Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş ile Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Nadir Küpeli, zaman zaman yaptıkları açıklamalar ile Eskişehir'in önemli sorunlarını ve taleplerini gündeme getiriyorlar.

Bu açıklamalar, istekler, gündeme getirilen sorunlar hem Eskişehir'in dolasıyla da hem organize sanayi bölgesindeki işletmelerin patronlarının hem de organize sanayi bölgesinin kalkınması, gelişmesine ciddi katkı verecek öneri ve talepler.

Hem Kesikbaş'ın hem de Küpeli'nin gündeme taşıdıkları konular gerçekleşse hiç abartmıyorum Eskişehir uçar!

Ama nedense her iki önemli kurumun başındaki şehrin saygı değer insanları bir araya gelip birlikte masaya yumruğu vuramıyorlar.

* * *

Bu sadece bugünün sorunu değil.

Dün de, yıllar önce de öyleydi.

İşte Eskişehir bu nedenle Türkiye'nin sayılı illeri arasına giremiyor.

Sadece sivil toplum kuruluşları değil, Eskişehir'deki siyasetçiler de, bu şehri temsil eden milletvekilleri de bir araya gelmiyorlar.

* * *

Zaman zaman İstanbul basınından ve internet sitelerinden okuyoruz.

'Şehrimizin milletvekilleri, valimiz, belediye başkanları, siyasi partilerin il, ilçe başkanları, sivil toplum örgütlerinin başkan ve yönetim kurulu üyeleri bir araya gelerek şehrimizin sorunları, eksiklikleri ve yapılması gerekenleri masaya yatırıp öncelikli olanları belirlediler. İktidar ve muhalefet partilerinin milletvekilleri de belirlenen sorunları bakanlara iletmek için birlikte gitmeyi kararlaştırdılar.'

Aslında olması gereken bu değil mi?

* * *

Siyaset yapma ve ülke sorunlarını çözme merkezi TBMM.

TBMM çatısı altında bir birlerinizi eleştirebilir hatta zaman zaman TV ekranlarında görüldüğü gibi bir birlerinize hakaret bile edebilirsiniz!

Ama şehrinize geldiğinizde TBMM çatısı altında yaşananları unutup seçimlerden önce gündeme getirdiğiniz sorunların çözümü için neler yapılması gerekiyorsa ilin valisi, belediye başkanları, Sanayi Odası, Organize Sanayi Bölgesi, ETO, Borsa, Esnaf Odaları Birliği başkanlarıyla birlikte görüş alışverişi yapmalısınız.

* * *

Ne yapıyor milletvekilleri?

Şehre geldiklerinde kendi partililerini, kendi partilerinden seçilmiş belediye başkanlarını, kendilerine yakın oda başkanlarını ziyaret ediyor, çay-çorba içip Ankara'ya geri dönüyorlar.

Şehrin sorunundan onlara ne…

Veya 'bizim partimizin belediye başkan adaylarını seçmediniz, şehrin sorunlarını da bizden olmayan belediye başkanları çözsün' diyerek adeta o şehirde yaşayan kendilerine oy vermiş insanları da yok sayarak sorunları görmezden geliyorlar!

* * *

Anavatan Partisi döneminde İl Başkanı Zafer Sabuncuoğlu, Milletvekili İbrahim Yaşar Dedelek, Mustafa Balcılar Eskişehir Belediye Başkanı Selami Vardar ile zaman zaman görüşmeler yapar, bakanlıklardan bitecek işler için kendisini Ankara'ya davet ederlerdi.

Bakanlıklardan çıkması gereken ödenekleri çıkartırlar, programa alınacak yatırımların birlikte programa alınmasını gerçekleştirirlerdi.

Bugün ise Büyükşehir, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye Başkanları muhalefet partisinden olduğu için iktidar partisi milletvekilleri ne ziyaret ediyor ne de sorunlar hakkında bilgi alıyorlar.

Eskişehir'de olduğu gibi belediye başkanları iki, dört ve beş dönemden beri muhalefet partisinde olunca sorunlar kartopu gibi büyüyor ve içinden çıkılmaz hal alıyor.

Muhalefet partisinden sonra belediye iktidar partisinin eline geçse de, kartopu gibi büyüyen sorunlar çözülemiyor.

Olan yine iktidar veya muhalefet partisine oy vermiş insanlara oluyor.

