İstanbul Üniversitesi'nde öğrencilerin üç öğün indirimli yemek hakkı tek öğüne indirildi.

'MÜŞTERİ DEĞİLİZ ÖĞRENCİYİZ'
Bugüne kadar 'öğrenciler sabah, öğle ve akşam yemeği için öğün başı 3,5 TL ücret' ödüyordu. Üniversitenin bu uygulamaya son vermesiyle öğrenciler '3,5 TL'ye sadece bir öğün yemek' yiyebiliyor. İkinci öğün için onlardan '18,50 TL ücret' isteniyor. Üniversite öğrencileri 'insafsızca alınan bu kararı' eylemler yaparak;protesto ediyor. Öğrencilerin haklı eylemlerine diğer üniversitelerde okuyan arkadaşlarından da destek geldi. Öğrenciler,'Müşteri Değiliz, Öğrenciyiz', 'Öğrencisi Açken Tok Yatan Rektör Bizden Değildir', 'Kazık Değil Yemek Yemek İstiyoruz', 'Nitelikli ve Ucuz Yemek Herkesin Hakkıdır', 'Burası Üniversite, İşletme Değil', 'Mahmut Baksana Kaç Kişiyiz Saysana' sloganlarıyla üniversite yönetimine tepki gösterdiler.

AÇ KARNINA SINAVA GİRİYORLAR
Öğrenciler, insafsızca alınan bu karardan geri dönmeleri için merkez kampüsteki Rektörlüğe dilekçe vermek istedi. Burada 'polisin coplu müdahalesiyle' karşılaştılar. Biraz vicdanı olan 'tüm insanlar bu yürekli öğrencilerin' yanında olmalı. 17 yılı aşkın süredir ülkemizde iktidar olanlar o kadar başarılı olmuş ki (!) insanlarımızın büyük çoğunluğu sefalet ücretine mahkum edilmiş durumda. Bu dar gelirli insanlar 'yediğinden, giydiğinden arttırarak, çocuklarını üniversite eğitimi almaları için' kendilerini parçalıyor. Üniversitede çocuklarını 'tarikat ve terör yuvalarına kaptırmamak için' büyük özveride bulunuyor. Dar gelirli ailelerin çocukları üniversite eğitimi alırken, 'part time çalışmak' zorunda. 'Bazen tek öğün yemek' yiyebiliyor. Ceplerinde para olmadığı için 'kampüslere yürüyerek' gidiyor. Karnı 'aç bir halde sınavlara girmek zorunda' kalabiliyor.

ONLAR SADECE ESMA'LARA AĞLAR
İstanbul Üniversitesi'nde eğitim gören genç kızımız 'iş bulamadığı ve yemek kartında sadece 1 lira 40 kuruş olduğu' için hayatına son verdi. Artık bu sözün bittiği yerdir. Sibel Ünli'nin, hayatına son vermeden önce sosyal medya hesabından yürek parçalayan mesajlar paylaştığı görüldü. Genç kız, sosyal medya hesabından, 'Gidecek yerim yok yaşanmaya değer bir hayatım da' diye yazdı. Ünli, bir başka paylaşımında üniversite yemekhanesinde kullanılan kartında sadece bir lira kırk kuruş kaldığını şu ifadelerle aktarıyor: 'Bir liraya karnımı doyurabilir miyim enter. Yemekhane kartımda para kalmamış sadece bir liram var. Bir lira 40 kuruşmuş.' Öğrencisi Sibel Ünli açken, tok yakan, ona ve arkadaşlarına iki öğün ucuz yemeği çok gören Rektörün vicdanı rahat mı? Zor koşullar altında üniversite eğitimi almasına sebep olanlar Sibel Ünli'nin arkasından ağlarlar mı? Ağlamazlar. Onlar sadece Arap'ın Esmalarına, Rabialarına ağlarlar.

SURİYELİLER DAHA DEĞERLİ
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, '4 milyona yakın Suriyeliye ev sahipliği yaparken, 3 milyon Suriyeliye de kendi ülkelerinde yardım ediyoruz' demişti. 7 milyon Suriyeliye bakmakla övünmüştü. Kendi vatanlarına bile hayrı olmayan 'milyonlarca Suriyeliyi doyurup; üniversite öğrencisine bir öğün yemeği çok görenlere' yazıklar olsun. Ülkesinde 18 milyon insanın yoksulluk sınırında yaşarken; nüfusun büyük çoğunluğu sefalet ücretine mahkum edilmişken; '7 milyon Suriyeliye bakmakla ancak enayiler' övünür. Anlaşılan ülkeyi yönetenlerin gözünde; geleceğimiz olan üniversite öğrencilerinin Suriyeliler kadar değeri yokmuş.
-----------------------------------------------------------------------

KATİBİM'E ÖLÜM YAKIŞMADI

Geçtiğimiz günlerde gazeteci büyüklerim Seyfi Uyanık, Rahmi Emeç, Fotoğraf sanatçısı Zafer Özer ile birlikte Söğütlüler Lokali'nde otururken, Gazetemizde 'Katibim' adlı köşesinde mizahi dili çok iyi kullandığı doyumsuz yazılarla büyük beğeni toplayan İsmail Hakkı Demirci geldi.

