Türkiye'de Gündem Çok Hızlı
Türkiye'de gündem o kadar hızlı ilerliyor ki haftada bir yazınca konu bulmakta sıkıntı çekilmiyor.

Geçen hafta yorumsuz bir TEOG yazısı yazmıştım. Çok ilgi gördü ve birçok okuyucum aradı. Hocam siz yorumsuz deseniz de biz gereken yorumu yaptık merak etmeyin dediler.
Bir hafta içinde doğal olarak herkes ortaöğretime geçiş ve üniversiteye yerleştirme sistemini konuşmaya başladı. Tam da okulların açıldığı hafta. Tüm okulların, öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin yeni eğitim yılı planlarını tamamladık dediği anda.

Madem böyle bir değişiklik yapılacak hiç olmazsa okullar kapandıktan sonra haziran, temmuz, ağustos aylarını boş geçirmeseydik.

Her Gelen Bakan Sistem Değiştirdi
2004 yılından bu yana her gelen milli eğitim bakanı sistem değiştirdi. Hepsi de öğrencilerin okul dışı kurumlara (dershane gibi) mahkûm olduğunu, sistemin öğrencileri yarış atına dönüştürdüğünü, değişikliğin gerekçesi olarak gösterdi. Aynı zamanda da kendinden önceki sistemi kötüleyerek yeni bir sistemin eğitimin tüm sorunlarını çözeceğini iddia etti. Ama ne yazık ki her değişiklik öğrencileri dershane gibi kurumlara daha çok mahkûm etti, daha büyük yarışların içine soktu.

Türkiye Eğitimde Çağ Atladı
Millî Eğitim Bakanlığı 2017-2018 öğretim yılına girerken ders programlarında değişiklik yaptı. 'Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana en iyi müfredatı hazırladık' dedi.
Milli Eğitim Bakanımız 24 Eylül Pazar günü Eskişehir'de 'Eğitimde Türkiye'ye çağ atlattık' dedi. Hızını alamadı 'Bizim doğalgazımız, petrolümüz, elmas madenimiz yok ama elmastan değerli bir eğitim sistemimiz var.' dedi.

Milli Eğitim Bakanı'nın bu tespitlerinden 2 gün sonra sayın Cumhurbaşkanımız 'İki alanda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadık. Bunlar eğitim-öğretim ve kültür' diyerek Milli Eğitim bakanına inanmadığını dile getirmiş oldu.

Okullar açıldı. Tam eğitim öğretime başlayacağız derken sınav sistemi konuşulmaya başlandı. Yerine ne geleceği belli olmadan ortaöğretime geçiş sınavı ve üniversite giriş sınavlarındaki sistem kaldırıldı. Bu öğretim yılında uygulanmayacak. Öğrenciler tedirgin, veliler kaygılı, öğretmenler çaresiz.

Nedense Hep Kaldırılırken Soruluyor
Sistemi değiştirenler değişiklik yaparken kimseye sormuyorlar. Ama kaldırırken soruyorlar. Başbakanımız Urfa'da sordu. 'Bu günlerde TEOG konuşuluyor. TEOG kalksın mı? Kalsın mı? Öğrenciler ve veliler kalksın dedi, TEOG demokratik bir şekilde kaldırılmış oldu.

2005 yılında da kimseye sormadan bitişik el yazısı getirildi. Bu öğretim yılından itibaren kaldırıldı. Milli Eğitim Bakanımız İsmet Yılmaz kaldırılma gerekçesini açıklarken öğretmenlere sorduk memnun değiller, biz de kaldırdık dedi. Böylece bitişik el yazısı da demokratik bir şekilde kaldırılmış oldu.

Artık Üniversitelerimiz Araştırma Yapacak
Tüm rektörlerin katıldığı 2017-2018 Akademik Yıl Açılış Töreninde sayın Cumhurbaşkanımız bir müjde verdi. 10 Üniversitemiz araştırma üniversitesi olacak. Halbuki YÖK kanununda Üniversite 'Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim- öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumudur' diye tanımlanmış. Bilimsel araştırma yapma üniversite olmanın temel gerekleri arasında yer almış.

Cumhurbaşkanımız 10 üniversiteyi tek tek açıkladı. Her adı söylenen üniversite rektör ve mensupları çığlık atarak kendilerini alkışladı. Herhalde bundan sonra araştırma yapacakları için sevindiler. Diğer rektörler mi? Onlar da görevlerine devam edecekler tabi ki.

Eğitimde Yol Ayrımındayız
22 Aralık 2016 tarihinde bu köşede yazdığım yazının bir bölümünde 'Eğitimde tam şimdi yol ayrımındayız. Ya geleceğimizin yok olmasına seyirci kalacağız ya da harekete geçeceğiz. Akademik becerinin yanında günlük becerilere ve temel becerilere sahip insan yetiştiren bir eğitim modeline geçmek için yol ayrımındayız. Bilgi ve teknoloji üreten, bilimsel, dünya ile entegre olabilen, özgürlükçü ve demokratik bir eğitim modeline geçmek için yol ayrımındayız' diye yazmıştım.

Evet, eğitim sistemimizin sorunu nasıl bir sınav yapılması gerektiği değil. Tabi ki bu da bir sorun ama asıl sorun nasıl bir insan yetiştireceğiz. Sınav bir sonuç. Önce süreci tartışmak gerekiyor. Çocuklarımız okullarda;

Bilgiye ulaşmayı, ulaştığı bilgiyi analiz etmeyi, bu bilgiden yeni bilgi üretmeyi, ürettiği bilgiyi paylaşmayı öğrenecek mi?

Karar verme, problem çözme, araştırma, iletişim, eleştirel düşünme, bilgi teknolojilerini kullanma ve kendini yönetme becerilerine sahip olacak mı?
Sağlam bir karakter ve kişilik yapısına sahip olacak mı?

Bu sorulara samimi bir şekilde evet diyorsak gerisi kolay. Ölçme değerlendirme sistemimizi (sınav) evet cevabına göre oluştururuz. Yoksa bu sorulara evet demeden sınav sistemi değişse de değişmese de bir şey değişmez. Zaten her bakan döneminde değişmiş. Bir kere daha değişmiş olur. Bir sonraki bakana kadar.