali olan Cumhurbaşkanı'na suikast yapmak suretiyle hükümeti devirmeye karar verdikleri ve bu şekilde idareyi ele geçirmeye planladıkları bu yoldaki ifadeler ve karabet-i maddiye ve maneviye ile İstiklal Mahkemesi'nce mertebe-i subut olmaktadır.
Binaenaleyh bunlardan İzmit Mebusu Şükrü, Saruhan Mebusu Abidin, Eskişehir Mebusu Arif, Sivas Mebusu Halis Turgut, İstanbul Mebusu İsmail Canbolat, Erzurum Mebusu Rüştü Paşa, sabık Lazistan Mebusu Ziya Hurşid ve eski Trabzon Mebusu Hafız Mehmet, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Sarı Efe namıyla maruf Edib, mülazımlıktan mütekait Çopur Hilmi, baytar miralaylığından mütekait Rasim, Ankara Vali-i sabıkı Abdülkadir, İaşeci Kara Kemal'in vakıaları Kanun-u Ceza'nın 55. Maddesinin 'Türkiye Cumhuriyeti'nin Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nu tamamen veya tamamen tayir ve tebdil veya ilgaya ve kanun-u mezkure tevfikan teşkil eden Büyük Millet Meclisi'nin ıskat veya ilgaya ve vazifeden men'e cebren teşebbüs eden idam olunur. Ef'al-i mezkureyi ika'a fiilen tahrik edenler müebbeden veya on seneden aşağı olmamak üzere muvakkat küreğe konulurlar' diye muharrer olan işbu fırkası delaletiyle kanun'u mezkûrun 57. Maddesinin belada muharrer 55 ve 56. Maddelerinde beyan olunan fesatlardan biri 'Birtakım eşhas müctemian icra eder veyahut icrasına kast eylerse o cemiyete dahil bulunanlardan asıl reis ve muharrik-i mefsedet olanlar her nerede tutulursa idam olunur' diye muharrer olan fıkra-i evlasına tatbikan isimleri balada muharrer olan on beş şahıstan Abdülkadir ve Kara Kemal'in gıyablarında ve on üçünün vecahlarında olmak üzere idamlarına, Sürmeneli Vahab'ın dahi hareket-i vakıası kanun-u mezkurenin 58. Maddesinin 'Bir ittifak-ı hafi teşkil olunup da ol ittifakta muharrer fesadın- esbabı icraiyesini tehiye zımnında teşebbüs olunmuş bir fiil ve tedbir tebeyyün etmeyip yalnız icrasına karar verilmiş olmaktan ibaret bulunursa o halde dahil-i ittifak bulunan kimseler de muvakkaten kalebend kılınır' diye muharrer fırkai mahsusasına tevfikan işbu kal'e-bendliğin muvakkat nefye tahviline ve mahali menfasının Konya olmak üzere tayinine; Ergani Mebusu İhsan, Ardahan sabık Mebusu Hilmi, Maliye Nazırı-ı sabıkı Cavid, Mersin Mebus-u sabıkı Selahaddin, Sivas Mebus-u sabıkı Kara Vasıf, Erzurum Mebus-u sabıkı Hüseyin Avni, İzmir Vali-i sabıkı Rahmi, İstanbul Mebuslarından Rauf ve Adnan Beylerin işbu davanın mütemmin bir safhası olmak üzere açılan dava meyanında Ankara'da ruiyyet edilmek üzere dava-ı hazırdan tefrikine, ceraim-i vakıada bir güna medhal ve müşareketleri anlaşılamayan Ordu Mebusu Feridun Fikri, Afyon Mebusu Kamil, Gümüşhane Mebusu Zeki, Tokat Mebusu Bekir Sami, Mersin Mebusu Besim, Bursa Mebusu Necati, Erzurum Mebusu Münir Hüsrev Beylerle İstanbul Mebusu Kazım Karabekir Paşa, Ankara Mebusu Ali Fuat, İstanbul Mebusu Refet, Edirne Mebusu Cafer Tayyar, Isparta Mebus-u sabıkı Cemal Paşalar ve Erzurum Mebus-u sabıkı Necati, Canik Mebusu-u sabıkı Ahmet Nafiz Beyler ve Torbalılı Emin Efendi, Trabzonlu Naciye Nimet Hanım, Sürmeneli Keleş Mehvet ve Bahçıvan İdris, Mustafa oğlu Şahin Çavuş ve ihtiyat zabitlerinden Bahaeddin Efendi ile Giritli Hüseyin oğlu Latif'in beraatlarına vicahen ve müttefikan 13 Temmuz 1926 tarihine müsadif Salı günü karar verildi'
Kararın okunmasından sonra beraat kelimesinin duyulması ile halk büyük bir sevinç gösterir. Paşalar salondan çıktıktan sonra, yargıçlara teşekkür edilmeye başlanır. Bekir Sami Bey, Başkan'a teşekkür eder. Tutukevine giderek burada işlerini tamamlayan Kazım Karabekir Paşa, ailesini İzmir'e getirteceğini ve birkaç gün sonra gideceğini açıklar. Diğerleri İstanbul'a gideceklerini belirtirler. Hakimiyet-i Milliye karara değinerek, 'Mahkeme çok adil ve yüksek kararıyla bütün cihana ve vatandaşlara karşı isbat etmişdir ki, memlekette komitecilik yapmak isteyenler, hiyanette bulunanlar hakkında merhamet yoktur. Ancak kanun vardır' diyerek böyle bir dönemin bittiğini açıklar ve idam kararlarının ertesi gün uygulanacağını bildirir.
