Bukowski'nin de 'Kadınlar' adında bir romanı var. Bunu biliyorum. Ama benim yazacağım yazının bununla bir ilgisi yok.

Hatta yazacaklarım onunkinin tam tersi de denebilir.

Hayatına giren kadınları yazdı o.

Şiirlerinde, hikayelerinde, romanlarında…

Bense hayatıma girmeyen kadınları!..

***

Tam yazı yazacakken kapıda kaldım!

Bir anlığına kalktım yazının başından.

Kargalardan biri ara sıra gelip merdiven başındaki aydınlatma boşluğunun üzerinde yer alan camı gagalıyor.

Öyle sessiz ki yazın taşındığımız batıdaki son ev… Karganın çıkardığı sesler bile büyük bir gürültü gibi duyuluyor…

***

Karganın orada ne yaptığına bakmak için çıkmıştım dışarı. Eğer beni dikkate alırsa, elimi kolumu sallayıp, hey mey deyip oradan kovacaktım onu.

Dışarı adımımı atmıştım ki kapı arkamdan kapanıverdi. Çok zoruma gitti bu. Kendimi dışarı atılmış gibi hissettim. Kapıyı açıp beni içeri alacak kimse de yok evde.

Kargayla baş başa kaldık merdiven başında.

***

Evde kimsenin olmaması şanssızlık…

Olsaydı...

Biri olsaydı içeride, kapıyı açıp içeri alır mıydı beni? Sultan evde olsaydı mesela?

Ne bileyim.

Bir günahımız varsa... Bir kusurumuz, yanlışımız hani. Dışarı çıkmışken... Ve kapıda kalmışken...

Bir daha geri gelme, der miydi?

Hangi kadın içeri alır ki beni?

Bu yaşa gelmişken.

***

Kadınlar farklıdır biraz.

Bir hikayede mi okumuştum, yoksa biri mi anlatmıştı?

Yazılar, filmler, kitaplar...

Ve yaşadığım hayat, hepsi birbirine karışmaya başladı giderek.

Şöyleydi:

Adam karısıyla tartışıyor. Karısına küsüp evi terk ediyor. Kış vakti yazlığa gidiyor. Oradan karısına telefon ediyor,

'Tüfeği kafama dayadım, kendimi öldüreceğim,' diyor.

Karısı çığlık çığlığa bağırıyor,

'Sakın yapma! O halıyı daha bu yaz aldım! El dokuması, pahalı bir halı o! '

***

Kız kardeşimin evi var yakında. Ona gitsem...

Kim bilir belki o da açmaz kapıyı bana.

Ne zaman oraya gitsem önce dolabını karıştırıyorum.

Sonra kitaplığını.

'İki biran yok mu bana ikram edecek?'

Kızıyor.

'Dolapta sürekli bira mı bulunması gerekiyor? Karıştırdığın kitapları da geri yerine koy!'

Hiçbir yere gitmeyeceğim.

Kadınlar mı?

Hayır!

'Bugün kitapları on bin adet satan büyük bir yazar olan ben, kalbimi kırdığınızı asla unutmuyorum,' diyor, Frederic Beigbeder.

Ben de unutmuyorum.

Kapının önünde, merdivenlere oturdum.

Bekliyorum.

Şu karga da def olup gitmedi bir.

'Tak tak tak!'

Arada bir durup oradan bana bakıyor.

Hava da soğuk…