Geçen hafta içinde, Köy Enstitülerinin iki önemli insanının ölüm yıldönümleri (Tonguç: 24 Haziran, Başaran: 27 Haziran) olduğu için konu yine toplumsal gündemimize girdi. Özellikle sanal medyada konuyla ilgili çok şeyler yazıldı, söylendi…

Böyle bir durum, otuz yıldan beri üzerinde en çok yoğunlaştığım konulardan birisi ola Köy Enstitüleri üzerine benim de düşüncelerimi tetikledi.

Öncelikle, Köy Enstitülerinin mimarı olan Tonguç Baba'ya ve Köy Enstitülerini doğru anlayan ve güzel anlatan Başaran Usta'ya saygılarımı sunuyorum.

*****

Sonra da yanlış anlaşılmalara neden olmamak için, yazımın başlığındaki terimleri hangi anlamda kullandığımı paylaşmak istiyorum.

Bir yazın terimi olan 'güzelleme': 'Halk yazınında sevgiliyi, güzel şeyleri, doğa güzelliklerini vb. övmek için yazılan, lirik anlatım biçemidir.'

Felsefe ve mantık terimi olan 'çıkarım' : 'Bir konuda kanıtlara dayalı sonuç çıkarma işidir.'

Yazımızın öznesi olan 'Köy Enstitüleri' ise: 'Eğitim alanımızın dün/ bugün/ yarın zincirinde korunması ve 'mutlaka geliştirilmesi' gereken kültür varlıklarımızdır…'

*****

Bu bağlamda, 'Köy Enstitülerini karalayanlara, yok sayanlara, küçümseyenlere sözümüz yok…'

Çünkü onların yaptığı 'kendi karalıkları, kendi yoklukları ve kendi küçüklükleridir…'

Sanal medyada aklına eseni yazarak, kendi kendine doyum sağlayanlara da sözümüz yok…

Bu konuda 'Benim oğlum bina okur…' gibicesi, hep aynı şeyleri tekrarlayarak bir türlü ezber bozamayanlara ve dolayısıyla o güzelim kurumları 'tabulaştırmaya çalışanlara' ise sorumluluk ve duyarlılık öneriyorum.

Sözlerim, 'Köy Enstitüleri sistemini korumak ve geliştirmek için, onları küçümsemeden ve abartmadan; bilimsel bir bakış açısıyla bugüne ve geleceğe sonuçlar çıkarma…' konusunda duyarlı olanlaradır.

Gelin birlikte, günümüzün ve geleceğimizin bazı yakıcı sorunları için, Köy Enstitüleri deneyiminden 'çıkarım' yapmaya çalışalım.

Bir köşe yazısının dar kalıpları içinde elbette çıkarımların ayrıntılarına giremeyiz ama ipuçlarını birlikte irdeleyebiliriz.

KÖY ENSTİTÜLERİNDE 'TARIMSAL ÜRETİM'

Günümüz dünyasında yaşanmakta olan sorunlar karşısında, bilim insanları 'doğaya, tarıma ve özgürlüğe dönüş…' arayışları içinde.

Bu arayışlar, 'gıda yeterliliği ve güvenliğinin bilimsel tarım uygulamalarıyla sağlanmasına ve tarımda üretici güçlerin canlanmasına…' yönelik projeleri gündeme getiriyor.

Bilindiği gibi Köy Enstitüleri Sistemi, dar anlamda 'bir eğitim modeli' ya da 'bir öğretmen yetiştirme modeli' değil; 'evrensel değerlerle Cumhuriyet değerlerimizi kaynaştıran bir sosyoekonomik projedir.'

O sistemde, eğitim ile tarımsal üretimi kaynaştıran örnekler de vardır

Enstitülerde çevrenin iklim koşulları, köylünün ilgilendiği iş alanları gözetilerek tarımsal üretim çalışmaları yapıldığını; her bölgede diğerinden farklı tarımsal faaliyetler öne çıktığını biliyoruz. Bazı enstitülerden örnek verecek olursak:

