Çoban Ramazan'ın Yargılanması

Mustafa oğlu Ramazan, 1325 doğumlu (1910) 20 yaşında, Manisa'nın Keçili Köyü Çakıroğulları ailesindendir. Manisa Aktar Hoca Mahallesi'nde oturup, çobanlık yapmakta, evli, çocuksuz ve cahil biridir. Eylemci kafile ile yolculuğa çıkmış, fakat yarı yolda ayrılarak kaçmıştır.

Nakşibendi tarikatına beş ay önce girmiş, Manisa'da Sütçü Mehmet'le süt aldığından ötürü tanışmış, onun vasıtasıyla Mehdi Mehmet'i tanımıştır. Mehdi 'dua ve zikir yapıyor musun?' diye sorunca 'ara sıra zikir ve dua ediyorum', demiştir. Çok dua ve zikir yaparsa Allah'a daha yakın olacağını söylemiştir. Birkaç akşam Tatlıcı Hüseyin'in evine giderek zikirlere katılmıştır. Tarikata girdiğinde mehdiyi tanımamaktadır. Sütçü Mehmet ona, 'Mehdi'nin arkasında 70.000 melaike vardır, onun müridi ol, gelmezsen senin için fena olur' diye uyarıda bulunur. Ramazan da Tatlıcı Hüseyin'in evine giderek aralarına katılır. Orada devamlı mehdilik meselesi konuşulmaktadır. Kafile ile önce Paşaköy'e gitmiş sonra yolculuğa katılmış, Bozalan'a giderken gece, tuvalet bahanesiyle kaçmıştır.

Saffet Hoca'nın Yargılanması

Yargılamanın en ilginç kişisi kuşkusuz Saffet Hoca'dır. Gerek iddianame gerekse ifadelerde ağır suçlamalara maruz kaldığı halde beraat etmiştir. 1880 Yanya doğumlu 50 yaşındaki Saffet Hoca, Menemen Ulu Camii civarında oturup, Manisa'da vaizlik yapmaktadır. Sanıklar arasında en aklı başında olanıdır. Başkanın sorduğu ilk soru şudur;'Saffet Hoca siz de Mehdi Mehmet'in fiillerine iştirakten maznunsunuz, hakikati söyleyiniz, hiçbir şey saklamayınız'. Saffet Hoca, olayda hiçbir dahli olmadığını ispat için önce hayat hikayesinden başlar; 'Ben, istibdadın en koyu zamanlarında hürriyetin müdafaası ve istibdadın yıkılması için çalışmış biriyim. Yanya'da vaizlik, mektep muallimlikleri yapmış, bütün mesaisini memleketin selameti için harcamış, vazifesini dürüstlükle yerine getirmiş biriyim. Hiçbir zaman hükümet aleyhinde fikir taşımamışımdır. İstiklal Harbi'nde Kemalettin Sami Paşa ve Esat Paşalarla birlikte cephelerde çalıştım, Manisa'ya geldiğimde Maarifte birçok evlad-ı memlekete faydalı birer uzuv olabilmeleri için ilmi tedris ettirdim'

Ne vakit hicret ettiniz?

'Balkan harbini müteakip İzmir'e geldim. Merhum Maarif Vekili Necati Bey'le birlikte İzmir Şark Mektebi'nde muallimlik ettim. Merhum mektebin müdürüydü. Bunu Vasıf Bey de bilirler. Yunan işgalinde açıkta kaldım. İstibdatta da bir çok paşalarla görüştüm. Menemen'de bulunduğum müddetçe işgal esnasında bu zat bütün ihtiyaçlarımı temin etmişti. İstibdadı müteakip Manisa vaizliğine tayin ettiler. Zaten Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nde aza bulunuyordum. Cemiyet, Halk Fırkası adını alınca fırkaya intisap ettim. Diyanet İşleri Riyaseti'nin vaiz ve nasihat hakkında vermiş olduğu talimat dairesinde vazifemi ifa ettim. Va'azlarımda Cumhuriyet aleyhinde en küçük bir sözüm olmadı. Derslerim çok sarih ve muayyen idi.'

