Yem ve gübreye gelen yüksek zamlara Odunpazarı ve Tepebaşı Ziraat Odası'nın başkanları büyük tepki göstererek adeta isyan ettiler.

Süt'e zam yapıldı.

Besiciler sevindi.

Çünkü aldıkları yem fiyatları süt fiyatlarının çok çok üzerinde idi…

Zarar ettiklerinden dolayı hayvanlarını kestiren veya satanların sayısı çoğalmıştı.

Süt zammından sonra yem fiyatlarına da yüzde 46 zam geldi.

Besicilerin tam yüzleri gülmeye başlamışken yem fiyatına yüzde 50'ye yakın zam yapılması süt zammını eritti.

Üreticilerin hevesi kursağında kaldı.

'Süte yapılan zam üreticimizin cebine GİRMEDİ '

Bu duruma isyan eden Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan, yem fiyatlarının kasıtlı yükseltildiğini iddia ederek, bu şekilde yapılan zamların hayvancılığı ve süt üretimini bitireceğinin altını çizerek Tarım ve Orman Bakanlığı'nı uyardı.

Süt'e zam yapılmadan önce çuvalı 160 ile 190 lira arasında satılan hayvan yeminin bugün ise çuvalı 235 ile 255 liraya yükseldi.

Üretici bu fiyattan yem alıp hayvanına veremeyecek duruma geldi.

Aklıma takılan soru şu.

Yem üreticileri süt zammını mı bekliyorlardı?

Buluşan,' Sektörde bulunan birçok üreticinin ise tek isteği gelen zamla birlikte yem fiyatlarının artırılmamasıydı. Kazanacakları paraya yem firmalarınca göz dikildiğini iddia eden üretici, yapılan zamlardan şikayetçi oluyor. Kasım ayından sonra arpa fiyatları 4 lira 50 kuruş iken bugün 3 lira 80 kuruşa kadar düştü. Yemin fiyatının 190 liradan 255 liraya çıkarılmasının bahanesini bilmiyoruz. Maalesef süte yapılan yüzde 46'lık zam, üreticimizin cebine girmedi. Arpa fiyatları düşerken yem fiyatlarının artması fırsatçılığı tekrar gündeme getirdi' diyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı süte verilen zamdan sonra yem üreticilerinin fiyatlarını artırmasıyla ile ilgili bir araştırma yapmalı.

Yem üreticilerine, 'yaptığınız zammın gerekçesi ne?' diye sormalı.

Haklı gerekçeleri varsa diyecek bir şey yok.

Süleyman Buluşan'ın iddiası da ilginç değil mi?

Arpa fiyatları düşüyor yem fiyatları artıyor.

Hayvan yeminin ana maddesi arpa.

Türkiye'de gerek TMO'nun gerekse özel sektörün depolarındaki arpa tükendi de yurt dışından döviz karşılığı mı getiriyorlar?

Sadece yem de değil fiyat artışları.

Birçok temel gıda maddelerinde de söz konusu.

Yerli üretimle imal edilen gıdaların fiyatları da katladı.

Üreticinin adeta bebek gibi bakarak ürettiği ürün tarlada 2-3 TL.

Ama toptancının veya aracının eline geçtiğine 8-9 kat artıyor.

Üretici değil aracı veya toptancı kazanıyor.

Bu sistem değiştirilmeli.

Aracı veya toptancının üreticiye kestiği fatura ile tüketiciye ulaşana kadar artan 8-9 kat fiyat farkının nereden kaynaklandığı mutlaka soruşturulmalı.

'GÜBRE FİYATLARI YÜZDE 500 ARTTI'
Odunpazarı Ziraat Odası Başkanı Naci Erdemli ise kuraklığın yanı sıra artan girdi maliyetlerinin üreticilerin belini büktüğünü ifade ederek, özellikle gübre fiyatlarının yüzde 500 civarında yükseldiğine çiftçinin gübreye ulaşamadığını, dolayısıyla verimin de her geçen gün azaldığına dikkat çekti.

