Çerkes Ethem anılarında bu olayı şöyle anlatır ; 'İsmet Bey, şaşırmış bir halde ayağa kalkarak kısa bir tereddüt anı geçirdi. Sonra yüzündeki şaşkınlık tebessüme çevrilmişti. Ellerimi tutarak, nabzımı yoklayarak, kollarımı okşayarak ; 'ne vakit teşrif buyuruldu? Sizi ateşli ve sıkıntılı buldum. Rahatsızlığınız nasıl oldu, dedi'. Anlaşılan İsmet Paşa Ethem'i yatıştırmaya çalışmaktadır. Fakat Ethem gayet sert bir çıkış yapar. 'Sizinle müşterek olan hayatımıza son vermeye geldim' der. Yapılan aleyhtarlıkları anlatarak, 'Eğer bana, Kuvay-ı Seyyare'ye artık lüzum kalmadı ise, bunu açıkça söyleyiniz, derhal bu fedakar kuvveti dağıtmaya amadeyim' der. Bu tavrına karşılık, İsmet Paşa, gayet yumuşakça alttan alır ve devamla ; 'Allah şu fesadların cezasını versin. Samimiyetle söylüyorum ki, sizi Ali Fuat Paşa'dan çok seviyorum. Takdir ediyorum. İtimat ediniz, emin olunuz, memleket müdafaasında siz ve kuvvetlerinize lüzum kalmadığı kanaatinde değilim. Hizmetlerinize münasip bir askeri üniforma içinde sizi görmek isterim. Rütbenin derecesini tayin size ait. Karar ve emri almak benim vazifemdir'. Böylece Ethem'i yatıştırmaya çalışır. Arkasından Refet Paşa'yı bağışlamasını ister. İstiklal Mahkemesine verilen evrakın geri alınmasını rica eder ve Refet Paşa için, 'Hatta isterseniz elinizi öptürürüm' der. Refet Bey'in gelecekte her ikisinin de işine yarayabileceğini belirterek gönlünü almaya çalışır. Çerkes Ethem, şahsına gösterilen bu büyük ilgi karşısında, çok memnun kalır. Rütbe ve mevki meraklısı olmadığını, ama kuvvetleri arasında bunu hak kazanmış olanların olduğunu belirtir. Ama Refet Bey meselesinde geri adım atmaz. Şöyle der; 'Mahkemece beraat etmesine imkan görülmeyen bir maznunun Dahiliye Vekaleti kafi bir hata iken, ona bir de Cenup Cephesi Kumandanlığı verilmesi' Bu eleştirisinden sonra, Ankara'ya gideceğini belirtir ve dönüşte tekrar görüşmek dileği ile İsmet Bey'in yanından ayrılır.
Türk ordusu, 29 Aralık 1920 günü, 1. Kuvay-ı Seyyare kuvvetlerinin üzerine yürüyüşe geçer. 30 Aralık günü, 61. Tümen Kütahya'ya girer. Çerkes Ethem'in kuvvetleri geri çekilmişlerdir. Yunan savaş hattında bulunan kuvvetlerin çoğu, 1. Kuvay-ı Seyyare'nin üzerine gönderilmiştir. Ethem kuvvetleri, ordunun saldırısı üzerine, üçe bölünmüş Tavşanlı, Emet ve Simav'a çekilmişlerdir. Çerkes Ethem bu arada, İstanbul Hükümeti'ne başvurarak, Yunanlılarla birlikte TBMM Hükümeti'ne karşı savaşmak istediğini bildirir. Ethem kuvvetlerinin bir bölümü bu nedenle Türk ordusu kıtalarına katılır. 1. İnönü Savaşları öncesinde Gediz çevresindeki ordu kuvvetleri, Yunan saldırısını karşılamak için geri çekilir. Ethem kuvvetlerine karşı az bir kuvvet bırakılır. Gediz'in boşaltıldığını, karşısında kuvvet kalmadığını haber alan Ethem, Kütahya yönünde harekete geçer. Ethem'in karşısında 500- 600 mevcutlu bir süvari birliğiyle, bir piyade alayı ve 700 silahlı erden oluşan 61. Tümenden başka kuvvet kalmamıştır. Çerkes Ethem, 10 Ocak 1921 günü, Kütahya'yı zorlamaya başlar. Ancak, 1. İnönü Savaşı'nın bitimiyle Çerkes Ethem kuvvetlerinin yok edilmesi kolaylaşmış olur. 1. Kuvay-ı Seyyare birlikleri bozguna uğratılır. Çerkes Ethem ve kardeşleri, Yunan ordusuna sığınırlar. Hükümet saygınlığını büyük ölçüde engelleyen Çerkes Ethem kuvvetlerinin, 1921 yılı başlarında yok edilmesiyle, Türk Kurtuluş Savaşı'nın tüm güçlükleri aşılmıştır. TBMM Hükümeti'nin Anadolu'da egemenlik kurması, Kuvay-ı Milliye'nin düzenli ordulara dönüştürülmesi ile tam bir bütünlük kazanacaktı. Mustafa Kemal, düzenli ordunun kurulması ile ilgili görüşlerini Nutuk'ta şöyle anlatmaktadır ;

'Efendiler, 8 Teşrin-i sani 1920 tarihinde, Fuat Paşa, Ankara'ya geldi. Karşılama için bizzat istasyonda bulunuyordum. Paşa'yı omuzunda bir filinta olduğu halde Kuvay-ı Milliye kıyafetinde gördüm. Garp Cephesi Kumandanı'nın bu kıyafete rağbet ettiren fikir ve zihniyet cereyanının bütün Garp Cephesi üzerinde ne derece ileri bir tesir yapmış olduğunu anlamak için artık tereddüde mahal kalmamıştı. Onun için Fuat Paşa'ya kısa bir görüşmeden sonra, yeni alabileceği vazifeyi söyledim. Büyük bir memnuniyetle kabul etti. Aynı günün gecesi İsmet ve Refet Paşaları kabul ederek yeni vaziyet ve vazifelerini kararlaştırdık. Kendilerine verdiğim kati direktif; 'Hızla düzenli ordu ve büyük süvari kütlesi vücuda getirmekten' ibaret idi. Bu suretle 1920 senesi Teşrin-i sanisinin sekizinci günü 'düzgün olmayan teşkilat fikrini ve siyasetini yıkmak kararı' fiil ve tatbik sahasına geçirilmiş oldu'. (Son).