Karar yoruma gerek bırakmayacak kadar açık bir şekilde, Milli Mücadele'nin kazanılmasından sonraki gelişmeleri ve devrime karşı oluşan muhalefeti anlatmakta, yargılamaların neden yapıldığını ortaya koymaktadır. İstiklal Mahkemesi aracılığı ile asıl suçlular cezalandırılırlarken, devrime muhalif olmaları sebebiyle ülkedeki karşıdevrimci ve İttihatçılara umut vermiş olan ve suikast olayına karışmış olan Terakkiperver Fırka politik hayattan kesinlikle çekilmektedir.
İdam hükümleri, 13-14 Temmuz günlerinde uygulanarak tamamlanır. Ziya Hurşid, Laz İsmail, Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi, Gaffarizade Oteli'nin köşesinde, suikastı yapmak istedikleri bir yerde, bir kısmı Hükümet Meydanı'nda ve bir kısmı da Kışla önünde asılırlar. Asılanlar şunlardır ; Şükrü, Edip, Arif, Abidin, Hafız Mehmet, Halis Turgut, İsmail Canbolat, Ziya Hurşid, Çopur Hilmi, Laz İsmail, Gürcü Yusuf, Baytar Rasim ve Rüştü Paşa olmak üzere 13 kişidir.
Albay Arif son ana kadar Mustafa Kemal Paşa'nın kendisini affedeceği umuduyla bekler. İdam hükümleri okunduktan sonra 'Hüküm', sanıkların göğsüne takılarak infaz yerine getirilmektedirler. Hükümde ; 'Türk vatan ve namusunu kurtaran Aziz Reis-i Cumhur Hazretleri'ne suikast icra ve Heyet-i Vekile'yi iskat ve taklib-i hükümet edecekleri bir anda derdest edilip bil'muhakeme mücrimiyeti sabit olan ve Ceza Kanunu'nun 55. Maddesi delaletiyle 57. Madde-i mahsusasına tevfikan salben idamına karar verilen' sözleri yazılıdır. Asılanlar saat 10'a kadar idam sehpalarında bırakılırlar. Daha sonra Kokluca Mezarlığı'na gömülürler.
İzmir'deki suikast davasının bitmesinden sonra 'Kara Çete' olarak isimlendirilen İttihatçıların davasına Ankara'da bakılacaktır. Önceden Ankara'ya gönderilmiş olanlardan başka Hüseyin Avni, Kara Vasıf, Çolak Selahaddin İzmir'den trenle Ankara'ya getirilir ve tutuklular için ayrılmış olan Koyun Pazarı'ndaki Çukur Han'a götürülürler. Ankara İstiklal Mahkemesi'nin çalışması için Eski Meclis Encümenler Binası ayrılmıştır.
15.7.1926 tarihinde Mahkeme Başkanı Ali Bey basına yaptığı açıklamada ; 'ilk merhalesinden itibaren selamet-i vatan ve Hükümet-i tehdit edecek mertebede vasi' ve hıyanetkarane bir tertip' olduğunu belirttiği suikast davasının ikinci ve daha karanlık perdesinin Ankara'da bitirileceğini, Anadolu Ajansı ve basını takdirle karşıladıklarını, yurdun çeşitli yerlerinden gelen tebrik telgraflarını memnunlukla karşıladıklarını belirtmektedir.İzmir'deki görevini bitiren İstiklal Mahkemesi 16 Temmuz günü trenle Ankara'ya hareket eder (Son).