Daha önceki bazı yazılarımda, son yıllarda yaşadığımız iklim değişikliklerine bağlı olarak kışlık tahılların eski uygulamalara göre daha geç bir zamanda ekilmesinin yararlı olacağını, nedeninin ise kurak periyotların sonbahar ve kış aylarında daha sık görülmesi, ilkbahar yağışlarının ise eskiye göre daha geç zamanlarda gelmesi, adeta yaza doğru kayması olduğunu belirtmiştim.
Erken ekilişlerde şartlar uygunsa çimlenip toprak yüzüne çıkan bitkiler sonbahar yağışlarıyla büyüyüp, kardeşlenmesini tamamlayarak kışa girerlerse hem soğuğa, dona, don kabarmasına karşı daha bir mukavim olurlar hem de ilkbaharla birlikte hızlı ve güçlü bir şekilde büyüme ve gelişmeye başlarlar, buda iyi bir verime ulaşılabilineceğinin önemli bir göstergesidir. Ancak çimlenip çıkan bitkiler, toprakta yeterli nem olmazsa kış öncesi yeterli büyüme ve kardeşlenme safhasına gelemez, önce kuraklıktan, ardından eğer bir kar örtüsü altına giremezlerse soğuktan, dondan ciddi zararlar görürler, bu da esasen alınabilecek potansiyel verime ulaşılmasına ciddi bir engel oluşturur. Bu yıl ne yazık ki kurak bir sonbahar geçirmekteyiz.
Üreticilerin büyük çoğunluğu daha önceki yıllardan edindikleri tecrübelerine de dayanarak ekilişlerini eskiye göre daha geç yaptılar. Bazılarının ekilişlerinin hemen arkasından, bazılarının ekilişlerinin kısa bir süre öncesinde gelen yağışlardan faydalanan ekilişleri çıkış yapmış, az sayıda olmakla birlikte kardeşlenmeye erişenleri de olmuştur. Çıkış yapan ekinlerin büyük kısmı tek ve iki yapraklıdır ki bunlar şu sıralarda yaşadığımız soğuk havadan, özellikle eksi derecelerdeki gece sıcaklıklarından olumsuz etkilenebilecekler ve sararacaklardır. Bir kısım üretici ise kasım ayının sonuna yaklaştığımız şu günlerde hala ekim yapmaktadır.
Bazı üreticilerin yeni ektikleri buğday ve arpaya çimlenme-çıkış suyu vermeyi düşündükleri hatta verenler olduğu bilgisi gelmiştir. Bu artık sakıncalıdır, tohum çürümeleri meydana gelebilir. Çıkış yapmamış ekinler ilkbaharda çıkacakları için ilkbahar yağışlarından azami derecede yararlanmaları çok önemli olacaktır, bu yüzden üreticiler iki seferde vermeleri gereken üst gübrenin ilk kısmını şartlar uygun olur olmaz atabilecek şekilde hazır olmalıdır. Donlu bir kış geçirecek olursak, yeni çıkan bitkiler don kabarmasından daha fazla zarar görebileceklerinden, bunu önleyici tedbirler için de hazırlıklı olmak iyi olacaktır. Sulanır koşullarda yazlık bir ürün yetiştirmek isteyenler, yetiştirecekleri ürün için karar verirken, suyu yapabilecekleri en yüksek randımanda yani en etkin olarak nasıl kullanacaklarını çok ciddi olarak dikkate almalıdır.
Çünkü yazlık ürün ekilişlerinde maliyeti ve net kazancı göz ardı edip sadece elde edeceği yüksek verimi düşünerek, en başta ve en önemlisi su olmak üzere çok fazla miktarda girdi kullananlar bulunmaktadır. Birkaç yıldan beri gittikçe genişleyen alanlarda ekim nöbetine sokmadan yetiştirilen aynı yazlık ürünlerde hiçbir tavsiyeye, uyarıya, teknik bilgiye aldırmadan aşırı oranlarda su kullananlar nedeniyle yer altı su kaynaklarımız endişe verici derecede azalmaya başlamıştır. Buna bir de bu yıl yaşadığımız sonbahar kuraklığının eklenmesinin ardından, barajlarımız ve göletlerimizdeki su seviyeleri de çok düşmüştür.
Kış aylarında gelecek yağışların özellikle kar yağışlarının bütün açığımızı kapatması en büyük umudumuzdur, ancak bunu sağlamak mümkün olmaz ve ayrıca yer altı su kaynaklarımız da kendini yenileyemezse, karşı karşıya kalacağımız müşkülatın üstesinden gelmek çok zor olacaktır. Kuraklığın ne zaman başlayacağı, ne zaman biteceği tahmin edilememektedir, bu yüzden tabiatın gizli bir tehlikesi olarak nitelendirilmektedir.
Bu ürünlerin bazıları için kullanılan yüksek miktardaki kimyasal gübrelerin ve yabancı ot savaşında kullanılan kimyasal ilaçların toprakların kimyasal ve biyolojik yapısına verdiği zararların ölçüsü de giderek büyümekte, topraklarımız canlılığını, sağlığını, potansiyel verim gücünü giderek ve ciddi oranda kaybetmektedir.