KATİBİM CÜZDAN BULURSA
Demirci, yolda cüzdan bulduğunu belirterek, bize gösterdi. Şişkinliğinden içi dolu olan cüzdanı eve götürüp, açacağını, içeride kimlik, ehliyet gibi belgeye bakarak, sahibine teslim edeceğini belirtti. Demirci, dediğini yapmış. Evde cüzdanı açarak, sahibinin kim olduğunu tespit etmiş. Kendisine telefonla ulaşarak, cüzdanı teslim etmek için buluşma yerini Söğütlüler Lokali olarak tespit etmiş. Demirci cüzdanın içerisindeki parayı saydı. Cüzdanda 485 Lira para çıktı. Cüzdanın sahibi olan 30 Yaşında, Büyükşehir Belediyesi'nin paralı otopark görevlisi olan Ziya Tepe ile lokalde buluştular. Tepe, dürüstlüğünden dolayı Demirci'ye çok teşekkür ederken, tekrar parasına kavuşmanın büyük sevincini yaşadı. Genç adam gerçekten Demirci sayesinde cüzdanını kaybetmesinden dolayı yaşayacağı maddi mağduriyetten kurtulmuştu. Aslında bu olayda Demirci, vicdan sahibi her insanın yapması gerekeni yapmıştı. Buna rağmen lokalde bulunan herkes Demirci'yi bu örnek davranışından dolayı kutladı. Ben de böyle dürüst bir yazarın gazetemizde yazıyor olmasından büyük mutluluk duydum. İyi ki varsın İsmail Abi…

BUGÜN TOPRAĞA VERİLECEK
Yukarıdaki bu satırları 29 Kasım 2016 tarihinde Görünüm'de 'Katibim Cüzdan Bulursa' başlıklı yazıda kaleme almıştım. Son derece vicdan sahibi ve dürüst bir insan olan İsmail Abi birkaç haftadır Özel Acıbadem Hastanesi'nde tedavi görüyordu. Geçtiğimiz Cuma günü kendisini ziyaret ettim. Durumu iyi gözükmüyordu. Ancak ölümü bu güzel insana yakıştıramıyordum. Geçtiğimiz Cumartesi günkü yazımda 'Katibim mücadeleci kişiliğiyle bu hastalığın üstesinden gelecektir. Cumhuriyet ve Atatürk sevdalısı olan Demirci'ye Allah'tan acil şifalar diliyorum' demiştim. Ne yazık ki öyle olmadı. İsmail Abi'yi dün sabah kaybettik. Büyük Şair Enver Gökçe'nin 'Kendisi için bir şey istemezdi/ Yatak ölümü beklemezdi/ Gitti vadesiz, gencecikken/ Yigitken, güzelken, incecikken/ Ölüm, adın kalleş olsun!' dizelerinde gibi 'kalemini öksüz bırakarak' aramızdan ayrıldı. Şair Cemal Süreya, 'Özlemek, ölmekten sadece iki harf fazla be çocuk' demişti. İsmail Hakkı Demirci'yi dostları, yakınları, sevenleri olarak hep özlemle anacağız. O'nu asla unutmayacağız. 'Mekanım Cennet Olsun' abi... (İsmail Hakkı Demirci'nin cenaze namazı bugün İkindi vakti Gökmeydan Hakkı Oğuz Camii'nde kılınacak.)
------------------------------------
FIKRA:

DİKTATÖR SİNEMADA
Şili'nin ünlü diktatörü Pinochet bir gün kılık değiştirip sinemaya gider. Salondaki yerine oturur. Kimse onu tanımamıştır.
Derken ışıklar söner. Film başlar. Filmin bir sahnesinde Pinochet'in görüntüsü gelir perdeye. Sinemadaki bütün seyirciler ayağa kalkıp alkışlamaya ve Pinochet lehinde tezahürata başlar. Durumdan memnun Pinochet yayıldıkça yayılır koltuğa. Keyfi yerinde gururla perdeye bakmaktadır.
Yan koltuktaki adam Pinochet'in kulağına eğilir:
'Arkadaşım salon sivil polisler ve hafiyelerle dolu. Hepsi namussuz diktatörün uşağı. Ayağa kalk ve sen de alkışla. Bu herif için kendini astırmaya değemez.'