Bu yıl 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barış Antlaşması'nın 99. yılını kutluyoruz.
Bağımsızlığımızın siyasal ve hukuksal belgesi olan Lozan; son yıllarda çakma tarihçilerin ürettikleri 'püsküllü' yalan yanlış bilgilerle; İsmet İnönü'ye hatta Atatürk'e 'dolaylı' saldırmak için en çok kullanılan ve çarpıtılan tarihi olaylardan biri haline getirildi.
'YALANDAN KİM ÖLMÜŞ' POLİTİKASI!..
Lozan'ı anlamak için, Kurtuluş Savaşı'nı iyi bilmek, Cumhuriyeti doğru anlamak, Mondros Mütarekesi'nin ve Sevr Antlaşması'nın hedeflerini gerçekçi biçimde kavramak gerekir
Elimizde iki harita var; Birincisi; 1920 Sevr Antlaşması, ikincisi; 1923 Lozan Antlaşması. Lozan'ı eleştirenlerin önce bu iki haritayı yan yana koyup, karşılaştırarak çok iyi incelemeleri gerekir.
Türkiye, Lozan'a giderken 1911-1922 arasında birbiri ardına eklenen savaşlardan yeni çıkmıştı. Savaş yorgunu insanlarımız açlık, kıtlık yoksulluk içindeydi. Askeri potansiyelimiz en son sınırına dayanmıştı.
Bu süreçte, Osmanlı'nın uzun yıllar önce kaybettiği toprakların günahını bile Lozan'a yükleyenlerin ya tarih bilgileri çok kıt ya da 'yalandan kim ölmüş?' politikası işlerine geliyor.
MUSUL'U NEDEN ALAMADIK?
Başta Musul–Kerkük olmak üzere Ortadoğu petrol alanlarını ele geçirme hedefi Birinci Dünya Savaşı çıkmasının önemli nedenlerinden biriydi. Musul konusunda Türk heyetinin, tüm çabalara rağmen yapabileceği fazla bir şey yoktu.
'Musul'u neden almadık?' diyorsak; 1922-1923 yıllarında ülkenin askeri ve ekonomik koşullarını, bölgede İngilizlerin etnik ve dinsel kışkırtmalarını ya bilmiyoruz ya da bilmezden geliyoruz demektir.
Başbakan Rauf Bey'in anlatımı ile; 'Musul'da İngiliz harp tayyareleri var, bizim değil tayyare, benzinimiz bile yoktu (!)'
Kazım Karabekir Paşa ise: 'Orduyu İzmir'den çekip Musul'a götürebilsek bile, Mudanya Mütarekesi ile kurtardığımız Trakya'yı Yunanistan yeniden işgal edebilirdi!' derken çok haklıydı.
Musul'u almaya çalışırken çıkartılan dış destekli isyanlarla başta Hakkari olmak üzere tüm Güneydoğu Anadolu'yu da kaybedebilirdik.
'BURNUMUZUN DİBİNDEKİ ADALAR'
'Burnumuzun dibindeki'' adalara gelince; biz bu adaları Lozan'da değil çok daha önce Trablusgarp ve Balkan savaşları yenilgilerinden sonra; Ouchy (Uşi) ve Atina antlaşmaları (1912-1913) ile kaybettik.
'Lozan'da bu adaları geri almamız gerekirdi, vermezlerse saldırıp almalıydık' diyenler adalara gidecek bir gemimizin bile olmadığını ya bilmiyorlar ya da 'tribünlere oynuyorlar (!)'.
Lozan görüşmeleri sürerken İstanbul'un ve Boğazların hala işgal altında olduğunu, Fransız ve İngiliz donanmasının pusuda beklediğini de unutmayalım.
NEDEN LOZAN'I SEVMİYORLAR?
Sevr Antlaşması'nda Anadolu'nun yaklaşık dörtte biri kadar alan Türklere bırakılmıştı. Sevr'de yapılan paylaşım planı ile Doğu Anadolu ve Fırat'ın doğusunda ABD/İngiltere destekli uydu devletlerin kurulması Lozan ile suya düştü (!). Ancak, emperyalistlerin Anadolu hayalleri hala sona ermedi.
Amerikan emperyalizminin taşeron örgütleri oldukları artık kanıtlanan terör örgütleri ve ihanet şebekeleri; Sevr Antlaşması'nın 'içeriden' uygulamaya geçirilme planının yeni versiyonlarıdır.
Aynı kaynaktan 'beslenen' bu ihanet şebekelerinin en çok anlaştıkları konu ise 'Lozan düşmanlığı - Sevr hayranlığıdır.'
Cumhuriyetin önder kadroları; Kurtuluş Savaşı'nda elde edilen zaferin devamı olan Lozan'da, yapılabilecek olanın en iyisini yaptılar. Türkiye'nin dünya devletleri arasında saygın ve bağımsız bir devlet olarak yer almasını sağladılar.
Düyun-u Umumiye ve kapitülasyonları kaldırarak 'Tam Bağımsız Türkiye'yi kurdular

Sözü 'Tarihçilerin Kutbu' rahmetli Prof. Dr. Halil İnalcık hocanın uyarısı ile bitirelim;
'Lozan'ı delerseniz o delikten Sevr gelir. Bunu da unutmayın!..'