Son günlerde kamuoyunda yine Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün adını kullanmak yerine O'ndan Mustafa Kemal olarak söz etmeyi tercih edenlerin yol açtığı bir tartışma yaşanıyor. Aslında tartışmanın Milli Mücadele ile başlayan Cumhuriyet sonrasına kadar uzanan ideolojik boyutlu tarihsel bir geçmişi var.

Türkiye'nin ulusal bağımsızlık savaşından günümüze kadar süren varoluş ve demokrasi mücadelesinin en önemli 'birleştirici gücü' Mustafa Kemal Atatürk, sağdan soldan çekiştirmelerle çok uzun zamandır farklı tanımların içine hapsedilerek adeta ufalanıp yok edilmeye çalışılıyor.

'DARBECİLERİN ATATÜRKÇÜLÜĞÜ!'

Bu dumanlı havada hassas bazı çizgileri gözden kaçırmamak gerekiyor.

ABD/CİA destekli kanlı senaryolarla kurgulanan 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ünlü paşalarının içini boşalttıkları yapay 'Atatürkçülük' dayatmasına karşı direnenler; tam bağımsızlık ve anti emperyalizm adına vurgularını 'Mustafa Kemal' üzerinden yaptılar. Uğur Mumcu, İlhan Selçuk hatta Atilla İlhan'da gözlenen bu durum Atatürk karşıtlığından değil faşizme karşı politik bir tavırdan kaynaklanıyordu.

1960'lı yılların sonunda 'Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye' vurgusu ile ortaya çıkan bizim 68 Kuşağının yurtsever devrimcileri; kapitalizme, emperyalizme, feodalizme kafa tutarak bozuk düzeni değiştirmeye çalıştıkları süreci 'İkinci Milli Mücadele' olarak tanımlayıp; bağımsızlık savaşının lideri Mustafa Kemal çizgisinde birleşmişlerdi.

1968 Kasım'ında Samsun'dan Ankara'ya 'Mustafa Kemal Yürüyüşü'nü düzenleyen gençlere göre Mustafa Kemal dünyanın en önemli anti emperyalist önderiydi. Bu dönemde solda yaşanan bölüntülerde Atatürk'e 'savaş sonrası kapitalizm ve burjuvazi ile uzlaşmış bir devlet adamı' gözüyle bakanların sayısı da oldukça fazlaydı.

Cumhuriyet ile sorunu olmayan; kendini muhafazakar olarak tanımlayan

yurttaşların bir bölümünün Kurtuluşu Savaşı sonrası atılan bazı hamleleri doğru bulmamaktan kaynaklanan bakış açıları nedeniyle 'Gazi' demeyi tercih etmeleri gibi; Türk sosyalistlerinin bir bölümü, önce Bolşeviklerle yakın temasta bulunan Mustafa Kemal Atatürk'ün, daha sonra sosyalizme uzanmayan devlet ve ulus yapılanmasını kabullenemedikleri için sadece Mustafa Kemal'i kullandılar.

'İFLAH OLMAZ ATATÜRK KARŞITLARI!..'

İflah olmaz Atatürk karşıtlarının en kıdemlileri (!) 'siyasallaşmış dincilerdir.' Bunlar, Milli Mücadelenin başkomutanı Gazi Mustafa Kemal'i 'kerhen' sahiplenip; saltanatı ve hilafeti kaldıran, 'akıl ve bilim temelli' laik Cumhuriyeti kuran Atatürk'ü hiç sevmezler. Hatta 'Keşke Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılar kazansaydı' diyecek kadar ileri giderler. Aslında yakın tarihimize bakıldığında 'siyasallaşmış dincilerin' önceleri İngiliz, sonraları da ABD emperyalizmi ile 'işbirlikçi' ilişkileri açıkça görülür. FETÖ ihaneti ise bu iş birliğinin en son yaşanan somut örneğidir.

İflah olmaz Atatürk karşıtlarının ikinci takımı etnik ayrılıkçılardır. Kurtuluş Savaşı'nın Türkiye'nin tüm unsurları (!) ile verildiğini belirten bu gruplar ulus devletin varlığını ve Anayasada yer alan yurttaşlık tanımını kabul etmezler. Bu grupların ulus devletin kurucu kadroları ve bu yapılanmayı savunanlarla yıldızları barışmaz.

Atatürk karşıtlığının aydın ve entel figüranları ise 'ikinci cumhuriyetçilerdir'.

1923 yılında kurulan Cumhuriyetin demokratik olmadığını savunan ve Uğur Mumcu'nun ısrarla 'liboş' diye tanımladığı bu 'numaracı cumhuriyetçiler takımı' Atatürk ve Cumhuriyeti eleştirmek adına siyasal dincilerin, etnik ayrımcılığın güçlenmesinin önünü açmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın lideri Mustafa Kemal'i 'yarım ağız' destekleyen ve Atatürk'ün adını anmayan bu 'yetmez ama evetçilerin (!)' son dönemlerde kafaları yerden kalkmıyor.

SONUÇ OLARAK;

Din, mezhep, ırk ayrımcılığı yapmadan eşit haklara sahip yurttaşlık ortak paydasında, demokratik ve laik cumhuriyet çatısı altında bağımsız yaşamamızı borçlu olduğumuz Kurtuluş Savaşı'nın olağanüstü yönetmeni Gazi Mustafa Kemal ile akıl ve bilimin rehberliğinde çağdaş uygarlık düzeyini hedefleyen devrimlerin öncüsü Atatürk birbirinden ayrı düşünülemez.

Atatürk, Mustafa Kemal'in devamı ve ayrılmaz bir parçasıdır.

Mustafa Kemal Atatürk'ü parçalara ayırarak söylemek, hepimizin parçalanmış Türkiye'ye doğru sürüklenmesi demektir.