Geçen hafta Türkiye yine Cumhuriyet düşmanlarının eylemlerine sahne oldu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve Kurtuluş Savaşı'nın önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'daki anıt heykeli saldırıya uğradı. Dünyanın bir başka ülkesinde, yurdunu işgal eden düşman kuvvetlerinin topraklarından silinip atılmasına üzülen, 'keşke onlar kazansaydı...' diyenler ya da başarıya ulaşan ulusal kurtuluş mücadelesinin önder kadrolarınabu denli saldırı yapanlar var mıdır? Hiç sanmıyorum.
BUNLAR MECZUP DEĞİL!..
Ülkemizdeki Atatürk anıtlarına yapılan saldırılara hatta Anıtkabir'deki bazı saldırgan eylemlere yıllardır tanık olduk. Bu tür eylemciler(!) genellikle 'meczup ve kara cahil' olarak tanımlanır; yakalandıklarında ruh sağlığı sorunlu kişiler olduklarına dair açıklamalar yapılırdı. O günlerde 'meczup ve kara cahil' olarak tanımlanarak 'üstü örtülenler' zamanla çok farklı konumlarda sayıları artarak karşımıza çıkmaya başladı. Bu artış(!) tesadüfen gelişen bir çoğalma değildir. Türkiye'nin, Mustafa Kemal Atatürk'ün aydınlanma devrimleri doğrultusunda güçlenen, tam bağımsız, demokratik ve laik yapısı emperyalizmin planlarına aykırıdır. Türkiye'nin bir yandan çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmaması, bir yandan da ulus devletin din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden üretilen siyasetle bölünüp parçalanması, ABD emperyalizminin çıkarlarıyla uyuşmaktadır. Bu yüzden önce emperyalizm destekli askeri cunta yönetimleri ile sindirilen halkın siyaset yaparak bir şeyleri değiştirebileceği inancı yok edildi. Bu süreçte, ülkesinin ve halkın çıkarlarını kendi yaşamlarından bile önde gören, okuyan, düşünen, sorgulayan yurtsever nesiller 'karşıt görüşlü çatışmalar körüklenerek' yok edildi. Halkımız siyasete ilgisiz, ülke sorunlarına duyarsız, köşeyi dönme meraklısı, 'dizi, film ve futbol arasına sıkıştırılan' bir toplum haline getirilmeye çalışıldı. Bu arada FETÖ ve PKK gibi şebekeler aynı merkezden palazlandırıldı. İşte, Atatürk ve Cumhuriyetin temel kazanımlarına yapılan tüm saldırılara, emperyalist projeler (!) kapsamında ideolojik tercih haline getirilen 'cehalet imgeleri' ile yıllardır eğitilenlerin; provokatif talimatlarla yaptıkları eylemler olarak bakmak gerekir. Samsun'da saldırıya uğrayan 'Onur Anıtı', Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı kabul edilen çıkışa vurgu yapılarak adı verilen İlkadım İlçesi'nde yer alıyor. Bu kadar özenle belirlenmiş bir konumda bulunan ve çok anlamlı bir olayı simgeleyen heykelin 'aleni' saldırıya uğraması sıradan bir 'meczup veya iki sabıkalının' saldırısı olarak geçiştirilmemelidir.
'ANLATILAN SENİN HİKAYENDİR!..'
Yakın tarihimizi 'doğru kaynaklardan' incelediğimizde; dışarıda emperyalizme karşı tarihin ilk bağımsızlık savaşını vererek başarıya ulaşan, içeride feodalizme, gerici yobazlığa ve bölücülüğe karşı çıkarak kurulan çağdaş, laik ve demokratik Cumhuriyetin çok yönlü saldırıya uğraması hiç şaşırtıcı değildir. Asıl şaşırtıcı ve üzücü olan; 'Cumhuriyetin, her türlü olanağından yararlanarak en alttan gelip üstlere kadar çıkanların Cumhuriyet değerlerine, Gazi'ye ve eserlerine saldırmalarıdır.' Bu saldırılar artarak sürerken; son yıllarda 'salgın gibi' her kavram ve kurumun önüne 'yeni' sıfatını ekleyerek; inanç özgürlüğü adına yobazlık ve mezhepçilik, demokratlık adına numaracı cumhuriyetçilik, özgürlük adına etnik ayrımcılık girdabına yakalananlar; emperyalist planların, feodalizmin ve kapitalist sömürü düzeninin değirmenine su taşımaya devam ediyorlar. Bunları gördükçe, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk'un son bölümünde ; 'Varlığımızın ve geleceğimizin tek temeli ve en değerli hazinesi olarak neden bağımsızlığımızı ve Cumhuriyetimizi gösterdiğini; Gelecekte bile, bizleri bu hazineden yoksun bırakmak isteyecek iç ve dış düşmanların olacağını' vurgulamasının nedenini şimdilerde daha iyi anladığımızı umuyorum.