Konunun başlığını aylardır hasretle beklediğimiz deplasman galibiyetini aldığımız için verdim. Hakikaten böyle bir galibiyete ihtiyacımız vardı. Hepimize hayırlı olsun.
Maça geçmeden önce, öncesinde yapılan organizasyonla taraftarımızın yapmış olduğu Anıtkabir ziyareti akıllarımızda yer etti. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önderimiz Atatürk'ün huzuruna çıkmanın onurunu ve maneviyatını bir kere daha yaşadık.
Yalnız bu konuda acemiliğimizin olduğunu da sanırım anlamış olduk. Çünkü bu ziyarete gölge düşürebilecek kişilerde aramızda vardı. Allahtan sağduyulu taraftarlarımız bunun önüne geçtiler.Öncelikle Anıtkabir'de görev yapan Türkiye'nin en seçkin ve en disiplinli bir askeri personeli var ve kuralların dışında aksi bir şeye asla izin vermiyorlar. Orası bir kabir ve maneviyatı yüksek olan bir yer. Stadyuma çevirmek, slogan atmak, pankart açmak gibi eylemlere asla tolerans gösterilmiyor. Gitmeyenler için bundan sonraki ziyaretlerde bu ayrıntıya dikkat çekmek gerekir. Her şeye rağmen olağanüstü bir gün oldu.Bu ziyareti düzenleyenlere bir kere daha teşekkür ediyorum.
**** **** **** ****
Maça gelince; 1987 yılında Başbakanlık kupasını aldığımız maçtan beri Ankara deplasmanlarının % 80'ine gittim, daha bir kere galibiyetim yoktu. Gitmediğim bütün maçları da kazandık. Bunun istatistiğini de çevreme sürekli söylerdim. Bu sefer arkadaşlarımızda buna inanmış olmalı ki, sağolsunlar onlarda beni yalnız bırakmayıp Eskişehirspor maçını Ankara'da TV başında seyrettik.
Bunun benim için bir güzel yanı, bir de acı tarafı oldu. Güzel olan tarafı, ne olursa olsun alınan üç puanın keyfi anlatılamıyor. Acı olan tarafı ise Eskişehirspor'un bizleri düşürdüğü batıl inanç ve toteme muhtaç etmesiydi. Bundan sonra böylesine kritik bir Ankara deplasmanına gitmeyi düşünmüyorum. Gidersem de kritik olmayan bir maçı seçip, batıl inancı ve totemi kırmak istiyorum.
Maçta 3 puana çok sevindik. Emre Güral'ın dönüşüne çok sevindik. Kazanan her zaman haklıdır diyerek susma hakkımızı kullanalım ve emeği geçenleri tebrik edelim. Önceki maçlarda teknik direktörümüzü eleştiriyorduk. Israrla ligin ikinci yarısından itibaren, saha da mücadele etmediğimizi, savunma yapamadığımızı söylüyorduk. Takım olan, yardımlaşmayı ve mücadeleyi öğrenen genç kardeşlerimizin yanına tecrübeli ve kaliteli futbolcuları harmanlayarak yolumuza devam etmeliyiz diyorduk. Dün ne kadar haklı olduğumuzu gördük.Bizim de istediğimiz ve eleştirdiğimiz şeyde tam da bu idi. Demek ki bazen eleştirilere de kulak kabartmak gerekiyormuş. Hiç yapamıyorsanız kazanan 11'i bozmadan yolunuza devam etmeliydik. Şunu bir kere daha gördük ki saha da koşmadan, mücadele etmeden maç kazanılmıyor.O nedenle kadro mühendisliği yapmaya gerek yok. Forma koşan ve çalışanın hakkıdır diyerek, ona teslim etmek gerekir.
Son olarak hocamızın maç sonu vermiş olduğu röportajda eleştirilerin acımasız olduğunu söylüyor. Siz doğru işler yapın, sadece genç futbolcularınız değil, şehir de size sahip çıkacaktır. Çünkü zaman sizin dalgalarla nasıl mücadele ettiğinize değil, gemiyi limana yanaştırıp, yanaştırmadığınıza bakacaktır.O nedenle fatura sezon sonu ortaya koyulur.