2019-2020 eğitim öğretim yılı 9 Eylül Pazartesi günü başlayacak. Ancak öğretim yılı daha başlamadan kamusal eğitimdeki sorunlara ek olarak özel okullarda da ciddi sıkıntılar yaşanmaya başladı.
İktidarın 'eğitimde özelleştirmeyi genişletme ve destekleme projesi' adeta yere çakıldı. Türkiye genelinde birçok özel okul iflas ederek kapanırken çok sayıda özel okul ekonomik sorunlarla boğuşarak ayakta kalmaya çalışıyor. Eskişehir'de de durum farklı değil.

EĞİTİM ÖZELE MAHKÛM EDİLDİ..!
Özel okul sayısı son yıllarda adeta rekor kırdı. 600 bin olan öğrenci sayısı 8 yılda 1,5 milyonu geçti. 4 yıl önce sayıları 6 bin 710 olan özel okul sayısı 12 bini geçti.
2003'te özel okulların resmi okullara oranı yüzde 2 iken, 2019'a gelindiğinde bu oran milyarlarca liralık teşvik ve desteklerin ardından yüzde 25'e ulaşarak 'dünya rekoru kırdı..!'
2018 yılında 'sınav kalkacak' balonuyla(!) değiştirilen TEOG yerine getirilen Liselere Geçiş Sistemi (LGS) ile öğrenciler kendilerini 'zorunlu dayatmalı tercihler', nitelikli-niteliksiz okul ayrımları ile dolu bir çemberin içinde buldular.
Sınav ile öğrenci alan nitelikli okul sayısının çok az olması, adrese dayalı kayıtlarda zorunlu imam hatip ve meslek lisesi tercih dayatması karşısında öğrencilere; açık lise, çıraklık eğitim merkezi ya da özel okullara gitmekten başka seçenek bırakılmadı.
Eğitimdeki dinselleşme adımları ve müfredata ilişkin tartışmaların ardından; 13-14 yaşındaki çocuklarını örgün eğitimin dışına çıkarmak istemeyen ailelerin özel okullara yönelimi arttı.

OKUL MU, TİCARETHANE Mİ?
LGS'nin belirsizliklerine, temel liselerin okula dönüştürme zorunluluğu da eklenince özel okul sayısı ve pazarı (!) hızla arttı.
Özel okul açanlara vergi indirimi, yatırım teşvikleri verilmesi karlı bir iş gibi görüldü ve her önüne gelen özel okul açmaya başladı.
Hızlı ve kontrolsüz büyüme beraberinde sorunları da getirdi.
Eğitim pazarından (!) pay almak için yatırım yapan bazı özel okul kurucuları, öğrenci toplayabilmek için; okul ücretlerini düşük tutmak, öğrencilere burs vermek ve 'tavizkar eğitim politikaları' izlemek zorunda kaldı. Buna rağmen istenilen öğrenci sayısına ulaşamayan kurumlar için tehlike çanları çalmaya başladı.
Daha geçen yıl birçok özel okul 'konkordato' ilan ederek kapanmak zorunda kaldı. Bu yıl ise daha okullar açılmadan, aralarında 'ünlü' zincir okulların da yer aldığı okulların kapatılma kararları alınmaya başladı.

ÖNCE ÖĞRETMENLER MAĞDUR EDİLİYOR...
Özel okullarda yaşanan ekonomik sıkıntıların faturası önce öğretmenlere ve okul çalışanlarına çıkarılıyor.
Bekledikleri öğrenci sayısına ulaşamayan birçok özel kurumda, çalışanların
çoğunluğu, asgari ücretle hatta asgari ücretin altında çalışmak zorunda kalıyor. Bir çok okulda yaz aylarında maaşlar kesiliyor, sigorta primleri ve ücretler düzenli yatırılmıyor. Sene başında tüm öğretmenlere verilmesi zorunlu 'eğitim ödeneği' ise artık birçok özel okulda unutuldu.

KURUMSAL VE KÖKLÜ OKULLARDA SIKINTI YOK
Kuruluş amaçları belli, nitelikli, ilkeli eğitim yapılan ve kurumsal yapısını tamamlamış özel okullarımızda elbette bu sıkıntılar yaşanmıyor.
Bir eğitim kurumu gibi değil, sadece kar amaçlı ticarethane gibi çalışan özel okulların, çocuklarımızın kişilik gelişimlerini ve eğitimlerini olumsuz etkilemelerinin yanı sıra; varlıklarını uzun süre devam ettirmeleri de mümkün olmuyor.
Özel öğretim kurumlarını her yönden denetlemek, Milli Eğitim Bakanlığının asli görevidir.
Denetim ve maarif müfettişliği sistemi ile ilgili yönetmelikleri aylardır çıkaramayan ve kendi maarif müfettişleri ile bile mahkemelik olan bir Bakanlıktan, özel öğretim kurumlarında sağlıklı bir denetim yapması beklenebilir mi?