Sohbet esnasında 'çok kozmopolitsin' deseler, muhtemelen yüzümüzü afakanlar basar.

'Ne demek kozmopolit?' falan diye dikleniriz.

TDK diyor ki,

'Çeşitli uluslardan kimseleri içinde bulunduran bütündür.'

Özellikle büyük kentlerde, yabancı deyip geçtiğimiz göçmenlerin, kaç ülkeden gelerek yaşamımıza katıldıklarını biliyor muyuz?

Hepsine Suriyeli deyip geçtiğimiz Iraklı, İranlı, Pakistanlı, Özbek, Türkmen, Tacik, Kazak, Lübnanlı, Filistinli, Kamerunlu, Nijeryalı, Sudanlı vb. olma ihtimallerinin yüksekliğinin farkında mıyız?

Bir haberde, ülkemizde devrilen minibüsteki kazazedelerin Nepallı (!) olduğunu okudunuz mu bilmem.

***

Tarihi göçlerle farklı coğrafyalara yayılan ve geldikleri yerde ilişkide bulundukları toplulukların etkisiyle farklılıklar geliştiren Türk topluluklarının torunları;

Dünya savaşları sonunda Anadolu'ya göç etmişler,

Genlerinde taşıdıkları ortak köken ve ortak kültür sayesinde, getirdikleri farklılıkları asırların dişlileri arasında Anadolulaştırıp bütünün bir öğesi haline getirmeyi başarabilmişlerdir.

Bu nedenle biz, yöresel farklılıkların hepsine sahip çıkar, 'öteki ya da beriki' demekten çekiniriz.

Bizim için geçerli olan 'hem o, hem o'dur.

***

Kökü farklı coğrafyalara dayansa da, Anadolulaşmış her türlü kültür bizimdir.

Atabarı'nı sevmeyen, horonda omuzu oynamayan, zeybeğin sesinde göğsü kabarmayanımız;

Çiftetellide parmaklarına, Kafkas ezgisinde kıvrılarak açılan kollarına, kolbastıda ayaklarına hakim olabilenimiz yoktur.

Edirne'den Kars'a tüm halk oyunlarına ilgi duyar, ritim farklılığını yadsımadan iştirak ederiz.

Sevinci, aşkı, hüznü, hasreti, isyanı, inancı hece veznine dökmüş, hayatımızın her anını (ninni, aşk, tören, ölüm, düğün, iş, oyun) türkülerle bezemişiz biz.

Bar ağzı, bozlak, maya, barak, hoyrat, karşılama, gurbet havası…

Ülkenin dört bir yanından yükselen bu ezgiler yürek tellerimizi titretmeye yeter.

Çünkü hepsi bizdendir, hepsi bizimdir.

***

Kozmopolit kelimesi 'dünya' (kozmos) ile 'hemşeri' (polities) kelimelerinden türemiş, 'dünya hemşeriliği' anlamındadır.

Bütüne katılanın, içine geldiği topluma kendi kültürünü dayatmaması koşuluyla, (!)

Özünde, farklı yaşam biçimlerine, farklı kültürlere 'hoşgörü, saygı, sempati ve empati' yatar.

Eh, bu kadar farklı coğrafyadan topraklarımıza gelen insanların kendilerinden birer tutam kattıkları yeni kent kültürüne de 'kozmopolit bir yaşam' demek yadsınılmamalı artık.

***

Aynı coğrafyada ve aynı şartlarda yaşamasına rağmen, çağımız insanı da gününü değişik haz ve kültürlere ayırabilmekte artık.

Mozart dinler, caz dinler, rap dinler; döner Müslüm Baba dinler, türkü söyler; dans eder, zeybek oynar, halaya eşlik eder.

Hepsinden de alınması gereken hazzı alır.

Dünyada kaç ulus, geçmişinden ortak kırıntılar biriktirmiş;

Farklılıkları bütünleştirebilmiş,

'Mozaik bir yaşam ve mozaik bir kültür' oluşturabilmiştir ki?

***

Tarihin en büyük göç dalgalarının yaşandığı günümüzde de, tüm göç alan ülkelerde olduğu gibi,

Bundan sonra, oluşan 'kozmopolit demografi'nin, birlikte yaşamayı zorunlu kılan 'kozmopolit yaşam'ın içindeki 'kozmopolit kültür' yapısının farklılıklarını, bütünün içinde kaynaştırarak yaşamımızı sürdürmek zorunda kalacağız gibi görünüyor.

Yapılan araştırmalarda, göçmenlerin çoğunun geri dönme niyetinin olmadığı da anlaşıldığına göre,

Başarımız, bu 'kozmopolit' yapıyı, bütünleşik bir 'mozaik'e dönüştürebilme becerimize bağlı olacaktır.