Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi,'Köy Enstitülerinin 82. Kuruluş Yıldönümü'dolayısıyla KESİT köşemizin nisan ayındaki tüm yazıları Köy Enstitüleri konusunda olacak.
Bugünkü konumuzun benim açımdan iki önemli boyutu var. Birincisi, 55 yıldan beri içinde yer aldığımTürkiye demokratik öğretmen örgütlenmesinde yaşadıklarım ve edindiğim deneyimlerdir. Bu alandaki bilgi ve deneyim birikimim, konuyla ilgili kitabımı hazırladığım son üç yıl içinde öylesine yoğunlaştı ki…
Konunun ikinci boyutu ise Köy Enstitüleri konusunda son 32 yıldan bu yana Eskişehir'de yapılan etkinliklerde birinci derece sorumluluklar yüklenmenin bana sağladığı deneyim birikimidir.
Bu konularla ilgili birikimleri, düşüncelerimi ve önerilerimi sizlerle paylaşmayı demokratik bir görev olarak düşünüyorum.
'KÖY ENSTİTÜLERİ IŞIĞI' DEYİNCE…
Günümüzde Köy Enstitüleri deyince ilk akla gelen 'Laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim' ilkelerine dayalı çağdaş bir eğitim sistemidir.Bu eğitim sistemi, yerelden ulusal ve evrensele uzanan bir zincirdir.
Bu eğitim sisteminin bütünlüğü içinde Köy Enstitüleri ışığı deyince:
  • 'Katılım/ Eleştiri/ Özeleştiri' uygulamasına dayalı demokratik eğitim ve demokratik yaşam akla gelir.
  • İnsan ve yurt sevgisine adanmışlık; iyi insan, iyi birey, iyi yurttaş olma hedefidir akla gelen…
  • Ve şairin dediğince 'Kalkınmış bir Türkiye gelir aklıma Köy Enstitüleri deyince..'
ÖĞRETMEN ÖRGÜTLENMESİNDE KÖY ENSTİTÜLÜLERİN YERİ
Toplumbilimciler Türkiye'de demokratik öğretmen örgütlenmesinin tarihçesini genellikle 1908 yılından başlatırlar. O yıllar, 'Evrensel boyuttakiaydınlanma hareketinin Osmanlı ülkesinde de filizlenmeye başladığı…' yıllardır.Ancak imparatorluk dönemindeki öğretmen örgütlenmesi İstanbul ve birkaç taşra kentiyle sınırlı kalmıştır.
Ülkemizin Kurtuluş Savaşı sürecindeki öğretmen örgütlenmesi de 'Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yanan çoban ateşlerine…' benzetilebilir. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluş sürecinin önemli bir aşaması olan 1930- 1946 yılları ise 'Öğretmen örgütlenmesinin devlet/ tek parti tarafından düzenlendiği' özgün bir ara dönemdir.
Ülkemizde 1908- 1946 döneminin özgün bir özelliği de 'Köylerdeki okul ve öğretmen sayısının yok denecek kadar az olmasıdır.'
Bilindiği gibi, köy enstitüleri ilk mezunlarını 1942- 1943yıllarında vermiştir ve ilgili yasa gereği tüm köy enstitüsü mezunları öğretmen olarak köylerde görevlendirilmiştir. O yıllardaki diğer öğretmen kaynaklarından çıkanlar ise kentlerde ve kasabalarda görev yapmaktadırlar. Bu durum, köy ve kent öğretmenleri arasında çeşitli sosyal sorunlar yaratmaktadır.
1946 – 1965 Döneminde Köy Enstitülüler:
Ülkemizde demokratik öğretmen örgütlenmesi açısından 1946- 1965 dönemi önemli bir dönemdir.
Türkiye'de 1946'da sonra 'çok partili yaşama' yeniden geçilmiştir. Ayrıca, 1946 yılında Cemiyetler Kanunu'nda değişiklik yapılmasından sonra, Türkiye'nin dört yanındaki il ve ilçelerinde 'yerel öğretmen dernekleri' kurulmaya başlamıştır.Ülkemizde bu dönem demokratik öğretmen örgütlenmesi açısından 'arayış dönemi'olarak adlandırılabilir.