  • Çifteler Köy Enstitüsü (Eskişehir): At yetiştiriciliği, küçükbaş hayvancılık, tahıllar ve bakliyat, bağcılık, sebze meyve bahçeleri…
  • Kızılçullu Köy Enstitüsü (İzmir): Üzüm bağları, zeytincilik, tütün ekimi, pekmez yapımı, şarap yapımı, ipek böcekçiliği, sebze bahçeleri, süt hayvancılığı, peynir yapımı…
  • Kepirtepe Köy Enstitüsü (Kırklareli): Ayçiçeği, sanayi bitkileri, ıhlamur ağaçları, arıcılık, sebze ve meyve bahçeleri, tahıllar ve bakliyat, pancar ekimi…
  • Beşikdüzü Köy Enstitüsü (Trabzon): Çay, fındık, balıkçılık, balık konserveciliği…
  • Cılavuz Köy Enstitüsü (Kars): Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık, patates ekimi, arıcılık, meyve bahçeleri…
  • Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü (Ankara): Bağcılık, koyun ve tiftik keçisi yetiştiriciliği, arıcılık, sebze meyve bahçeleri…

Yukarıda verdiğimiz örneklerde olduğu gibi 21 enstitünün hepsinde, 'yörenin doğa koşullarına ve yerel geleneklere uygun tarımsal üretim' yapıldığını biliyoruz.

Ayrıca, Köy Enstitüleri sisteminde, birçok mal ve hizmet üretimi ve alım satımları 'döner sermaye' uygulamasıyla gerçekleştirilmiştir.

Tarım alanında döner sermayeye dayalı işletmeler aracılığıyla yapılan çalışmalar için gereksinimler döner sermayeden karşılandığı gibi, elde edilen ürünler de döner sermayeyle değerlendirilmiştir.

Gelişen yıllar içinde döner sermaye işletmelerinin iş alanları genişlemiş, verimler artmış; tarım işletmelerinin etkisi enstitü ile sınırlı kalmayıp çevredeki yerleşim alanlarına kadar uzanmıştır.

Köy Enstitüleri Sisteminin tarımsal üretim alanında getirdiği bir başka örgütlenme biçimi de 'kooperatifçilik' olmuştur. Kooperatifler, verimli ve sürdürülebilir üretimleriyle çevre halkı ile sistem arasındaki birlik ve dayanışmayı geliştirmişlerdir.

Ve Köy Enstitüleri kısa süre içinde bulundukları çevrenin ekonomik ve toplumsal yaşamını etkiler duruma gelmişlerdir.

Günümüzde 'sömürüye dayalı bir toplumsal sistemi savunanların, Köy Enstitülerine karşı olmaları boşuna değil…'

Ama 'eşitlik ve özgürlüğe dayalı toplumsal sistemden yana olan kişi ve kuruluşların, neden enstitülerden geleceğe yönelik üretim çıkarımları geliştiremedikleri de anlaşılır gibi değil…'

KÖY ENSTİTÜLERİNDEN 'EĞİTİM ÇIKARIMI'

Günümüzde ülkemizin temel sorunlarından birisi 'Eğitimin ulaşılabilir, demokratik ve yaşamla uyumlu hale getirilmesi…' olduğuna göre, Köy Enstitüleri deneyiminden çıkarılacak gelecek önerisi 'Kent Enstitüleri' olmalıdır.

KESİT köşesinde Kent Enstitüleri konusu çokça yazıldığı için ayrıntılara girmeden kısa anımsatmalar yapmak istiyorum.

'Laik, bilimsel, demokratik ve kamusal eğitim' ilkelerini temel alacak Kent Enstitüleri; belediyelerin sorumluluğu altında, konuyla ilgili kamu kurumlarının, üniversitelerin ve ilgili STK'ların katkılarıyla 'Yaşam boyu öğretim/eğitim veren kurumlar' olmalıdır.

Eğer iyi değerlendirilebilirse; Kent Enstitülerinin tarihsel, hukuksal, bilimsel ve siyasal anlamda güçlü dayanakları vardır. Uygulanabilirlik ve sürdürülebilirlik olasılıkları çok güçlüdür.

Bu çıkarımı geliştirmek için öncelikli görev demokratik eğitim örgütlerine ve demokrasiden yana olan belediyelere düşmektedir.

Örneğin, 'Tepebaşı Belediyesi Kent Enstitüsü' uygulaması, öncelikle sosyal demokrat belediyelerde yaygınlaştırılarak yarınlara bağlanmalıdır…

Sözlerimi Nazım'ın dizeleriyle bitirmek istiyorum:

'Ne ah edin dostlar, ne ağlayın/ Dünü bugüne,/ Bugünü yarına bağlayın…'

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, bilimle…