2008 yılında borçsuz çıktığımız Süper Lig'den, hesapsız kitapsız harcamalar, yanlış yönetimlerle bugüne kadar gelmiştik. Elbette bir gün bir yere gelip tıkanacaktı. Oysa bunun acı faturasını daha önce 12 yıl boyunca çekmiştik. Fakat yönetenler bunu bilmeyince, belki de taraftar gibi kasaba yollarına gitmedikleri için, durumun vehametini anlamamış olmalılar ki, aynı reçeteyi tekrar yaşıyoruz.
Bugün yazılan ve çizilen borç rakamının sorumlularını herkes biliyor. İstanbul takımlarının eskilerine itibar edenler, menajerlerle yakın ilişkiler içerisinde olanlar, Eskişehirspor sırtından geçinenlerle maalesef bu iş yürümedi. Kendi öz kaynağından ayrılıp, kendi öz çocuğu tarafından alt yapıyı görmeyenler bu kulüp çevresinde ve içerisinde dolaştığı sürece gene yürümez.
Değerli gazeteci bir abimiz iki çeşit Eskişehirspor'lu vardır derdi. 'Gerçek Eskişehirsporlular ve Eskişehirspor üzerinden geçinenler.' Ne kadar haklı olduğu ortaya çıkıyor.
Şimdi baş başa kaldık. Matematiksel olarak hala şansımız olsa da, işimiz mucizelere kaldı. Altta, 4 takımdan 3'ü düşecek. Puan farkı 7'ye çıkmış. Şimdi bu tablodan mucize olmasını bekleyeceğiz. Keşke sezon sonu bu mucizeyi görebilsek.
Bizleri umutsuzluğa iten bir diğer neden de, sahada oynanan futbolun ne olduğunu hala çözememiş olmamızdır. Erzurum, Hatay ve Osmanlı maçlarında son dakikalarda puan vermeyi sadece tecrübesizlikle anlatamazsınız. Yüzü çizgiye dönük adama faul yapanlarla, taca kornere atmayı unutan adamlarla bir yere varılmıyor. Her maç sonu şanssızlık diyerek ruhunu okşadığınız adamlar bir arpa boyu ilerleme kaydetmediğini görüyoruz. Hepsine genç diyoruz ama bizim golcümüz 23 yaşında, Borussia Dortmund'un golcüsü Erling Haland 19 yaşında. Bundesliga'da ve Şampiyonlar Ligi'nde pas geçtiği maç neredeyse yok. 2017'de bonservis değeri 100 bin Euro, bugün güncel piyasa değeri 80 Milyon Euro konuşuluyor. Bugün 18 yaşında Barcelona'da top koşturan futbolcular varken, acaba bizler genç futbolculara farklı gözlemi bakıyoruz. Gençlerden çok şey mi istiyoruz. Artık biz ve onların kendi özeleştirilerimizi yapma zamanıdır. Maalesef futbolun gerçeği budur. Başarın yoksa yaptıkların hiç bir anlam ifade etmiyor. Ünlü yazar Viktor Hugo'nun dediği gibi, 'Hiç kimse senin dalgalarla nasıl boğuştuğuna bakmaz. Gemiyi limana getirip getirmediğine bakar.'
Zaman zaman Türk futbolu neden gelişmiyor diye kendi kendime sorarım. Teknik direktörlerimize eğitim veren, onların gelişmesini sağlayan, çağdaş futbola ayak uydurmasına öncülük edecek, futbolun alt yapıdan başlayıp, her yaş döneminde futbolcusuna bir şeyler öğretecek, Pro Lisanslı teknik direktörlerimizin henüz devreye girememesinden kaynaklandığını yeni yeni anlıyorum. Bizim kulüplerimize menajerlerin ve TFF'nin iş bulduğu veya ahbap çavuş ilişkileri ile görev verdiğimiz teknik direktörlere değil, eğitimci yönü yüksek, vizyon sahibi, gelişime açık, teknik direktörlere ihtiyacımız olduğunu görüyorum. Geçmiş karnesinde başarısı olmayanla işimizin olmayacağı kadar büyük bir kulüp olduğumuzu hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamız gerekir. Eskişehirspor'a yön verecek kişiler üst düzey yeteneklere sahip olmalıdır. Sanırım artık bu iyice gün yüzüne çıkmıştır.