* * *

Son günlerde Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş'ın 'Alpu'ya İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulmalı' önerisi tartışılıyor.

Karşı çıkanlar da eleştirenler de var.

Kesikbaş şöyle diyor:

'Bu bir zihniyet problemi, hep sözünü ettiğimiz köhnemiş zihniyet, geleceği kısır, küçük planlıyor. Eskişehir otomotiv sektöründeki yatırımları kaçırdı, mobilya sektöründe bu tren kaçtı, ancak raylı sistemlerde henüz tren kaçmadı. URAYSİM bu işin sigortası ve bizim için büyük şans. Alpu'ya 4 kilometre mesafede 2500 dönümlük URAYSİM'in tam karşısında bir alan mevcut, bu bölge mevsimlik tarım işçilerinin kaldığı çorak ve kurak bir alan, Alpu'nun binde 5'lik bir alanına tekabül ediyor. Hızlı tren setlerini Eskişehir'de üretmek istiyorsak, uluslararası ve yerli şirketlerin burada olmasını istiyorsak Alpu'ya bunu kurmamız gerekiyor. Sanayi denince artık aklımıza fabrika bacalarından çıkan dumanlar veya fabrika atıkları gelmemeli. Bunlar 25 yıl öncesinin konuları, Kalkınma kırsaldan başlar ama tabi ki doğayı ve çevreyi kirletmeden olur, sanayi artık gittiği yeri çirkinleştirmiyor, güzelleştiriyor, çevre ve şehircilik ile ilgili uymamız gereken net kuralları var ve buraya yapılan tüm yatırımlar da bu koşullara uygun olacak. Bu Eskişehir'deki birkaç firmayı mutlu etmek için yapılacak bir proje değil, Eskişehir'i dünya çapında var edecek bir projedir.'

* * *

Sayın Kesikbaş çok haklı.

Önerdiği alanda ekim-biçim de yapılmıyor.

Yine Sayın Kesikbaş'ın dediği gibi sanayi deyince artık aklımıza bacalarından dumanlar çıkan fabrikalar gelmemeli.

Geçmişte otomobil fabrikasını Bursa'ya kaptırdık bunun acısını hala çekiyoruz.

* * *

Tekrar ediyorum.

Şehrin tüm dinamikleri bir araya gelerek bu öneriyi tartışmalı.

Eksisi veya artısı ne önce o belirlenmeli.

'Sanayi mi, tarım mı?' diye soracak olursanız 'ikisi de' derim.

Belki klasik bir söz ama doğrusu bu.

'Tarım olmazsa sanayi olmaz, sanayi olmazsa tarım da olmaz'.

* * *

Alpu ovası Eskişehir'in tahıl ambarı.

AK Parti hükümeti tarafından da 'Büyük Ova' ilan edildi.

Tarım yapılacak büyük bir arazi var.

Termik Santral yapımı da durdurulduğuna göre.

O zaman geçmişteki gibi treni kaçırmadan bugünden ne yapılması gerekiyorsa birlikte düşünülüp, birlikte karar verilmeli.

Otomobil fabrikasını kaçırdığımız için hala dizimizi dövmüyor muyuz?

* * *

O zaman yarın da dizimizi dövmek istemiyorsak Celalettin Kesikbaş'ın, 'Hızlı tren setlerini Eskişehir'de üretmek istiyorsak, uluslararası ve yerli şirketlerin burada olmasını istiyorsak Alpu'ya bunu kurmamız gerekiyor' önerisini hepimiz desteklemeliyiz.

Bu treni de kaçırırsak Eskişehir'e başka tren yok.

* * *

24 Kasım'da öğretmenlere müjde olmalı

Türkiye Kamu-Sen'e bağlı Türk Eğitim-Sen Türkiye genelinde 'Öğretmenlik Meslek Kanunu için imza kampanyası' başlattı.

'Şimdi birileri durup dururken bu da nereden çıktı?' veya, 'öğretmenlik zaten bir meslek değil mi?' diyebilir.

Evet, öğretmenlik bir meslek.

Ama bu kanunla düzenlenmemiş ve birçok eksikler var.

Zaten öğretmenler de durup dururken bu kampanyayı başlatmadılar.

Verilmiş bir söz var, sözün yerine getirilmesini istiyorlar.

