- Büyük borç batağı,
- Dış ticaret açığı,
- Cari açık,
- Düşük tasarruf, sıfır yatırım,
- Pahalı, paralı ve yetersiz sağlık hizmetleri,
- Düşük düzeyli eğitim,
- Bilimden uzaklaşan üniversiteler,
- Bozulan sosyal altyapı ve çarpık (omurgasız) şehircilik hizmeti,
- İktidara özgü açgözlü, köşe dönmeci sınıf,
- Yasal platformda gerçek anlamda parazitlerin varlığı,
- Giderek derinleşen ayrımcılık, yoksulluk, yolsuzluk ve küçülme,
- Toplumsal ümitsizliğin yaygınlaşması,
- Yaygın suç, şiddet ve uyuşturucu kullanımının kitleselleşmesi,
- Görsel medyanın kitlesel propagandası sonucu ahlaki ve siyasi değerlerde çürüme ve çöküş,
- Yurttaşlık bilincinde gerileme,
- Giderek yaygınlaşan ruhsal boşluk duygusu,
- Gelir dağılımında adaletsizlik,
- Adalete ve devlet kurumlarına olan güvensizlik,
- Milli sermayenin el değiştirmesi ve yabancılaştırılması.
Prof. Dr. Duran Bülbül Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde kriz derinleşiyor başlıklı yazısında Ülkemizde bugün karşı karşıya kaldığımız sorunları sıralayarak derinleşen krize dikkat çekmiş.

Tespitlerin tamamına katıldığımız konuya sizlerle daha önce de paylaştığımız düşüncelerimizle şöyle katkı da bulunalım; gerçekten de ne kadar saklanmaya gizlenmeye çalışılsa da ekonomik kriz büyüyor. Ve İktidar tarafından aklı selim önlemler alınacağı yerde adeta yangına körükle gidiliyor. Vatan millet sakarya denilerek hamaset duyguları ile krizin aşılacağı, bu krizin her zaman olduğu gibi 'Ülkemizi kıskanalar tarafından çıkartılan büyük bir savaş olduğu' ve bu savaşı kazanacağımız söyleniyor. Anlamakta çok zorlanıyoruz belki ama işin üzücü tarafı halkımızın AKP iktidarını destekleyen kısmının neredeyse tamamı da bu söylemlere inanıyor! Kendisini bilime adamış sözde bilim adamları sosyal medya aracılığı ile yemin billah ederek '6 TL değil 60 TL de olsa savunmaya devam edeceğim' diyecek kadar ideolojik körlük noktasına gelmiş durumdalar! Ancak ne dersek diyelim halkın kısa bir süre sonra hissedeceği büyük bir krizle baş başa olduğumuz gerçeği önümüzde dev gibi duruyor.
'Türkiye'nin karşılaştığı, önemli bir ekonomik açmaz var. Bu açmazın iki boyutu var. Birincisi uluslararası finansal düzenin tedirginliğini yaratan bir ortam. Bundan kaynaklanan denge bozuklukları oluşuyor. Türkiye'den net para çıkışı başladı. İkincisi uluslararası siyasi ilişkilerde özellikle ABD ile olan gerginlik. Bu gerilimin ikinci boyutunu nasıl çözer bilemem. Fakat birinci boyut, yani ekonomik kriz ortamıyla ilgili boyut hamaset ve vatanseverlik söylemleriyle geçiştirilemez. Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı çok ağır dış ekonomik bağımlılık koşullarının doğru teşhisi ve nedenlerine karşı alınması gereken önlemler, ekonomik mantıkla çözülür. İktidarda bu analizi yapma çabası algılamıyorum. Dolayısıyla ekonomi, başı boş şekilde kara deliğe sürüklenmektedir. Ciddi bir ekonomik teşhis bugünkü iktidarın kadrolarıyla mümkün görünmüyor. Türkiye'nin demokratikleşmesinin bütün toplumun, halkın ortak sorunudur. Genel sorunumuzdur bu. Bana göre Türkiye şu anda faşizme sürüklenmenin ileri bir noktasındadır. Türkiye'yi faşizme sürükleyen güçlerle mücadele etmek gerekir.' Bu sözler Prof. Dr. Korkut Boratav'a ait.
'Bugünkü tablo ortada. Türkiye'de bir rejim değişikliği oldu. Bu rejim değişikliğinde bütün güçler tek bir elde toplandı. Meclis işlevsiz hale getirildi. Bu da muhalefeti işlevsiz hale getirdi. Hakikatin saklandığı, gerçeklerin halka söylenmediği bir hayal dünyası yaratıldı. İç düşman, dış düşman algısı oluşturuldu. Muhalefet bakımından yapılacak en önemli şey, bu hayal dünyasının içine girmeden gerçekleri halka söylemektir. Milliyetçilik havası yaratılıyor. Dışında kalanlar vatan hainidir deniliyor. Baskıcı, tahakkümcü bir rejimde birleşmek gerekli değil. Seçimlerden sonra, halkın yarısının üzerine büyük bir karamsarlık, umutsuzluk çöktü. Unutmamak lazım ki Türkiye halkın yarısının istemediği bir rejim tarafından yönetiliyor. Bu rejimin adı demokrasi de değil. Giderek daha çok demokrasiden uzaklaşılıyor. İktidar Türkiye'yi demokrasiye döndürmeli, hayallerden vazgeçip gerçekleri söyleyip durum budur demeli. Hukuk devleti yeniden kurulmalı, insan haklarına saygı gösterilmeli. Yapılacak şey budur.'
Bu sözler de Rıza Türmen'e ait. Hiç değilse bu önerilere iktidar bu tarz önerilere artık kulak verip, dinleyip geç de olsa kalıcı tedbirler almalı. Herkes belki şunu bekliyor nasılsa Almanya, Hollanda ve Rusya ile yaşanan krizlerde olduğu gibi önce kötüleşir, sonra düzelir. Evet aynen böyle olacak. Ne stratejik, ne de ekonomik anlamda bu kavganın Türkiye'ye faydası olmadığı ortada. Belli bir süre sonra gerilimin azalacağı da ortada. Ancak üzücü olan şu ki bu krizlerin tamamı Türkiye'de kalıcı olumsuz izler bırakıyor ve Ülkemiz her geçen gün yanlış politikalar sonucu yalnızlaşıyor yoksullaşıyor.