Sevgili Okurlar:

İnsanoğlunun yaratılmasıyla Din Mefhumu hep ön safhalarda olmuş ve bunu meslek edinen kişiler de (Din adamları) her devirde itibar edilmiştir. Ve bu itibar zamanla o kadar ileri gitmiş ki mesela İran'da bir imparatorluğun yıkılmasına bir tek şahıs ve İranlılarca kutsal sayılan bir Ayetullah sebep olmuş ve kansız bir şekilde gelip İran İslam Cumhuriyetinin kurulmasına direkt katkıda bulunmuştur.

Bugün dünya yüzünde biranda meydanlara insanları toplayabilen tek kişi Hıristiyan aleminin dini lideri papadır. Bunun yanında ta Osmanlı imparatorluğundan beri tüm padişahlar bile din adamlarına büyük saygı ve itibar göstermişlerdir. Cumhuriyet döneminde ise cumhuriyetin kurulmasıyla şeyhül-İslamlık bitmiş ve bugün Müslüman devletlerinde gıpta ile baktığı hatta Müslüman olmayan ülkelerin bile imrendiği cumhuriyetin en büyük kazanımlarından biri de TC Diyanet İşleri Başkanlığıdır.

Zamanımızda ise kabul etmek gerekir ki Müslüman halkımızın özellikle din adamlarına, din görevlilerine, gerek ulusal düzeyde gerekse mahalli çapta yine sevgileri, itimatları ve itibarları farklıdır. Şimdi bütün bunları bir hatırladıktan sonra yıllarını bu alanda hizmete vermiş kura hafız dediğimiz bir imam efendi üzülerek bir meslek arkadaşının yaptığı olayı anlatırken çok üzüldüğünü gördüm hadise kısaca şu idi. Bu imam efendi 30 yıl aralıksız bir camiye hizmet etmiş sonra çıkan bir yönetmelikle başka bir camide görevlendirilmiş.

Eski mahallede 30 yıl arkasında cemaat olarak namaz kılan bir şahsın vefatında o şahsın vasiyeti üzerine 30 yıl görev yaptığı camiye gitmiş. Orada kendinden sonra gelen arkadaşı ona bir ağabeysi olarak gerekli saygıyı göstermesi gerekirken ona bir vakit namaz kıldır dahi dememiş. Daha sonra camiden kalkan cenaze namazına dahi iştirak etmemiş. Oysaki giden hoca efendi vasiyeti yerine getireyim, yıkayıp namazını kıldırıp defnini de yapayım diye o görevde bulunmuş. Hoca efendiyi bu durumda görünce tüm bu yukarıdaki yazdıklarım aklıma geldi ve yıllarını bu sahada geçiren biri olarak, gerek o imam efendiye gerekse sayın müftülerime kısaca şunu hatırlatmada fayda gördüm.

Ey hoca efendi, sen halktan itibar ve iltifat beklerken kendi meslek arkadaşına niçin hoş geldin demeyi dahi çok görüyorsun. Oysaki müftülükler her ay toplantı yaparlar. Ve mazeretsiz tüm görevliler katılma mecburiyetindedir. Orada müftülerimiz bu yeni arkadaşlarına saygı gösterseler acaba ne kaybederler. Eğer onlar yani din görevlileri biri birine saygı ve sevgi göstermezlerse halktan bunları nasıl bekler.

Bir camiye ehil ve mesleğinde uzman olmuş ve misafir olarak orada bulunan hoca efendiye o vakti veya bir kuranı verseniz cemaat dinleyip Allah razı olsun dese bunun fazileti sebep olduğunuz için size de ulaşacaktır. Unutmayın ki yarın siz de onlar gibi olup görev yaptığınız camilere vardığınızda size de aynı hareket yapılırsa içinizden ne dersiniz?

Sözlerimizi yüce peygamberimizin bir hadisiyle bitirelim. 'Kardeşini güler yüzle karşılaman, kendi kovandan kardeşinin kabına su vermende birer maruftur.' 'Allah uğrunda birbirine muhabbetten kimseler onun gölgesinden başka gölge olmayan günde onun arşı alasının gölgesindedirler. Kendilerine nurdan kürsüler kurulur. Onların Rableri ile olan meclislerine peygamberler sıdıklar ve şehitler bile imrenirler.' Rumuz-el hadis-s.233