* * *

Peki, bu sözü kim vermiş?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve daha sonra da Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk.

Erdoğan, 23 Ekim 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen '2023 Eğitim Vizyonu Tanıtım Toplantısı'nda' önümüzdeki dönemde bir Öğretmenlik Meslek Kanunu hazırlanıp çıkarılacağını söylemiş.

Ardından da Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'ta 15 Aralık 2019 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun çıkarılmasına yönelik dosyanın Cumhurbaşkanlığı'na sunulduğunu açıklamıştır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasının üzerinden iki, Milli Eğitim Bakanı Selçuk'un TBMM'de 'Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun çıkarılmasına yönelik dosyanın Cumhurbaşkanlığı'na sunuldu' söyleminin üzerinden ise nerede ise bir yıl geçti.

Verilen sözler yerine getirilmeyince Türk Eğitim-Sen de yasal düzenlemenin bir an önce hayata geçirilmesi için 12-26 Kasım tarihleri arasında imza kampanyası başlattı.

* * *

Türk Eğitim-Sen 1 nolu Şube Başkanı Haydar Urfalı, başlattıkları imza kampanyası ile şunları söyledi:

'Türk Eğitim-Sen olarak, 657 sayılı DMK'dan kaynaklanan kazanılmış haklarımızı geriye götürmeyecek, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artıracak ve statümüzü sağlam bir zemine kavuşturacak bir meslek kanununu yıllardır talep ediyoruz. Bunun, hem öğretmenlik mesleğinin hem de eğitimimizin geleceği açısından büyük öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Verilen sözlerin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen hala TBMM nezdinde bir girişimde bulunulmamış olması kabul edilemez. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde kamuoyuna ilan edilen 2023 Eğitim Vizyon Belgesi'ndeki en önemli taahhütlerden bir tanesi olan Öğretmenlik Meslek Kanunu bir an önce TBMM gündemine getirilmelidir. Bu süreçte, başta sendikalar olmak üzere tüm paydaşların ve çalışanların kanaatleri dikkate alınmalıdır.'

* * *

24 Kasım Öğretmenler Günü.

Bugün ayın 14'ü.

24 Kasım'a 10 gün var.

Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan'ın, Türkiye Kamu-Sen'e bağlı Türk Eğitim-Sen'in başlattığı imza kampanyasındaki ifade ettikleri haklı taleplerine karşılık verir mi vermez mi bilemem.

Ancak 24 Kasım tüm emekli olmuş veya çalışan öğretmenlerin bayramı.

Sayın cumhurbaşkanı özellikle 24 Kasım'da, öğretmenlerin bekledikleri kendisinin de 2 yıl önce 23 Ekim 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen 2023 Eğitim Vizyonu Tanıtım Toplantısı'nda duyurduğu, Milli Eğitim Bakanın da, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun çıkarılmasına yönelik dosyanın Cumhurbaşkanlığı'na sunulduğunu ifade ettiği kanunu onaylarsa 24 Kasım'da öğretmenlere en büyük hediyeyi vermiş olur.

* * *

GENİŞ YÜREKLER

Otistik çocuklar okulunda rehber öğretmen olarak çalışan birinden yaşanmış olay;

Okulda rehber öğretmen olarak çalışan bir öğretmen Musa…

Okulun öğrencilerinden bir otistik çocuğun ailesi, bir gün Musa öğretmene dert yanıyor;

Çocukları normalde çok su içmesine karşın; 3 aydır ağzına bir damla su koymuyormuş.

''Hocam, bize bişey söylemiyor... Bir de siz Sorun'' diyorlar. Musa öğretmen çocukla konuşuyor.

Anlaşılıyor ki; bir gün öğretmen sınıfta: 'Atatürk ölmedi, içimizde yaşıyor'' demiş.

Ve küçük çocuk da, Atatürk boğulmasın diye, su içmeyi bırakmış...

Sırf bu yüzden tam 3 ay boyunca su içmemiş.

Ne yapsalar, çocuğu ikna edememişler.

Musa öğretmen, çocuğu yanına çekip, demiş ki;

''Biliyor musun, Atatürk çok iyi bir yüzücüdür''.

Bundan sonra, küçük çocuk su içmeye başlamış.

Söyleyecek tek kelime bulamadım.

Bilmediğimiz NE yürekler var, NE saf, NE temiz, NE Kocaman yürekler...

**-**