Bankada işim vardı.

İnsanın bankada işi olmaz mı?

Olur. Hem de nasıl.

Giderek her şey yön değiştiriyor.

Kargo şirketleri, internet sağlayıcılar, bankalar…

Acil, temel ihtiyaç haline geldi.

Salgın hastalık nedeniyle bir yere gitmeyelim, insan kalabalığından uzak duralım, ekmek dahil hiçbir şey için sıraya girmeyelim diyoruz ama…

Mecbur kalıyoruz!

İnternet bankacılığı…

EFT falan…

Uzaktan, evden…

Telefonla…

E-mail yoluyla…

Her yolu deniyoruz yaşamaya devam etmek için ama…

Hak etmiyor.

Mecbur kalıyoruz sokağa çıkmaya.

Gidip sıraya girmeye.

Sıra da ne sıra ama! İnsanı çatlatacak bir sıra. Mesele bankanın kapısından içeri girebilmekte… İçeriye iki kişi iki kişi alıyorlar.

O iyi de…

Dışarıda insanlar, sıram kaybolacak korkusuyla iç içe.

Kayboluyor da!

Kapıdaki güvenlikçiye,

'Selamünaleyküm,' deyip dalıyor içeriye, kenardan, sıra kendisindeymiş gibi.

Daha neler neler!

'İçeriye bir şey soracağım,' diye kapıdan geçip geri gelemeyenler de var…

Bizim memlekette uyanık çok.

Uyanık, kurnaz, sahtekar, dolandırıcı, yalancı…

Yalancılığı saymayabilirdik burada. Öyle ki yalancılık sıradan bir hale geldi.

Şimdi revaçta olan dolandırıcılık…

Can yakıyor.

Bankanın önünde sırada beklerken, genç biri koşarak geldi.

'Dolandırıcı mağduruyuz. Dolandırıldık! Önünüze geçebilir miyiz?'

O arada peşinden telaş içinde gelen yetmiş yaşlarındaki bir adama bağırıp çağırıyor,

'Haydi, koş baba ya! Her şeyi aldılar!'

***

Sıradaki insanlar kendi aralarında konuşuyor.

'Yazık! İnsan inanır mı o insanlara? Artık herkes biliyor. Yok suç kaydın var, yok suç örgütleri bankadaki paranı çekecek getir bize ver, yok bankadaki paralarınızın seri numaralarını kontrol edeceğiz suç örgütlerine yardım yapıyormuşsun…'

'Ben inanmam yahu böyle şeylere! Beni dolandıramaz kimse!'

***

İnanma tabii de…

Geçen aylarda televizyon haberlerinde izlemiştim.

Genç biri aranıyor.

'Hakkınızda şikayet var!'

'Yok ya! Ben de inandım. Erkekseniz gelip alın! Sizin yalanınızın…' diye sayıyor.

Beş on dakika sonra ekip arabası geliyor.

Alıp götürüyorlar karakola!

Başına bir şey geliyor mu karakolda, görevli memuru meşgul etmekten?

Yahut da karakola cebren götürülmekten?

O kadarını bilmiyorum.

***

Size kimliğinizi sorana,

'Önce ben sizin kimliğinizi, izin belgenizi göreyim; bakalım bana kimlik sormaya yetkiniz var mı?' deme cesaretini gösteremediğiniz sürece, 'ben inanmam, beni dolandıramazlar' falan diye boş atıp tutmanın faydası yok.

Toplumdaki bu korku kültürü olduğu sürece, dua edin de sizi aramasın o kişiler.

Söyleyeyim, işlerinde çok iyiler!