Yanmış, yıkılmış Osmanlı İmparatorluğu'nun küllerinden yeni bir devlet kuran Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikal edişinin bugün 82. Yıldönümü.

Bu dünya büyük liderler gördü. Özellikle 20 ve 21 YY. da arkalarında acı izler bırakan Lenin, Stalin, Mao, Tito, Mussolini, Çavuşesku vb. gibi isimlere de tanık oldu. Kişilikleriyle, düşünceleriyle ve fikirleriyle ülkelerinde adeta ilahlaştırılan bu liderler gün geldi birer birer unutularak tarihin tozlu raflarında kaldı.

Ama onlarla aynı çağda yaşamış aralarında bir Mustafa Kemal Atatürk var ki, ölümünün ardından tam 82 yıl geçmesine rağmen Türk Ulusunun yüreğinde büyük bir sevgi, minnet ve şükranla yaşamaya devam ediyor.

Üstelik yalan yalan yanlış propagandalarla içerden ve dışardan olmadık saldırılara hedef olmasına rağmen her geçen gün büyüyen bir sevgi halesiyle adeta yüreklerden taşıyor.

Şurası bir gerçek ki, kim ne kadar yıpratmak isterse istesin, kim ne yalanlara başvurursa vursun hiçbirinin gücü Yüce Atatürk'ü bu ulusun yüreğinden koparmaya yetmeyecek.

Bugün ülkenin çeşitli yörelerinde yine anma törenleri yapılacak. Yaşamı, zaferleri, reformları ilkeleri ve fikirleri bir kere daha konuşulacak. Onu diğer dünya liderlerinden ayıran özellikleri bir kez daha anlatılacak.

Ne mutlu ki, böyle bir dünya liderine sahibiz.

Türk Ulusu onunla ne kadar gurur duysa azdır.

Ne yazsam ne söylesem onun bu ülke için yaptıklarını anlatamam.

Ama 'Üç dilek hakkım olsa' tıpkı ünlü şair Can Yücel'in dediği gibi;

'Gelmesini,

Kalmasını,

Hiç gitmemesini isterdim.'

* * *

ÖZGÜR KUŞLAR

Küçük kızın babası özgürlüklerin kısıtlı olduğu bir ülkede en ağır siyasi cezaların verildiği bir hapishane de mahkûmdu. Her hafta sonu annesiyle birlikte babasını ziyaret için hapishaneye giderdi.

Bir ziyaretinde babasına vermek için özenerek bir resim yaptı ve yanında götürdü. Fakat kontrol esnasında yaptığı resim hapishane kurallarına göre uygun bulunmadı. Çünkü resimde çizdiği kuşların özgürlüğü temsil ettiğini düşünüyorlardı. Hapishanede özgürlük gibi düşüncelere yer yoktu. Bunun üzerine küçük kızın resmini oracıkta yırtmışlardı. Çok üzgün bir şekilde görüşmede babasına resim yaptığını ama izin vermediklerini söyledi.

Babası da;

– Üzülme kızım, başka bir resim yaparsın. Bu sefer resminde çizdiklerine dikkat edersin, olur mu?

Küçük kız bir sonraki ziyaretinde babasına yeni bir resim yapıp götürdü. Bu sefer resimde kuşlar yoktu. Bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti. Bu sefer izin vermişlerdi.

Babası resme keyifle baktı ve sordu:

– Hımmm! Ne güzel bir ağaç çizmişsin! Ağacın üzerindeki benekler ne? Elma mı bunlar?

Küçük kız babasına eğilerek, sessizce:

– Hşşşşt! O benekler elma değil, ağacın içinde saklanan kuşların gözleri!

- - - -

Hayat akarken özgürlükleriniz sadece hapishanede değil günlük yaşamınızda da yasaklarla kısıtlanabilir. İnsanların davranışları, en doğal insan hakları yasaklanabilir. Ama zihinleriniz, düşünceleriniz hapsedilemez. Onun içindir ki ilginçtir birçok yazar, şair en güzel eserlerini fikirleri, düşünceleri nedeniyle mahkûm edildikleri hapishanede yazmışlardır.