Kısa bir süre önce Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı, basına, buğday üretiminde sıvı gübre ve tarım ilaçlarının bilinçsiz kullanılması halinde ekmeğin insanlarda kanser riski oluşturabileceğini ileri sürdü. Açıklamayı dinlediğimde basına kendini hatırlatmaya yönelik fakat hatalı ve yersiz yere halkta endişe yaratabilecek böyle bir demeç nasıl verilir, bulunduğu sorumluluk isteyen konuma uymamış diye düşündüm, üzüntü duydum. Bu derneğin mensubu olan Ziraat Teknisyenleri Türk tarımına çok emeği geçmiş, çok katkıda bulunmuş insanlardır. Özellikle Ziraat Mühendislerinin çok az sayıda olduğu yıllarda yurdun en ücra köşelerine gidip görev yapmış, çiftçilerin en kıymetli yol göstericileri olmuşlardır. Hüseyin Demirtaş sanki hiç kimsenin bilmediği bir şeyi söylemiş de, ilk defa duyuluyormuş gibi konu bir anda medyanın ilgisini çekmiştir. Bazı ulusal kanallarda yapılan programlara sadece Tıp uzmanlarının çağrılması, aralarında hiç tarımcı olmaması nedeniyle tatmin edici olmaktan uzak bilgilendirmeler ve tartışmalarda daha fazla kafa karıştırmıştır. Halbuki Sayın Demirtaş herkesin, her türlü konuda, her zaman söylediği bir şeyi söylemiştir. Bilinçsiz kullanılan her türlü kimyasal maddenin, ilacın, bilinçsiz tüketilen gıdanın, içeceğin, hatta bilinçsiz yapılan sporun bile zararlar, sorunlar meydana getirebildiğini bilmeyen var mı? Konu gıda ve gıdadan kaynaklanabilecek bir zarar olunca fazlaca ilgi çekmiş, kamuoyu meselenin sorgulanmasını, gerçekten böyle bir sorun varsa bunun giderilmesini, ihmali olanlar varsa cezalandırılması istenmeye başlamıştır. Öncelikle şunu açıklamak gerekir. Ülkemizin her bölgesine yayılmış 80-90 milyon dekar (bir dekar 1000 metre karedir) alanda üretilen buğdayda ülke çapında gerek ekimle birlikte verilen ve taban gübresi denilen gübreler, gerekse yeşil aksam oluştuktan sonra bitkiler uygun büyüklüğe eriştiğinde verilen ve üst gübre (ya da çim gübresi) olarak adlandırılan gübreler katı gübrelerdir. Buğdayın gelişmesi ve tanelerini (tohumlarını) meydana getirmesi, verimini ve kalitesini bu gübreler sağlamaktadır. Buğday üretiminde bazı ülkelerde sıvı gübre de kullanılmaktadır, ancak gerek üretimi, gerek muhafazası, gerek toprak içine verecek ekipmanlarının özellikleri nedeniyle dünyada sıvı gübre kullanımı yaygın değildir, ülkemizde de münferit bir iki üreticinin dışında kullanılmamaktadır.
Sayın Demirtaş sıvı gübre derken yapraktan uygulanan ve bitkilerin esas beslenmesini sağlayan değil, toprakta mevcut olmayan fakat bitkilerin gelişmesi, verimlerinin artması ve/veya kalite düzeylerinin yükselmesine katkı sağlayan besin maddelerinin birini veya bir kaçını içinde bulunduran ve çok küçük miktarlarda kullanılması gereken gübrelerden bahsediyor olsa gerektir. Bunların kullanımı buğday tarımında fazla değildir çünkü üreticilerin çok büyük kısmı ek maliyet getiren bu gibi girdileri gerekse bile kullanmamaktadır. Demeç, çok genel bir ifade olan, bilinçsiz kullanım üzerine oturtulmuş, hangi gübrelerin, hangi miktarlarının kullanılmasıyla bu etkinin olabileceği, varsa bu güne kadar tespit edilmiş vakalar gibi hiç bir somut bilgi verilmemiştir. Ancak birçok insan bütün buğdaylarda kullanılan gübrelerin bilinçsizce uygulandığını ve gübrelerin hepsinde kanserojen olabilecek maddelerin var olduğunu, bunların önce buğday tanelerine, buradan bu tanelerin öğütülmesiyle elde edilen unlara, unlardan da bunlarla yapılan ekmeklere geçtiğini, geçen miktarların kanserojen etki yapabilecek düzeyde olabileceğini zannetmiş ve endişeye kapılmıştır. Böyle bir endişeye gerek yoktur.
Temel gıda maddesi ekmek olan halkımızı çok yakından ilgilendiren böyle bir konuyu gündeme getirmek için, geniş çaplı yapılmış, güvenilir araştırma sonuçlarına sahip olmak gerekir. Böyle bir çalışma için ise ülkenin her yerinde üretilen buğdaylardan bir kaç yıl, binlerce örneğin alınıp, analizlerinin yapılarak içindeki maddelerin ve bunların miktarlarının, bunlardan una geçen, undan ekmeğe geçen miktarlarının belirlenmiş olması ve sonuçlarının açıklanmış olması gerekir. Herhangi bir dayanağı olmadan genelleme yapılarak söylenenlere fazla itibar edilmemelidir. Buğdayda kimyasal ilaç kullanımı yeni başlamış değildir. Çok uzun zamandır gerektiğinde kullanılan ilaçlar bulunmaktadır. En çok kullanılanları yabancı otlarla mücadele için kullanılanlardır. Bunların kullanıldıkları zamanda buğday bitkileri küçük birer fidedir ve tane oluşturmalarına aylar vardır. Kullanılan kimyasal ilaçlardan bu bitkilere bulaşanlar ise kısa bir süre sonra zehirli olma özelliklerini kaybederler ve dolayısıyla herhangi bir zarar yapıcının tanelere geçmesi söz konusu değildir. Hastalık yapıcı etmenler ve zararlı böcekler için kullanılan ilaçların da yarılanma süreleri olarak da bilinen zehirli etkileri, kullanıldıktan belirli bir süre sonra ortadan kalkmaktadır. Bitkilere gübrelerin de, kimyasal ilaçların da verileceği zamanlar vardır. Bu zamanlar bitkilerin yarar göreceği, zarardan korunacağı zamanlardır. Üreticinin menfaatine olduğundan genellikle buna uyulmaktadır. Bu zamanların çok ötesinde ve önerilen dozların çok üstünde uygulamalar yapılması, ilaçların yarılanma süreleri dikkate alınmadan kullanılması, buğday için ruhsatlanmamış olan bir kimyasalın kullanılması gibi, yanlışlığı bazen bilindiği halde, bazen bilmeden yapılan uygulamalara da rastlanmaktadır. Bunlardan taneye geçebilen ve kanser veya başka hastalıklara neden olabilen maddeler (ör. ağır metaller) bulunmaktadır fakat gerek Dünya Sağlık Örgütü, gerek Sağlık Bakanlığı, gerek Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığınca bunların sınırları konulmuş, standartlar oluşturulmuş ve cezai yaptırımlar belirlenmiştir. Bu konularda ilgili resmi kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin, kamu yararına çalışan kuruluşların ve konu uzmanlarının üreticileri, gübre ve ilaç bayilerini bilgilendirme ve eğitme programları sık sık tekrarlanmakta, yararlar ve olası zararlar konusundaki bilgileri güncellenmektedir.