Yeniden tırmanışa geçen salgın gündelik yaşam sınırlarımızı zorlayarak değiştiriyor. Bu değişikliklerin ne kadarının kalıcı olacağını çoktan düşünmeye başladık.
Salgın sonrasında yaşanabilecek üç temel öngörüden söz ediliyor. Bunlar, 'salgının sadece sağlık sistemini değil, yaşamın tüm boyutlarını etkileyeceği'; 'salgın sonrasında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı' ve 'yeni normallerle yaşamaya devam edileceği' öngörüleri.
Salgın, zaten mevcut olan bazı sorunların üstündeki perdeyi araladı; 'siyasal alan, ekonomik düzen ve eğitim sistemlerindeki' mevcut çatlakları daha da derinleştirdi.
İşin eğitim ayağında, genç işsizlikle ilgili çok gündeme gelmeyen ama boyutları her gün genişleyen ve toplumda ciddi sorunlara yol açma potansiyeli taşıyan bir kitle ile karşı karşıyayız; Ne okulda ne de işte olan gençler…

'NE OKULDA NE DE İŞTE!..'
Normal koşullarda okuma çağındaki genç nüfusun, farklı tür okullarda eğitimlerini sürdürmesi gerekir. Değişik nedenlerle örgün eğitimin dışına 'itilen' gençlerin ise iş yaşamının herhangi bir boyutunda yer aldıkları düşünülür. Ama 'kazın ayağı öyle değil!..'
Bilindiği gibi özellikle 15-24 yaş grubu, genç nüfus olarak ifade edilmektedir. Bazen bu grup, 15-29 yaş aralığına kadar genişletilir.
Bu yaş grubundaki gençlerin bir kısmı eğitimlerine devam ederken bir kısmı da ülkelerin işgücüne katılır. Ancak,15-29 yaş grubunda yer alıp 'ne eğitim gören ne de istihdamda yer alan' bir grup daha var. Bu gruba Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (İLO) tanımıyla kısaca 'NEET' grubu denilmektedir.
Ne eğitimde, ne işte olan gençlik göstergesi (NEET), belirli bir yaş grubunda çalışmayan, eğitim ve öğretimde olmayan genç nüfusun ilgili yaş grubundaki toplam genç nüfusuna oranını ifade etmektedir.
Türkiye'de bu grubun sayısı, 15-29 yaş arası grubun yüzde 30'dan fazlasına karşılık geliyor. Yani Türkiye'de bu yaş grubunda bulunan her 3 gençten birisi ne okulda ne işte…
Son 10 yılda bazı gelişmelere rağmen, Türkiye'de, eğitimde veya istihdamda olmayan genç nüfusun oranı, OECD ülkelerinin ortalamasının neredeyse iki katı. Salgın döneminde yaşanan sıkıntılar ortalamayı daha da büyütüyor.
İstatistik ve raporlara ait verilerin salgın öncesine ait olması ise salgın sonrası görünüm ile ilgili kaygıları artırıyor.

KADINLARDA DURUM DAHA VAHİM…
Türkiye, OECD ülkeleri içinde 18-24 yaş aralığında ne istihdamda ne eğitimde olan kadın oranının en yüksek olduğu ülke olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye'de ne eğitimde ne istihdamda olan kadın oranının erkeklerden çok daha fazla olması kadın nüfusumuzdaki risklerin daha fazla olduğuna işaret ediyor.
Son yıllarda 'at koşturan'; bir yanı ile piyasacı diğer yanı ile siyasallaşmış dinci politikalar kadınların eğitim ve çalışma ortamları başta olmak üzere toplumsal yaşamdan uzaklaşmalarını adeta körüklüyor.
Kadınların toplum içindeki sosyal rollerini 'ev-çocuk ve yaşlı bakımı' ile sınırlandırma baskısı tırmanma eğilimi gösteriyor ve 'ne okulda ne işte' olan kadınların sayısı gün geçtikçe artıyor.

SORUN GİTTİKÇE BÜYÜYOR…
'Ne okulda ne de iş yaşamında' kendilerine yer bulamayan; gelecek adına umutlarını yitiren, çaresizlik, karamsarlık, yalnızlık girdabında boğulmaya başlayan gençlerin çok farklı özellikler taşıyan yapıda olmaları, 'sosyal devletin' ayrıntılı çözüm politikaları üretmesini gerektiriyor.
Çözüm politikaları üretilirken, ideolojik bağnazlıklardan, sanal projelerden, sorunun üstünü örtmeye yönelik 'pembe' söylemlerden uzak durulmalıdır.
Çünkü bu tip söylemler sorunun çözümüne bir yarar sağlamadığı gibi,
'uyuşturucu, terör ve tarikat baronlarının' iştahını kabartmaktan; aile içi şiddeti, kadın cinayetlerini ve toplumsal öfkeyi artırmaktan öteye geçmiyor…