Erdemli, 'Bu yılki bazı kuraklıklardan ve girdi maliyetlerinden dolayı çiftçi tamamen tarlasına atılacak gübreyi ve tohumu atamadı. Bu durumu direkt olarak girdi maliyetlerine bağlıyorum. Şu anda paramız olsa bile gübre alamayacak durumdayız. Gübrenin kaç lira olduğu belli değil. Sürekli artan fiyatlar önümüze geliyor. Şu anda gübreye yüzde 450 veya 500 oranında bir zam yapıldı. Vatandaşımız, üreticimiz ve çiftçimiz erişemiyor. Gübresini atamadığı için de ona göre bir verim alacak. Geçen yıllara göre 2022 yılında üretimde yüzde 40 veya 50 oranında bir azalma olacak gibi hissediyoruz' diye yakındı.

* * *

Artan yem ve gübre fiyatlarının önüne geçilemez ise önümüzdeki aylarda besici hayvanını kestirmek üretici de tarlasını ekemez duruma gelecek.

Bu durumda kim kaybedecek?

Elbette ki başta besiciler ile üreticiler, sonra da ülke.

Et ve hububat veya bakliyat açığı oluşacağından devlet hazinenin kasasındaki dövizle ithal etmek zorunda kalacak.

* * *

'Birleşmiş milletlerin 7. Dili Türkçe olsun'

AK Parti Eskişehir Milletvekili Milli Eğitim ve Kültür eski Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı 'Uluslararası Türk Dili Günü' etkinliğine katılmış.

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Öcal Oğuz ile 2010 yılında birlikte başlattıkları Türkçe Konuşan Ülkeler Milli Komisyonları Toplantıları'nın yeni bir açılımı niteliğinde olan bugünkü etkinliğin öneminden bahsetmiş.

UNESCO Milli Komisyonu, Avrasya Yazarlar Birliği ve Pamukkale Üniversitesi paydaşlığında çevrimiçi gerçekleşen ve Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan UNESCO Millî Komisyon temsilcilerinin de katıldığı etkinlikte Nabi Avcı'da konuşmuş ve sözünü şöyle noktalamış:

'Birleşmiş Milletlerin 7. Resmî Dili olarak Türkçe'nin kabul edildiği bir toplantıda buluşmak temennisiyle.'

Birleşmiş Milletler'in 7. Resmî dili olarak Türkçe'nin kabul edilmesi için yapılacak müracaata UNESCO Danimarka Millî Komisyonu'nu da ortak ederek, İskandinav etki alanından istifade edilebileceğini, böylece İskandinav UNESCO Millî Komisyonları'nın da işin içine katılmasının kolaylaşacağını da ifade etmiş.

Prof. Dr. Avcı, ülkemizde de Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türk Dil Kurumu, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı, Türk Dünyası Vakfı ve üniversitelerimiz başta olmak üzere resmî ve sivil paydaşlarla bu gayretlerin tabana yayılması gerekliliğini vurgulamış.

'TÜRKÇE BUNU ÇOK DAHA ÖNCEDEN HAK EDİYORDU!'

Türkçe'nin Birleşmiş Milletler'in resmî dilleri arasına alınması için kadirşinas halefi Prof. Dr. Öcal Oğuz'un sürdürdüğü girişimlerden duyduğu memnuniyeti dile getiren Avcı, Türkçe'nin bunu çoktan hak ettiğini sözlerine eklemiş.

Üç dönem önce, Paris'te UNESCO Genel Konferansı'nda Millî Eğitim Bakanı olarak yaptığı konuşmasına İngilizce başlayıp sonra Türkçe devam ettiğini hatırlatan Avcı, konuşmasından sonra kendisini hararetle tebrik eden ülke temsilcilerinin çokluğundan da anlaşıldığı üzere bu konuda uluslararası desteğin çok net ortaya çıkacağını da söylemiş.

* * *

Nabi Hoca'nın bu önerisinin mutlaka dikkate alınacağına inanıyorum.

Birleşmiş Milletler'in Türkçeyi de resmi diller arasına almasından Türk milleti olarak gururlanmaz mıyız?

Nabi Hocam'a böyle bir teklifte bulunduğu için teşekkür ederim.

Bu önerinin kabul edilmesi için herhangi bir kulis yapılması gerekiyorsa 'Benim ana dilim Türkçe' diyen etnik kökeni, siyasi görüşü ne olursa olsun hepimiz, milletvekilleri, bakanlar, tüm siyasi partilerin genel başkanları ve cumhurbaşkanımız sık sık gündeme getirirse kabul görmemesi mümkün değil.

