Çok alkışladık sağlık çalışanlarını!

Ellerimiz kızarıncaya kadar!

Her gün.

Neden?

Salgın hastalık sürecinde canla başla çalıştıkları için…

Canlarını ortaya koydukları için…

Günlerce ailelerinden uzak kaldıkları için.

Hatta yüzlercesi, sessiz sedasız korona olduğu için!

Sonra?

Sonra bizde bir normalleşme…

Her şeyi unuttuk.

Alkışlamayı bıraktık.

Hatta bu arada hastane koridorlarında doktor darp etmeye yeniden başladık!

Yahut da doktorlar aleyhinde, onların ne kadar da 'paracı' oldukları falan konusunda atıp tutmaya başladık yeniden. Bir doktorun ne kadar zor yetiştiğini hiç düşünmeden hem de.

Canımızı kurtardıklarında iyi güzel de…

Yahut da bir ağrımızı dindirdiklerinde…

Kovid servislerinde o ağır, o boğucu giysilerin içinde cehennem ateşinde yanar gibi yanarak canla başla çalıştıklarında iyi güzel de…

Sonrasında?

Yani işimiz bitince…

Veryansın.

Biz böyleyiz işte.

Şimdi de hedefte öğretmenler var.

Yeniden artmaya başlayan korona virüs vakaları nedeniyle öğretmenlerin seminer çalışmalarının yüz yüze mi yoksa uzaktan mı olması gerektiği tartışmaları sürecinde ne ağır yazılar yazdı bazıları, çocuklarını emanet ettikleri öğretmenler hakkında.

Çocuklarına…

Elbette kendilerine de her şeyi...

Hem akademik bilgiyi, hem de hayatı…

Var olmayı…

Hayata tutunmayı öğreten öğretmenler hakkında ne ağır sözler onlar öyle…

Yok, öğretmenler çalışmadan para kazanmak istiyormuş da…

Tatil yaparken virüsten korkmuyormuş ama yüz yüze eğitime gelince virüsü bahane ediyormuş da…

Zaten hak etmeden para kazanıyorlarmış da…

Daha neler neler…

Ne ayıp!

Hani kutsal bir meslekti öğretmenlik!

Hani bir harf öğretenin kulu kölesi oluyorduk!

O kadar kolaysa öğretmenlik, buyur, bir kelime de sen öğret çocuklara…

Gençlere…

İnsanlara…

İnsanlığa…

Sen de bir şey öğret!

Bir şey kazandır onlara!

Öğretmek zordur.

İnsana olumlu bir davranış kazandırmak…

Hele bir çocuğun kalbine dokunmak…

Zordur bunlar!

Diğer taraftan, bu yazıları yazanların bilmedikleri şeyler de var:

Siz evinizden dışarı çıkmazken korkudan, öğretmenler, öğrencilerin merkezi sınavlarını yaptılar, onlarla yüz yüze gelerek.

Bu sınavların sayısı on beş, yirmi kadar…

Üniversite sınavına hazırlanan öğrencilere, Destekleme ve Yetiştirme Kursu verdiler.

Yüz yüze!

Ve ağustos sıcağında…

Bunları bilmeden…

Yahut da bilmezlikten gelerek öğretmenler aleyhinde yazıp çizmek…

Ne ayıp şey!