Sınır kapısı kuyruğu
Hastane kuyruğu
Banka, bankamatik kuyruğu
Çocuk yardımı kuyruğu
Bedava ekmek kuyruğu
Ramazan pidesi kuyruğu
Zekat fitre kuyruğu
Dananın kuyruğu derken şimdi başımıza birde kütüphane kuyruğu çıktı.
***
Bitirilmesi gereken konular gözümün önünde dururken, benimse dikkatim dağınıkken
Evde daha fazla zaman kaybetmemek adına kütüphaneye gitmek üzere yola koyuldum.
Aksaray yakınlarında bir kütüphaneye gittim.
Kapıdan içeri girecektim fakat giremedim. Kuyruk çilesi sonunda kütüphaneye de sıçramıştı.
Kütüphane kuyruğu bekleyenlerin başı güvenlik detektörünün hemen önündeydi. İçeri girebilmek için bir kişi çıkması gerekiyormuş.
Buz gibi havada kapının ağzında,
Yuh artık dedim.
Gençlik ise boş boş kuyrukta bekliyor.
Biri tırnağını yiyor. Öteki saçlarıyla oynuyor.
İçerden birisi bağırıyor.
Bir kişi gelsin!
Kız sevinerek içeri giriyor.
Bense her an kapı darbesi yemekten kurtularak biraz ilerliyorum.
Gençlere hep böyle kuyruk mu beklersiniz dedim.
Evet dediler daha bu kuyruk ne, ta şu köşeye kadar uzar. Belli ki bu kütüphaneye sürekli geliyorlar
Peki dedim kütüphanelerin yetersizliği ile ilgili yetkililere ulaşmayı denediniz mi?
Hayır, sesleri sırayla gelmeye başladı.
Sizler sesinizi duyurmaya çalışırsanız bence yetkililerin duyarsız kalmayacağını düşünüyorum dedim.
Kızlardan biri,
Bence bizim işimiz değil dedi.
Kuyruğun fotoğrafını çekebilir miyim dedim
Hep bir ağızdan hayır sesleri yükseldi.
Birisi ne var ki beklesek, bekleyelim.
Öteki; Yapacak bir şey yok bekleyeceğiz..
Diğeri; İstanbul büyük bir şehir tabii yetmeyecek.
Bir diğeri;
Zülfü Livaneli'nin kitabını okudunuz mu?
Hayır dedim, okumadım bahsettiğiniz kitabın adı ve vermek istediği mesajdan kısaca bahseder misiniz?
Bir süre düşündü, cevaplayamadı.
Dudaklarından 'siz okuyun' kelimesi döküldü
Sanki bir suç işlemişler de, kendilerini aklamaya çalışıyorlarmış gibi panik içinde bana laf yetiştiriyorlardı.
İki kişi birbirine bakarak söylesek ne olacak ki çözüm mü bulacaklar sanki.
Diğer kişi, kütüphaneler dolu ki okuyan gençlik var.
Arkadaşı ise gelecek kaygısıyla test çözen gençlikten mi bahsediyorsun dedi.
Görevli bağırdı bir kişi gelsin.
Sonrasında güvenlik görevlisi geldi, sert bakışlarla sessiz olun uyarısı yaptı.
Gençlik adına tam üzülürken içeri dimdik kendinden emin adımlarla biri girdi.
Bu kuyruk bekleme kuyruğumu diye şaşkın şaşkın baktı.
'Biraz önce Bakan beyi gördüm, durur muyum hemen yakaladım.'
Onu da söyledim.
Bunu da söyledim.
Şunu da söyledim.
Sayın Bakanımız en kısa sürede çözüm bulacağını söyledi.
Kapıya bakarak gitti mi acaba kütüphanelerin yetersizliği konusunu da dile getirsem! Dedi.
Yüzümde bir tebessüm oluştu.
***
İlimle ilgili ne güzel sözler vardır.
Mesela Seneca'nın 'Bir kitaplık, bir cezaevi kapatır' sözü.
Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir' sözü
Ya da Peygamber efendimizin 'Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen ya da ilmi seven ol fakat sakın beşincisi olma; (bunların dışında kalırsan) helak olursun.' sözü bence kütüphanelerin büyümesi için geçerli sebeptir diye düşünüyorum. Sevgiyle kalın.