8. sınıfta eğitim gören 1 milyon 243 bin 801 öğrenciye yönelik Liselere Geçiş Sistemi Merkezi Sınavı (LGS) geçen pazar günü yapıldı.
Sınav sonucuna göre; '2060 nitelikli okula toplam 174 bin 160 öğrenci' yerleştirilecek. Bu yıl öğrenci sayısının azaldığı gerekçesiyle, 'korunması gereken' kontenjanlar 40 bin kişi azaltıldı.
Velilerin büyük bir çoğunluğu çocuklarını Anadolu ve fen liselerine göndermek istiyor. Buna rağmen, fen lisesi ile imam hatip lisesi kontenjanlarının eşit sayıda olması bu sistemin 'örtük' bir yönünü de gösteriyor.
Asıl yarış (!) Anadolu ve fen liselerinin 90 bin kişilik kontenjanları için yapılıyor. Öğrenci sayısı ise bu kontenjanların tam 12 katı.
Eskişehir'de,'10 bin 231' 8. sınıf öğrencisi mevcut. Geçen yıl 2138 olarak belirlenen toplam kontenjan bu yıl 1950'ye düşürüldü. Bu sayının ancak yarısı Anadolu ve fen lisesi kontenjanı olarak belirlenmiş.
ADALETSİZ VE DIŞLAYICI!..
Bu yıl öğrencilerin önemli bir bölümü doğru düzgün yüz yüze eğitim göremediler ve uzaktan eğitime tam erişemediler. Buna rağmen merkezi sınavda tüm örgün eğitim müfredatından sorumlu tutuldular. Bu yüzden sistemin adaletsizliği zaten en başında başladı.
Salgın başlangıcından bu yana MEB'in, eğitim yönetimi ve planlamasındaki kararsız, değişken, öngörüden yoksun, telaşlı çalışmalarını dikkatle izleyen eğitimciler, çocuklarımızın bir 'sınav felaketi' yaşamalarından endişe duyuyorlardı.
Ve korkulan oldu; çocuklarımız bu sınavda LGS tarihinin (!) en zor soruları ile karşılaştılar.
NEDEN BU İŞKENCE?
Sınavlarda soruların zorluk derecelerinin dağılımı ile ilgili bilimsel ilkeler bellidir. Ancak görünen o ki; MEB bu sınavda sadece öğrencileri elemeyi hedeflemiş ve sözde 'yeni nesil soru anlayışı' ile sayısal bölüm testlerini aşırı zorlaştırmış.
Sayısal bölüm soruları, çok zor olmaları bir yana; çok işlem gerektiren ve ayrıca yoruma dayalı sorulardı. Bu yüzden öğrenciler aşırı zorlanırken sınav süresi yetersiz kaldı.
Sınavın, derslerin tüm ünitelerini kapsayacağı açıklanmasına rağmen tüm derslerde son ünitelerden hiç soru sorulmadı. Sınava kısa bir süre kala dilbilgisi konularının sınavda sorulmayacağı açıklandı. Bu yüzden, konuları yetiştirmek için son aylarını stresle geçiren öğretmen ve öğrencilerin emekleri boşa harcanmış oldu.
Salgın nedeniyle devlet okullarının kapalı olmasına karşın özel okulların, dershanelerin ve etüt merkezlerinin genelde hiç kapanmaması olanakları kısıtlı öğrenciler için çok büyük eşitsizliğe neden oldu. Bu süreçte dershanelere ve özel ders piyasasına olan yönelim daha da arttı.
BU SİSTEM DEĞİŞTİRİLMELİDİR…
TEOG Sistemi kaldırılırken; sözde çocukların sınavlarla ezilmeyeceği, dershanelere mahkum (!) olmayacakları söylenmişti. Oysa, mevcut sistemde; tarihinin en zor sorularının sorulduğu bir sınavla karşılaşan çocuklar eskisinden daha büyük bir baskı altında kaldılar.
Sınava giren çocukların çoğunluğu henüz 14 yaşında ve ergenlik dediğimiz geçiş dönemlerini yaşıyorlar. Pedagojik tüm kuralların çiğnendiği sınav, bu yaş grubu çocuklarımıza çok büyük sorumluklar yüklemiş ve çok ağır gelmiştir.
Çok sayıda öğrenci, istemediği okullarda okumak zorunda kalacağının üzüntüsüyle sınavdan ağlayarak ve özgüvenleri kırılmış olarak çıktı.
Çocuklarımızı nitelikli niteliksiz okul ayrımcılığı ile örseleyen, gidebileceği okulun kendisine iyi bir gelecek yaratamayacağı umutsuzluğu yaratan, özel okullara gidebilecek olanakları olmayan 2 milyona yakın çocuğu açık liseye göndererek örgün eğitimin dışına iten, yüz binlerce çocuğumuzun okumaktan umudunu keserek okullarını terk etmelerine neden olan bu sistem değişikliği sizce neden yapılmış olabilir?
Nitelikli okul türlerinin sayısal dağılımına ve kontenjanlarına, yerel yerleştirmede kayıt alanlarındaki zorunlu tercih sayısı dayatmalarına bakıldığında sorunun yanıtı kolayca verilebilir…