Aklım erdiğinden beri, her görüşten insanın diline doladığı beylik bir cümle işitirim:

'Camiye, kışlaya, okula siyaset sokmayalım!'

Mevcut durum öyle mi?

Bu kurumlar, yine aklımın erdiğinden beri, -hiçbir zaman son yıllardaki kadar olmasa da-, sürekli siyaset çamuruyla kirletilmişlerdir.

Çünkü bu kurumlar siyasetçiler için,

'Oy üretme çiftlikleri'dir.

***

Nedense, -özellikle muhafazakar- siyasiler cami müdavimlerini kolay av olarak görürler. Camilerde tadına doyulmaz çoklukta oy üretilebileceklerini düşünürler. Bu nedenle öncelikle Diyanet'i, sonra tek tek tüm camileri, partilerinin arka bahçesi haline getirmeyi amaç edinmişlerdir.

Cami müdavimlerinin çoğu, dini bütün (!) cemaat erbaplarından gelecek her türlü yalana/dolana inanmaya, biat etmeye hazır, inançlı insanlardır.

Sorgulamadan inanma kıvamına getirilince de; inanılan o tek kişi, yanlış yapmaz (!), yalan söylemez (!), dünyanın kıskandığı ve sürekli saldırdığı 'mağdur kişi' haline gelir.

Ağzınla kuş tutsan, aksine inandıramazsın!

***

Ergenekon ve FETÖ kumpaslarında, 15 Temmuz'da yüzleri açıkça ortaya çıkan Cumhuriyet düşmanlarının, yıllar içerisinde kışlayı da, emniyeti de, yargıyı da kuşattıklarını gördük.

Çünkü 'ordu/emniyet somut güç, yargı hukuksal güç demektir' ve bu güçler Cumhuriyet'in koruyucusudur.

Amaç Cumhuriyet'i yıkmak ise, önce buraların ele geçirilmesi gerekmez mi? Onlar da bu yolu izlediler. İktidar hırsıyla yanıp tutuşan siyasetçileri kullanarak sinsice orduya, emniyete, yargıya sızdılar; devleti ele geçirmeye kalkıştılar.

Tamam, bazı önlemler alındı. Çalıntı sorularla FETÖ işgaline uğrayan askeri okullar kapatıldı. Ordu, emniyet ve yargıdaki çürük elmalar temizlendi. Sizce yeterli mi? Ya da alınan önlemler size güven veriyor mu?

Yeni durumda astsubay/subay alımlarında, polislik sınavlarında, yargıdaki atamalarda siyasetin etkisi/baskısı yok mudur sizce? Mesela kamuoyunda muhalifliği bilinen kaç ailenin çocuğu subay, astsubay okullarına girebiliyor ya da polis olabiliyor?

Eskiden siyasetin rengi bulaşıyor diye rahatsız olduğumuz bu değerli kurumlar, şimdi tamamen boyanıyor olmasın!

***

Ya eğitim kurumları…!

Bu ülkede eğitim kurumu yöneticisi olmak, atama kolaylığı görmek için ya imam-hatip ya İlahiyat kökenli olman, liyakate uygun bir okuldan mezunsan biat etmiş sıkı yandaş olman gerekiyor.

'Atanamayan öğretmen sorunu'nu bile, önce Diyanet ya da belediye kadrolarına yerleşip sonra kurumlar arası değişiklikle, kendi çıkarları ve gelecekleri açısından kurnazca bir yöntemle çözenlerle ilgili duyduklarımız doğru mu acaba?

Milli Eğitim'de idarecilerin neredeyse yüzde 90'ının aynı sendikanın aktif üyesi olması tesadüf mü?

***

Kendimizi boşa yormayalım!

Sürekli basından okuyor, sohbetlerde dinliyoruz. Devlet kadrolarına etnik/mezhep kotaları konduğu, tarikat/cemaatler kontenjan peşinde koştuğu, devletin kompartımanlara ayrıldığı, bürokraside yükselmenin partizanlık derecesine bağlandığı; işlerin yandaşlık, hamili kart ve siyasi referanslarla yürütüldüğü herkesin malumu. FETÖ silindi ama -METÖ, NETÖ, SETÖ, adı her ne ise- yenilerinin devleti paylaştığı doğru mu?

Tüm bunlar gözümüze sokulurcasına yaşanırken, 'camiye, kışlaya, okula siyaseti sokmayalım' sözleri de askıda kalıyor; 'askıda ekmek' kadar rağbet görmüyor.

Anlayacağınız, atı alan(lar), Üsküdar'ı (çoktaaan) geçmiş!

***

Çözüm, Cumhuriyet'le oluşan kurumsal ve toplumsal değerlerde.

Hiçbir tarikat etkisinde olmadan, temiz ve gerçek dinimizi öğretecek 'Cumhuriyet imamları'nda,

Gelecek nesilleri çağdaş bilgi ve becerilerle donatmayı hedefleyen 'Cumhuriyet öğretmenleri'nde,

Ülkesini ve halkını seven, Mustafa Kemal Atatürk'ün askeri olarak Harbiye ruhunu taşıyan 'Cumhuriyet askerleri'nde,

Adalet eşitlik ilkesini unutmadan, halkın hakkını ve huzurunu her şeyden önde gören 'Cumhuriyet polisleri'yle, 'Cumhuriyet hukukçuları'nda…

Ve tabii ki; Cumhuriyet sayesinde bir yerlere geldiğini unutmayan, kurumları kişisel ve grup emellerine alet etmekten sakınan 'Cumhuriyet siyasetçileri'nde…

***

Biz camide, kışlada, okulda ehliyetin/liyakatin öne çıktığı, uygulamalarda 'Cumhuriyet değerleri'nin ışık olduğu günlerin 'özlem'ini çekiyoruz.

Şimdilik sadece özlem…

Tarihe bakın!

Bir devletin devamlılığı için bunların sadece özlemden ibaret olmadığını,

'Gereklilik olduğunu göreceksiniz.'