Gelişen süreçte, 'öğretmen ve eğitim sorunlarının örgütsel birlik olmadan aşılamayacağıgerçeğinin dayatması sonucunda' bir çatı örgütü oluşturma arayışları başlamıştır.15 Ağustos 1948 tarihinde 'Öğretmen Yardımlaşma Dernekleri Birliği' kurulmuştur.Bu birlik, Haziran 1950'de 'Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Birliği', 1954'te 'Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu(TÖDMF)'adını almıştır.
1949'dan itibaren, köy enstitüsü mezunu öğretmenler tarafından kurulmaya başlayan 'Köy Öğretmen Dernekleri' nin ise Türkiye öğretmen örgütçülüğünde özgün bir yeri vardır. İlerleyen süreçte Köy Öğretmen Dernekleri, 'bölgesel düzeyde' örgütlenmeye başladılar, sonra da ulusal düzeyde oluşan birliklerde etkin gruplar oluşturdular.
Köy Öğretmen Dernekleri, 14 Eylül 1958 tarihinde 'Köy Öğretmen Dernekleri Federasyonu' adı alında bir 'birlik' oluşturdular. Bu birlik 1965'te TÖS'e katılarak varlığına son verdi.
TÖDMF, kuruluşundan 1960'a kadar iktidar (DP) yanlısı bir tutum sürdürmüş, 1960'tan sonra Köy Enstitülüler bu örgütte üye ve yönetim çoğunluğu sağlamışlardır.
TÖDMF'de 1960'tan sonra köy enstitüsü mezunu genel başkanlar şunlardır: M. Şükrü Koç (1962), Hayrettin Uysal (1964), Fakir Baykurt (1968).Çifteler Köy Enstitüsü'nün efsane müdürü M. Rauf İnan, 1960- 1964 yılları arasında bu örgütte genel sekreterlik görevini yürütmüştür.
Ülkemizde 1960'lı yıllardailkokul öğretmeni sayısı yaklaşık 60 bindir. Köy enstitülerinin mezun ettiği toplam sayı ise yaklaşık 20 bindir. Bu durum, ortak hedefe yönelmiş örgütlü mücadele başarısının somut örneğidir.
TÖS, TÖB- DERve EĞİT- DER Sürecinde Köy Enstitülüler:
1961 Anayasası ile verilmiş olan sendikalaşma hakkının kullanılmasını düzenleyen, 8Haziran 1965 tarihli ve 624 sayılı 'Devlet Personeli Sendikaları Kanunu'1960'lı yıllarda örgütsel yaşamın hukuksal zeminini oluşturmaktadır.
Bu dönemde 100 öğretmen sendikası, 600 civarında memur sendikası kurulmuştur. Ancak bunlardan yalnızca biri tarihe mal olmuştur: 'TÖS - Türkiye Öğretmenler Sendikası'
TÖS üyeleri içinde ve yönetimlerinde köy enstitüsü mezunlarının kesin ağırlığı vardır. TÖS'ün efsane genel başkanı Fakir Baykurt ve geçici bir süre genel başkanlık görevini yüklenen Feyzullah Ertuğrul enstitü mezunudur.
1971- 1980 döneminde Türkiye'de öğretmenlerin niteliksel ve niceliksel olarak en güçlü örgütü,3 Eylül 1971 tarihinde kurulan ve TÖS'ün örgütsel mirasını devralan 'Türkiye Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB- DER'dir.
TÖB- DER yapılanmasında köy enstitülerinin ilkelerine ve tarihçesine ağırlıklı olarak sahip çıkılmıştır; yönetim organlarında enstitü mezunları etkilidir. Bu örgütte görev yapan tüm genel başkanlar (Haydar Orhan, Ali Bozkurt, Cemil Çakır, Gültekin Gazioğlu) köy enstitü mezunudurlar.
1988 yılında kurulan Eğitimciler Derneği (EĞİT- DER) ise hem önceli olan öğretmen örgütlerinin hem de köy enstitülerinin tarihsel mirasını korumak ve geliştirmek olarakbelirlediği temel görevlerini sürdürmektedir.
Bu bağlamda 'Özü bilim ve demokrasiye dayanan Köy Enstitüleri Işığının yeni kuşakları da demokratik öğretmen örgütleri olmalıdır…'
Özellikle'Okul nostaljisi, örgüt şovenizmi, siyasal grup fanatizmi ya da yeni kuşak popülizmi yaparakörgütlü birleşik mücadeleye zarar verilmemelidir…'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…