Taşındık taşınmasına da…
Son eve...
Batıdaki son eve…
Kolay olmadı ama taşınmak.
Kovid falan derken…
Mart'tan beri ha taşındık ha taşınacağız…
Taşınmayı bırak, korkudan dışarı çıkmak bile zordu ilk aylar.
O ilk aylar bizi o kadar korkutan virüs müydü yoksa televizyonlardaki, sosyal medyadaki yayınlar mıydı?
Bunu anlamak zor…
Sonra bir normalleşme!
Biz de fırsat bu fırsat taşındık.
Taşındık taşınmasına da…
Daha ilk günden, virüs nedeniyle balkonda bıraktığımız sebzeleri yedi kargalar.
Yemek de değil de…
Hani yeseler, aç oldukları için yemişler diyeceğiz.
Gagalamışlar.
Domatesleri ne hale getirmişler öyle!
Bunlarınki açıkça düşmanlık!
Ayıp diye bir şey var!
Nasıldı o söz?
'Kendine ev alma komşu al' mıydı?
Aslında iyidir kargalar!
Hırsızlıkları…
Kurnazlıkları doğrudur ama…
Durup durup…
Yerli yersiz gaklayıp durmalarını da saymazsak pek çok insandan daha iyidirler!
Ahmet Rasim'in de bir yazısını okumuştum kargalarla ilgili.
Kargaların ne kadar zeki olduklarını yazıyordu.
Doğru!
Zekaları durdurmuyor onları!
'Git komşunun balkonundaki sebzeleri gagala!' diyor mesela zekaları.
Bunların yanında yine de pek çok insandan daha iyidir kargalar.
Fesatlık yapmazlar mesela…
Öyle büyüklenme falan da yoktur onlarda…
Kibirlenmezler yani…
İnsanlara tepeden de bakmazlar…
'Küçük dağları ben yarattım' havalarına da girmezler…
Yani kendilerinde bir halt görmezler!
Daha ne olsun!
Oysa…
Oysa öyle insan…
Öyle komşu vardır ki…
Bildiği tek şey 'merhaba' demektir.
Yahut da buz gibi bir 'iyi günler' demek…
Onu da öyle bir der ki…
Diliyle dişi arasından…
Homurdanır gibi…
Selam mı veriyor, sövüyor mu anlayamazsın.
Öyle olunca…
Ne demişti Nazım Hikmet?
'bu anda ne kavga
ne hürriyet, ne karım
toprak, güneş ve ben
bahtiyarım…'
Toprak, güneş ve ben…
Bir de kargalar, bir de akşamüzerleri esen batı rüzgarı, bir de otların rüzgardaki uğultusu…
Bahtiyarım yani!
Ve hoş bulduk kargalar!