* * *

'KAHVECİ ESNAFINI ÇAĞ ATLATACAĞIZ'

Esnaf ve Sanatkar Esnaf Odaların seçimleri ocak ayında başlayacak.

Artık sayılı günler kaldı.

Odalara başkan adayı olan kişiler bir taraftan adaylıklarını açıklıyor diğer taraftan da yoğun kulis çalışmaları yapıyorlar.

İlk kez ocak ayında başlayacak oda seçimlerinde özellikle gençlerin yarışacaklarını görmekten şahsen mutlu oluyorum.

Adaylıklarını açıklayan başkan adayları yaptıkları basın toplantılarından davet aldıklarıma gitmeye çalışıyorum.

Adaylar arasında ilginç vaatlerde bulunanlar var.

Seçilmeleri halinde ilerleyen aylarda bulundukları vaatleri yerine getirmezlerse bunları yazılarımla hatırlatacağım.

Berberler ve Kuaförler Odası'nda Gürdal Sarıkaya, Terziler de bayan ve üniversite mezunu Ebru Sevim, Kahveciler de Mehmet Karatay, Bakkal ve Bayiler Odası'nda Mehmet Akif Öncel, Emlak Komisyoncuları Odası'nda Taner Tandoğan dikkatimi çeken isimler.

Genç adaylar seçimi kazanır veya kaybederler.

Orası elbette ki oda üyelerinin tercihi…

Ama bugün iştigal ettikleri mesleklerin odalarına başkanlık için talip olmaları, gösterdikleri medeni cesaret en azından kendilerini üyelere ifade edebilmeleri bile atmış oldukları önemli bir adımdır.

Genç adaylar seçimi kaybetseler de pes etmemeliler.

Bu dönem olmadı ise gelecek dönem için yatırım yapmış olurlar.

Genç başkan adayları arasında iştigal ettikleri mesleklerde tanıdığım, samimi olduklarımla şahsen görüştüklerim bana açık seçik kime destek verdiklerini söylüyorlar.

Ben de o görüşmeler sonunda kimlerin seçimi kazanacaklarını tahmin edebiliyorum.

O isimleri buradan yazarsam farklı şekilde yorumlanabilir.

O isimleri odalara aday olmayan 4-5 yakınıma paylaştım.

Bakalım tahmin ne kadar doğru çıkacak?

* * *

Gelelim Kahveciler Odası Başkan adaylığını açıklayan Mehmet Karatay'a.

Mehmet Karatay tıpkı mevcut Başkan Zeki Çoban gibi eskiden beri tanıdığım kardeşim.

Adaylık açıklamasından yaklaşık 5-6 ay önce karşılıklı sohbet etmiştik.

Aday olacağının sinyalini o zaman vermedi.

Ama kahveci esnafının yaşadığı sıkıntıları ve o sıkıntıların nasıl çözülebileceğini anlatmıştı.

Bazılarını abartılı bulmuş bazılarını ise ilginç bulmuştum.

Karatay adaylığını açıkladığı basın toplantısında bana 5-6 ay önce anlattığı bazı projelerinden bahsetti.

Demek ki çok önce aday olmayı kafasına koymuş.

Kahveciler Odası Başkan adayı Mehmet Karatay'ın basın toplantısından aldığım dikkatimi çeken sözleri:

-Odamızın kurumsal bir yapıya ulaşması, çoğulcu, şeffaf ve denetlenebilir bir yapıya kavuşturulması. Kalıcı eserler bırakacağız. Onların ne olduğunu genel kurulda açıklayacağım.

-Kahveci esnafımıza çağ atlatacağız.

-Biz hizmet etmeye talibiz, bizim kurumlarla işimiz yok.

-Çok güçlü bir yönetim kurduk iddialıyız. Kurulacak tüm birimlerimizle verimli süreç geçirip, esnafımızın sorunlarını hızlı bir şekilde çözeceğiz, gençlerin önünün açılması için bu göreve talip olduk.

-5362 Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları (Esnaf ve Sanatkarlar) Kanununu ve dahi uygulama esaslarını iyi derecede biliyorum.

