KÜRTÇÜ ve ERMENİ OLUŞUMLAR
Bağımsız Kürdistan hayalinin gerçeğe taşınmasında birinci rol kuşkusuz İngilizlerindir. Britanya İmparatorluğu 19. yüzyılın üçüncü çeyreğinden itibaren Osmanlı Devleti'ni ortadan kaldırmaya kararlıdır. İngilizlerin bu aşamadaki en önemli siyasal argümanı kuşkusuz 'Böl ve Yönet' politikası olmuştur. Bu önemli ve büyük projenin bir parçası olarak Sivas bölgesindeki Koç Kırılılar (Koçgirililer) üzerinde etkili olan Alişer ile, Dersim-Sivas hattındaki Dersimlileri yönlendiren Baytar Nuri de cemiyete üye olarak Kürdistan projesi için çalışmaya başlarlar. İstanbul basınında Seyit Abdülkadir'i ve bağımsız Kürdistan projesini eleştiren yazılar çıkınca, Seyit Abdülkadir; Kürdistan Teali Cemiyeti'nin hedefinin bağımsızlık değil, 'Özerklik' olduğunu açıklar. Bunun üzerine cemiyette önemli kırılmalar ve sıkıntılar yaşanmaya başlar. Bağımsız Kürdistan hedefinden vazgeçmeyeceklerini açıklayan bir grup, cemiyetten ayrılarak 'Teşkilat-ı İçtimaiye' adlı başka bir ayrılıkçı örgüt kurar. Ancak Seyit Abdülkadir, ikili oynar. İstanbul hükümetine karşı ılımlı davranırken, İngilizlerden kendilerine verilenden daha fazlasını istemektedir. Bu uğurda Mustafa Kemal'i yok etme hareketine de yardım edeceklerini belirtmektedir. Kürt Teali Cemiyeti, Mustafa Kemal'in Anadolu'da başlattığı Milli Mücadeleye de şiddetle karşıdır. Cemiyet yönetimi, Kemalist hareketin Kürdistan projesini engelleyeceğini hatta yok edeceğini bilmektedir. Bunlar 31 Mart 1920'de Peyam-ı Sabah Gazetesi'nde yayınladıkları bildiride şunları söylemektedirler;
'Kuvay-ı Milliye'ye aldanmayınız. Bolşeviklerin kafasını taşıyan yurtsuz serserilerdir. Hilafet ve Saltanat'a bağlılıktan ayrılmayınız.'

İngiliz Desteği

İngilizler, Doğu'da bağımsız bir Kürdistan ve Ermenistan devletlerinin kurulmasını çok istemektedirler. Böylece hem Rusya'ya hakim olan Bolşevikler ile aralarında bir tampon bölge oluşturmayı, hem de mütareke şartlarını kabul etmeyen Kemalist kuvvetleri dizginlemeyi düşünmektedirler. Bunun için de Kürtçülük hareketlerini ısrarla ve şevkle destekleyip, Mustafa Kemal'in önünü kesmek için de Kürtleri kullanmayı planlamaktadırlar.
8 Haziran 1919 tarihinde Diyarbakır Vali Vekili Mustafa Bey'in 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa'ya çektiği telgraf bunu açıkça gösterir. Bu telgrafta bazı gençlerden oluşan Kürt Cemiyeti'nin İngiliz koruyuculuğunda bir Kürdistan kurmayı düşündükleri, yanlarında bulunan Süleymaniye Siyasi Hakimi (İngiliz Subay) Mister Noel ile birlikte şehirde bu yolda propaganda yaptıkları, bunun üzerine halk arasında tepkiler oluştuğu, bu durumun cemiyetler kanununa aykırı bulunduğu ve cemiyetin kapatılarak haklarında yasal kovuşturma başlatıldığı yazılmıştır. 15 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, bu telgrafa bir şifreli telgrafla cevap verir. Mustafa Kemal; 'Milletin geleceğinin savunulduğu bir dönemde yabancı bir devletin koruyuculuğuna sığınarak horlanmış ve tutsak yaşamayı seçen her türlü görüşlerin, ülkeyi bölücülüğe götürecek her türlü derneklerin dağıtılmasının yurtseverce ve zorunlu bir görev' olduğunu belirtir. Kürdistan Teali Cemiyeti'nin yıkıcı eylemlerini Atatürk, Nutuk'ta şöyle anlatır:
'Bu dernekler dışında, memleket içinde daha başka bir takım dernek ve kuruluşlar da ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında Diyarbakır, Bitlis, Elazığ illerinde, İstanbul'dan idare edilen Kürt Teali Cemiyeti vardı. Bu derneğin amacı yabancı devletlerin himayesi altında bir Kürt Devleti kurmaktı'.

Mustafa Kemal'e Suikast

İngiltere'nin ve Kürdistan yanlısı Kürtlerin öncelikli hedeflerinden birisi de Sivas Kongresi'ni dağıtmak ve Mustafa Kemal Paşa'yı ortadan kaldırmaktır. Bunun için İstanbul'daki Damat Ferit Hükümeti'nin de katıldığı bir suikast düzenlenir. Ali Galip Olayı olarak bilinen bu suikast girişimine, Elazığ Valisi Ali Galip Bey, Malatya Mutasarrıfı Halil Bey, İngiliz İstihbarat Binbaşısı Covbertin Noel ve Kürt Teali Cemiyeti'nin kurucularından olan Kürt aşiret reislerinin oğulları da katılmıştır. Milli Kurtuluş hareketini durdurmayı amaçlayan bu plan İstanbul'da yapılmış, bu toplantıya da İngiliz İstihbarat Yüzbaşısı Covbertin Noel, İngiltere İstanbul Yüksek Komiser Müşaviri Tom Hohler, Diyarbakır'da ayrılıkçı faaliyetleri sonucunda Halep'e iltica etmiş Cemil Paşa oğlu Ekrem, Bedirhanlılardan Celadet ve Kamuran Beyler katılmıştır.