Reis Paşa;

'Parlak bir maziye sahip olduğunuzu görüyorum. Fakat bu mazinin Mehdi Mehmet hadisesi ile lekelendiği söyleniyor. Kendinizi bu isnattan kurtaracak izahatlar veriniz'.Saffet Hoca;

'Mehdi Mehmet dedikleri adamla, değil böyle şen'i bir hadiseyi konuşmak, onun ismini bildiğim tebeyyün ettiği takdirde, Cumhuriyetin yüksek mümessili olan mahkemenizin vereceği adilane karara uyarım. Böyle bir irtica şebekesiyle zerre kadar alakam olmadığını isbat için mahkemenize her türlü maruzatta bulunmaya hazır, temiz nasiyeme sürülmek istenen bu mülevves şaibeden berî olduğumu, mukaddesat-ı milliye ve diniyeme yemin ederek teyit ederim. Cumhuriyetin en ateşli ve samimi taraftarıyım. Devr-i saltanatta bile telif ettiğim eserler, eski harflerin ve milletin saltanatla idare edilmesinin aleyhindedir. İstibdat zamanında, hürriyet ve Cumhuriyet lehinde kitap telif eden birinin Cumhuriyet aleyhine bulunmasına imkan var mıdır?

Bundan yirmi sene evvel, hızır yoktur, mehdinin çıkacağı da yalandır, böyle uydurmalara kulak asmayınız diye halka bağıra bağıra vaaz veren bu Saffet'tir. Bu sözlerim sırf kendimi müdafaa için ortaya atılmış değildir. Hurafatın aleyhinde bulunduğum mevcut risale ve eserlerimle de müeyyettir.'

Reis Mustafa Paşa;

'Saffet Efendi, biz sizin mesainizi inkar edecek değiliz. Şimdi mevzubahs olan Menemen'deki hadisedir. Burada vatandaşın bir yavrusu, ordunun kıymetli bir uzvu feci bir surette öldürülmüştür. Şakilere zahir olduğunuz iddia ediliyor. Mehdi'yi hiç görmediniz mi?'.

Saffet Hoca;

'Haşa Paşa hazretleri, ne gördüm ne tanırım ve ne de ismini bilirim. Aleyhimdeki isnatları dinledim . bunların hiç birisi vaki değildir. Musanna ve müretteptir efendim.'

Nalıncı Hasan;

'Paşa hazretleri, pazara nalın satmak üzere gelmiştim. Yolda Saffet Hoca'ya rastladım. Nereye gidiyorsun diye sordu. Ben de Manisa'ya gidiyorum, dedim. Bir mektup yazarak bu mektubu Mehdi Mehmet'e ver, dedi. Ben götürüp Mehdi Mehmet'e verdim. Bir defa da Menemen hadisesinden üç hafta evvel Saffet Hoca ve Mehdi Mehmet, Manisa belediye bahçesinde Rumca konuşurlarken gördüm. Parmaklık arasından baktım, konuşmaları bir saat kadar sürdü.'

Mehmet Emin;

'Paşam, Mehdi Mehmet, üç hoca ile temas eder. İlham alırdı. Mehdi bana, sende ne kadar şaki bir ruh vardır. Eğer sen tarikata inanmazsan, çeşnegir camiinde Saffet Hoca'nın vaazlarını dinle, derdi. Mehdi hep bunları takip ederdi.'

Küçük Hasan'a da soruldu;

'Paşam, ben Saffet Hoca'yı Manisa'da gördüm. Fakat Mehdi Mehmet'le temas ettiklerini görmedim.'

Ramiz;

'Hadise sabahı dükkanımı açmak üzere geldim. Jözef de gelmişti. Hükümet önündeki meydanda bazı kimseler bayrak altında dönüyorlardı. Onlardan bir ihtiyar, silahlı olduğu halde yanıma geldi, sen Yahudi misin, dedi. Ben de Türküm, dedim. Öyle ise şu sancağın altıdan geç, mehdi geldi. Geçmeyecek olursan Menemen'in etrafını 70.000 Arap sardı, hepiniz kesileceksiniz, dedi.' Asiler belediyenin sokağına gittiler. Mehdi dedikleri adam çeşmenin başında Saffet Hoca'yı gördü. Sen ne durursun, sancağın altından geç, dedi. Saffet Hoca'da boynunu eğerek gitti, fakat nereye gittiğini bilemiyorum. Sonra Mehdi bunların yanına gitti, asilerin üçü ayrı bir sokağa gitmişlerdi.'

