Ardımızda bıraktığımız ormanın içinden geçmek üç insan ömrü sürdü...
Bir kaç yüz bahar, bir kaç yüz kış gördük...
Binlerce ağaç milyonlarca yaprak, milyonlarca tomurcuk verdi...
Baharda yeşeren yaprakların,
Kışın döküldüğünü gördük...
Ardımızda bıraktığımız ormanın içinden geçmek üç insan ömrü sürdü...
Üç insan ömrünü,
Ardı ardına eklediğinizde uzun bir yol eder...
Uykusunda huzursuz sesler çıkaran orman hayaletleri,
Tekinsiz masallar,
Bir kez olsun, görmüşlüğümüz olmasın diye dualar ettiğimiz ama beynimizin bize kalleş oyunu olan canavar gölgeleri...
Her daim ıslak olan toprak...
Küçük beyaz mantarlar...
Ormanın kalbinde...
Sessizce bekledik üç insan ömrü boyunca...
***
Ardımızda bıraktığımız ormanın içinden geçmek üç insan ömrü sürdü...
Şimdi neredeyiz diye bakınıyoruz etrafımıza.
Bilen yok...
Bırakın bileni,
Olmamız gereken yeri betimleyip, buna göre yol gösteren de yok...
Zaman büküldü.
Angaryalar çoğaldı.
Sessiz kalmayı beceremedik.
Harcadığımız onca zaman, onca emek, onca direnç...
Ortasında kaldığımız karanlığın yol arkadaşları...
İncelmiş bir bağlılık hissediyoruz, anca o kadar...
Sonrasına karar verebilmek elimizde mi?
Ormanın kalbinde...
Yalnızca görebildiğimiz ve dokunabildiğimiz kadar insanız şimdi.
***
Bir gün yaşlı bir adam olduğunda, anlatacağın çok şeyin olmayacak...
Sandalyeni gölgeye çekip oturacak,
Durup durup yolun aşağısına bakacaksın...
O ses gelmeyecek, o gölge, o koku hiç gelmeyecek...
O hiçliğin içinde zamanın aykırı bir dönemecinde hiç ummadığın bir anda bir ormanın kenarında
Ardında içinden geçmek için üç insan ömrü sürdüğün orman
Ve o ormanın kalbinde
Sana en yakın duran söz...
***
Kim hayatlarımızı bakkal defterine çevirdi?
Kim bizi bu anlamsızlığa kilitledi?
En yüksekteki ama en zayıf olan dala tükemiş bir kuş...
Anca o kadar söylenecek söz
Ancak o kadar okunacak yazı...
Önümüzdeki çölün içinden geçmek kaç insan ömrü sürecek?