-Yönetim kurulu faaliyet raporu, denetim kurulu raporu, bilanço ve gelir ve gider hesaplarını incelemek isteyenlere kapımız her daim açık olacak.

-Oluşturacağımız istişare organları ile esnaflarımızın sıkıntılarına ilişkin meseleler hakkında çözümler bulacağız.

-Zor durumda olanlara destek verip, yeni yatırımları teşvik edeceğiz.

-Esnafımızın ayağına gidecek, dinleyecek, notlar alıp çözümler sunacağız.

-Ben değil hep birlikte yöneteceğiz.

-Herkes gelir geçer, önemli olan kalıcı eserler bırakmaktır.

-ARGE birimi oluşturacağız.

- Kahvecilik mesleğini eskiden olduğu gibi onurlu bir meslek haline tekrar getirelim.

- Hatır gönül için değil, vizyoner ve ileri görüşlü, problemleri bilen, çözümler sunan çağa ayak uyduran kaybettiklerimizin daha fazlasını kazandıracak bir yönetime /bize destek vermelerini talep ediyoruz…

* * *

Yanlış anlaşılmasın.

Herhangi bir ismi lanse etmiyorum.

Ama benim gönlüm gençlerden yana.

Yıllarca o koltuklarda oturanlar önemli hizmetler yaptılar.

Odalarının bu günkü duruma gelmesini sağladılar.

Eğer oda üyeleri de gençleşmeden yana ise birazda o koltuklarda gençler otursun.

Neler yapacaklarını veya yapamadıklarını görmüş oluruz.

* * *

KEŞKE AK PARTİ İL BAŞKANI DA KATILSAYDI

Gelecek Parti İl Başkanlığı binasında CHP İl Başkanı Recep Taşel, İYİ Parti İl Başkanı Emre Ekmen, Saadet Partisi İl Başkanı Fesih Bingöl, Demokrat Parti İl Başkanı Hüseyin Özcan ve Gelecek Parti İl Başkanı Mahir Sayın kahvaltı da buluşmuşlar.

Kahvaltıya AK Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan'ın davet edilip edilmediği konusunda bilgim yok.

Şahsen ben muhalif partilerinin birinin il başkanı olsaydım Zihni Çalışkan'ı da davet ederdim.

Hatta MHP İl Başkanı İsmail Candemir'i de.

O kahvaltı sonrasında şehrin sorunları tartışılır öncelikli sorunlar birlikte belirlenir ve iktidarda olan bugün ülkeyi yöneten AK Parti il başkanından bu sorunların çözüme kavuşturulması konusunda yardımı talep ederdim.

Belirlenen sorunların öncelik sıralamasına göre hiç birisi çözüme kavuşmamışsa o zaman Millet İttifakı'nı oluşturan il başkanlarıyla birlikte basın toplantısı yaparak ortak belirlenen sorunların hiç birisinin giderilmediğini kamuoyu ile paylaşırdım.

Gelecek Parti İl Başkanı Mahir Sayın, 'Ülkemizin normalleşmesi ve siyasi kutuplaşmanın olmaması adına şehrimiz ve ülkemiz ile alakalı istişarelerde bulunduk. Davetimize katılım sağlayan il başkanlarımıza ayrı ayrı teşekkür ederiz' demiş.

* * *

AK Parti ve MHP İl Başkanlarının davet edilip edilmedikleri konusunda bilgi paylaşılmamış.

Mahir Sayın, 'Ülkemizin normalleşmesi ve siyasi kutuplaşmanın olmaması adına şehrimiz ve ülkemiz ile alakalı istişarelerde bulunduk' demiş.

Bu kutuplaşma sadece muhalefet partilerin il başkanlarının bir araya gelmesi ile giderilmez ki.

AK Parti ve MHP İl Başkanları da davet edilseydi de normalleşme ve kutuplaşmanın ortadan kaldırılması adına ilk adım Eskişehir'den atılmış olsaydı.

Eğer yeni yılda başka bir partinin organizasyonu ile tekrar bir araya gelmek için sözleşmişlerse o kahvaltıya AK Parti ve MHP il başkanları da davet edilmeli.

Gelirler veya gelmezler.

O onların ayıbı olur.

Bizim kültürümüzde çok önemli bir mazeret olmazsa davete icabet edilir. * * *