Saffet Hoca'nın savunması ise şöyledir;

'24.1.1931 tarihli savunma da maznun Şeyh Saffet Efendi: 'Paşa Hazretleri, Müdde-i Umumi Beyefendinin mütalaalarını irat buyurdukları sırada bendenize ait iddianamedeki ittihamın mahiyet ve mefadını dinledim. Deniyor ki, bendeniz bir çamlık arasında maznun Nalıncı Hasan'ı gördüğümde 'Farisiü'l- İbare' bir mektup yazıp Mehdi Mehmet'e göndermişim. Bendeniz öyle bir çamlık arasından geçmedim. Yine bu iddianamede aleyhimdeki deliller sayılırken, bendeniz kendime atfedilen cürme karşı evvela inkar ve sonra da ikrarda bulunmuşum. Halbuki bendeniz her safhada hadise günü dükkanıma gitmek üzere evden çıktığım zaman, cami civarında bir meçhul şahıs öfkeyle dur dedi, ben de bir hırsızın karşısında olduğumu idrak ederek, durmayıp doğruca yürüdüm ve dönüp evime girdim. Bu noktada şahitlerin ifadeleriyle sabittir. Şehadetle tekzip edilen o delillerin doğru olmadığı her veçhile tahakkuk etmiştir. Bendeniz bütün mukadderatımı adaletinize tevdi edeceğim. Zira kendim müdafaa hakkında tamamen mahrumum. Çünkü kendime hakim değilim. İsnat pek ağırdır. Arzettiğim gibi hadise günü bilahare mehdi olduğu şüyuu bulan o meçhul şahısla yoldaki tesadüfümden başka kendisi ile temasım sabit olursa kanuna ve mahkeme-i adaletinizin adil kararına münkadım. Derviş Mehmet bendenize resmi selam yapasaymış. Halbuki maznun mevkiinde bulunan asiler bile ifadelerinde hadise günü Saffet Hoca boynunu eğerek evine girdi demişlerdir. 'Saffet Hoca, Mehdi'ye götürmek üzere mektup verdi, Çamlık'ta görüştü, caminin önünde söz söyledi' gibi isnatların hiçbiri vaki değildir. Bütün mukadderatımı adalet üzerine müesses Cumhuriyetin aziz mahkemesine tevdi ediyorum. İsnatlar müfteriyattır'

Esad Efendi'nin Yargılanması

Suç faillerini iki gruba ayıran iddianame, eyleme doğrudan katılanlardan sonra olayın sebep ve saiklerinin ardına, teşvikçi ve siyasi bir şebeke olarak Nakşibendi tarikatını yerleştirir. İddianame bu noktayı o günün hukuk diliyle şöyle tanımlar;

'Şebekenin başı Manisa Askeri Hastane imamlığından emekli Laz İbrahim Hoca'dır. Tarikat ve tekkeler yasaklandığı halde, bu adam tarikatın Kutbü'l- Aktap veya Kutbu'l- Azamı Şeyh Esad Efendi'nin Erenköy köşkü ile irtibatı sağlamış, dergahın müşavirliğini de oğlu Mehmet Ali yürütmüştür. Laz İbrahim Hoca aynı zamanda, 'sözde' Manisa bölgesi halifesidir. Bariz vasfı gizlilik, şekil itibarıyla sakallı olmak ve Şeyh Esad'a iman etmek olan tarikatın şeyhi, mühürlü fermanlarla halen halife nasbetmekte, talimatla zikirler yaptırmaktadır. Manisa'da hastane imamı iken tarikata giren Laz İbrahim Hoca, faaliyetini oraya teksif etmiş, Horos Köyü'ne yaptırdığı camide köylüyü tarikata sokmuştur. Tabur imamlığından emekli olduktan sonra, Karadeniz sahili, Kayseri, Bursa, Balıkesir, Bergama ve Manisa bölgesinde tarikatı yaymak için dolaşmıştır' (Devam Edecek).