Karşılıklı bağımlılık ilk bakışta olumsuz gibi görünüyor. Çünkü bundan daha çekici ve cazip gibi görünen özgürlük, yani bağımsız olmak var. Bir de bağımlı olmak var ki sanırım en kötüsü.
Şimdi bu üç kavramı birlikte düşünelim. Bağımlılık, bağımsızlık, karşılıklı bağımlılık.
Hangisi olmak istersiniz diye sorsak herhalde hiç kimse bağımlı olmak istemeyecektir.
Çünkü bağımlı olmak çaresiz olmaktır, mecbur kalmaktır. Düşünün bir iş yerinde çalışmak zorundasınız, ayrılsanız işsiz kalacaksınız, oraya bağımlısınız, zor bir durum. Eşlerden birinin diğerine bağımlı olması, öğrencinin öğretmene bağımlı olması (örneğin not için), çalışanın işyerine bağımlı olması, tek taraflı sevgi, tek taraflı aşk. Hepsi de ne kadar kötü.
Bu durumda sanırım birçok kişi bağımsız olmayı tercih edecektir. Çünkü bağımsız olmak, özgür olmak cazip görünüyor. Hatta özgürlük benim karakterimdir de diyebilirsiniz. Evet diyebilirsiniz ki ben hep vazgeçilmez olayım. Hep başkaları bana bağımlı olsun. Çalıştığım işyerinde vazgeçilmez olayım. Dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinde vazgeçilmez olayım. Hep ben bağımsız olayım. İnanın bu da sürdürülebilir değil, sonsuz değil. Bir an gelir vazgeçilmezliğimiz son bulur. Bırakın bağımsız olmayı, bağımlı olmayı bile özleriz. Ben neymişim be abiden, ben hiçbir şeymişim durumuna düşeriz.
Karşılıklı bağımlılık, bir iş yerinde, bir işletmede, bir okulda süreçler arasındaki ilişki gibidir. Her süreç kendi başına hiçbir şeydir. Süreçler arasında tedarikçi müşteri ilişkisi vardır. Tasarım, üretim, tanıtım, pazarlama, satış birbirine karşılıklı olarak bağımlıdır. İstediğimiz kalitede ve miktarda üretim yapalım satış yoksa anlamsızdır.
Devletler arasındaki çekişmelerin, kavgaların, savaşların nedeni de karşılıklı bağımlılık ilkesinin göz ardı edilmesidir. Ya sömüren, ya da sömürülen olmak karşılıklı bağımlılık ilkesini yok eder.
Kişiler arasındaki karşılıklı bağımlılık, birinin vazgeçilmezi olmak da değil, vazgeçilmezimizi bulmak da değil. Karşılıklı bağımlılık; bağımlılıktan bağımsızlığa, bağımsızlıktan birbirine bağımlılığa doğru bir yolculuktur. İki taraflı sorumluktur. Çift taraflı vazgeçilmezliktir.
Karşılıklı bağımlılık birlikte öğrenmektir, birlikte gelişmektir. Birbirinin bilgisine, becerisine, sevgisine ihtiyaç duymak ve karşılıklı paylaşmaktır.
İlişkiler karşılıklı bağımlılık ilkesi çerçevesinde sürdürülürse tatmin eder, huzur verir, mutluluk getirir. Okulla öğretmen, öğretmenle öğrenci, arkadaşlıklar, dostluklar karşılıklı bağımlılıkta mutludur, huzurludur.
Karşılıklı bağımlılık, özgürlüğün en üst basamağıdır aslında, Devlet de, kurum da, toplum da, insan da karşılıklı bağımlılık ilkesini hayata geçirebiliyorsa özgürdür.
Karşılıklı bağımlılık Dervişin çorba ikramı gibidir.
Derviş, bağımsızlık benim karakterimdir diyen bir grubu toplamış. Hepsinin eline uzun kaşıklar vermiş, bu çorbayı içeceksiniz, ama bir şart var kaşıklarının sapının ucundan tutacaksınız. Herkes çorbayı içmeye başlamış ama hiç biri ağzına götüremiyor, çünkü kaşıklar çok uzun. Sonuçta çorba dökülmüş saçılmış ama kimsenin ağzına bir lokma girmemiş.
Derviş, karşılıklı bağımlılık ilkesini benimseyen, bilen uygulayan başka bir gurubu çağırmış. Aynı düzeni kurmuş. Grup ilk denemeden sonra birbirine çorba içirmeye başlamış, biri diğerini doyurmuş ve herkesin karnı doymuş.
Karşılıklı bağımlılığın içinde sevgi vardır, paylaşım vardır, yürek vardır, duygu vardır. Karşılıklı bağımlılığı sürdürmek ve geliştirmek için bunları korumaya karşılıklı özen göstermek gerekir.
Karşılıklı bağımlılık vazgeçilmez midir? Ne yazık ki vazgeçilebiliyor. Birisi kendisini sizin vazgeçilmeziniz gibi görmeye başladığı zaman karşılıklı bağımlılık ilkesi bozuluyor. Vazgeçiliyor. Vazgeçmek, unutmak anlamına gelmiyor tabi.