Özerklik Sözü

İngiliz Yüksek Komiser Müşaviri Tom Hohler, raporunda Kürtlerin özerklik sözü karşılığında Mustafa Kemal'i yok etme görevlerini yerine getirmek mecburiyetinde olduklarını kaydetmektedir. Bu durumu, Mustafa Kemal Atatürk Nutuk'ta şöyle anlatmaktadır;
'Efendiler, daha Temmuz başında, Erzurum'da bulunduğumuz sıralarda, Celadet ve Kamuran Ali adlarında iki şahsın yabancılar tarafından, bol para ile İstanbul'dan Kürdistan'a gönderileceği, bunların yıkıcı propaganda ve aleyhte kışkırtıcılık yapmakla görevlendirildikleri, bir iki gün içinde hareket etmiş ve edecek oldukları haberi alındı. Bu haber üzerinde, bunların dağdağaya meydan verilmeden gözetlenerek yakalanmaları gereğini 3 Temmuz tarihinde Diyarbakır'da 13. Kolordu Komutanına, ayrıca Kurmay Başkanı Halit Bey'e ve Canik Mutasarrafına bildirdim. Sivas Kongresi'nin 2. günü, yani 6 Eylül tarihinde, 'Bedirhanlı ailesinden Celadet ve Kamuran ile Diyarbakırlı Cemil Paşazade Ekrem adlarında üç şahsın, yanlarında, vaktiyle Diyarbakır ilinde aleyhimizde propaganda yapan bir yabancı subay bulunduğu halde silahlı Kürtlerin koruyuculuğunda Elbistan ve Akçadağ üzerinden Malatya'ya geldikleri, orada Mutasarrıf ve Belediye Başkanı tarafından karşılandıkları' 13. Kolordunun yazısından anlaşılıyor. 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa'nın 3. Kolordu Komutanlığı'na bununla ilgili olarak gönderdiği 6 Eylül 1919 tarih ve 529 sayılı şifresinde verilen bilgide: 'Yabancı subayın, Türk, Kürt ve Ermeni nüfusunu incelemek üzere, İstanbul Hükümeti'nin izniyle dolaştığını söyledikleri, Malatya'da bulunan süvari alayının mevcudunun azlığı yüzünden bunların tutuklamaya cesaret edemediği, bununla birlikte hemen tutuklanmaları için İstanbul'a başvurulduğu 13. Kolordudan bildirilmiştir. Bu adamların ne maksatla, hangi görevle, nereleri gezecekleri konusunda bildiklerini Harput Valisi'nden sordum' denilmekte idi. Harput Valisi Ali Galip Bey'dir. Bu adamların ne maksatla geldiklerini 3 Temmuz tarihinden beri bilmekteyiz. Beş on silahlı Kürt'e karşı bir süvari alayının mevcudu az görülmüş, tutuklanmalarına cesaret edilememiş, asıl hayret verici olan husus, bunların tutuklanması için İstanbul'a başvurmuş olduğu haberidir. Bu küçük ve önemsiz gibi görünen noktaları, o zamanki durum değerlendirmesinde, dikkate değer anlayış ve zihniyet farklarının bulunduğunu göstermesi bakımından kaydediyorum. Diyarbakır'da, 13. Kolordu Komutanı'nın tutumu şüpheli görüldüğünden, doğrudan doğruya bu kolordunun Kurmay Başkanı'na 3. Kolordu Komutanı'nın imzasıyla 1 Eylül 1919 tarihinde yazılan (kişiye özel) şifrede, Vali Galip, Malatya Mutasarrafı Halil, Kamuran, Celadet ve Ekrem Beyler'le beraber İngiliz Binbaşısının mutlaka yakalanıp Sivas'a gönderilmeleri için Elazığ'da bulunan 15. Alay Komutanı İlyas Bey'in kendi komutasında 60 kadar atlı ve katırlı askerden oluşan bir müfrezenin en geç 9 Eylül de Harput'tan Malatya'ya hareketi ile ilgili olarak ve işin kestirmeden bitirilmesi bakımından doğrudan doğruya tebligat yapıldığı bildirildi ve müfrezenin hemen hareketinin sağlanması rica edildi. 8 Eylül'de, Sivas'tan bir otomobille bazı subayların gönderileceği bilgisi verildi'.

Mustafa Kemal'den Yanıt

Diyarbakır'dan, Kurmay Başkanı 7/8 Eylül 1919 tarihinde verdiği cevapta durumu İstanbul'a sorduğunu söyleyince Mustafa Kemal Paşa şu telgrafı yollar;
'Malûm şahısların alçaklıkları ortaya çıkmıştır. İstanbul Hükümeti bu alçaklığa ortaktır. Oradan emir beklemek düşmana fırsat vermektir. Bu hususta tebligat yaparken, hiç kimseyi kararsızlığa düşürmeyecek şekilde, hemen emir vermek, vakit geçirmemek gerekir'
Mustafa Kemal, Alay Komutanı İlyas Bey'e şunları söylemektedir;
'Vali Galip Bey, İngiliz Binbaşısı, Kamuran, Celadet ve Ekrem Beyler'in hep birlikte ustalıklı bir tertiple yakalanarak Sivas'a gönderilmeleri zaruridir' biçiminde emir vermiştir ama Cemal Bey; 'Arz ettiğim üzere durum ve kuvvetim buna elverişli değildir' diye bu işi yapamayacağını belirtmiştir. (Devam Edecek).