Ülke ekonomisine yaklaşık olarak 50 milyon TL katkı sağlayan şeker pancarı, ekiminden sökümüne kadar ciddi emek isteyen bir iş.
Nisan ayında ekimi yapılan şeker pancarının ilk çapası mayıs ayında başlar, sökümünün yapıldığı ay ile fabrikaya gönderilme ayı olan ekim ayına kadar sürekli ilgi ister.
Ancak son yıllarda şeker pancarı, yapılan masrafları ve işçilik paralarının çıkarmadığı için üreticiler ekim yapmamaya başladılar.
* * *
Geçmişte Eskişehir'de nüfusun yarıya yakını geçini tarım ve hayvancılıktan sağlardı.
Pancar üretiminde de Türkiye'de ilk beşe giren iller arasında yer alıyordu.
Bugün köylerde yaşayanların nerede ise 4/3'ü şehre göç etti.
Ekim yaptıkları tarladan elde ettikleri ürünü satıp masrafları çıktıktan sonra elde kalan parayla geçinmek oldukça zor olmaya başladı.
Kimileri tarlalarını icara verdi, kimileri ise yok pahasına sattı.
O parayla şehirde başını sokabileceği ya ev aldı ya da işyeri açtı.
İşyeri açanlardan çoğu ticareti bilmediklerinden dolayı iflas etti, sattığı tarla parası da elinden uçtu!
* * *
Mevsim gereği pancar sökümü başladı.
Üretici borç harç içinde mahsulünü yetiştirip Şeker Fabrikasına teslim etti.
Şeker Fabrikası o pancarı işledi.
Şeker, alkol ve küspe üretti.
Ürettiğinin bir kısmını sattı.
Parasını kasasına koydu.
Ama pancar üreticisi ekim ayının başında fabrikaya teslim ettiği pancarın bırakın parasını almayı, ne kadar sattığını bile bilmiyor.
Çünkü pancar taban fiyatı açıklanmadı.
Sökümlere 1 ay önce başlanmış olmasına rağmen pancar alım fiyatlarının açıklanmaması üreticileri endişelendiriyor.
* * *
Pancar parası karşılığı aldığı mazot ve gübre borçlarını ödeyecek elinde avcunda para yok.
Çiftçi bileti kesecek ama kaçtan keseceğini henüz bilmiyor.
Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönemin şartlarına göre ton başına 300 TL fiyat açıklamış ve üretici bu fiyatı memnuniyetle karşılamıştı.
* * *
Önceki gün Odunpazarı Ziraat Odası Başkanı Naci Erdemli telefon etti.
Üreticilerin sorunlarını köşeme aldığımdan dolayı teşekkür etti.
Hazır telefon etmişken; 'Pancar taban fiyatı ne zaman açıklanacak?' diye sordum.
'Sadi Bey bırakın taban fiyatı. Biz pancarı söktük, fabrikaya teslim ettik henüz söküm parasını bile almadık' dedi.
Kanayan yarasına tuz basmış olacağım ki başladı anlatmaya.
'İnşallah pandemi sürecinde önemi anlaşılan ki biz anlaşıldığımızı düşünmek istiyoruz, çiftçimize bu yılda Cumhurbaşkanımızın açıklayacağı pancar alım fiyatı ile piyasayı yine devletin oluşturacağı ilan edilecek, belirsizliğe müsaade edilmeyecek, pancar üreticisine ve üretimine daima sahip çıkılacaktır diye düşünüyorum. Beklentimiz pancar alım fiyatının 2020 yılı üretim sezonunda ton başına 400 TL'ye yakın bir rakam olursa eğer pancar üreticisi piyasaya ezdirilmez. Ülke insanımızın sağlığı söz konusu ise gerisi tamamen teferruattır düşüncesiyle yılmadan yıkılmadan üretmeye devam edeceğiz. Diğer yandan pancar üreticisi de devlet tarafından desteklenmelidir. Üretici desteklenmediği takdirde ülkemizin milli gelirlerinden birisi olan pancar üretiminin de günden güne düşüş göstereceği ve ülkenin daha çok şeker ithal etmesi durumunda kalacağı endişesi içindeyiz. Ülkemizin bu duruma düşmemesi için pancar üreticisinin daha fazla desteklenmesi gerekmektedir. Diğer yandan ilimizin üretim yapan tek kuruluşu olan şeker fabrikasının verimli bir şekilde çalışması ise üreticinin desteklenmesiyle mümkün olacaktır. Şu anda yapılan desteklemeler var ama bunlar yetersiz. Dönüm başına 4 lira gübre desteği19 lira da mazot desteği veriliyor. Bu rakamlar da günün şartlarına göre revize edilmeli ve buna göre desteklemeler de yeniden düzenlenmelidir.'
'3 kilogram şeker pancarı 1 bardak çaya denk geliyor'
'Kusura bakma başını çok ağrıttım ama bizde çok dertliyiz. Sesimizi duyuramıyoruz. İyi ki sizler varsınız, sorunlarımızı yazıyorsunuz. Bizi duymayanların sizin köşe yazılarınızı her gün takip ettiklerini ve okuduklarını biliyorum. Çok kısa bir şey söyleyip kapatacağım' dedi Naci Erdemli.
'Eskiden işçilik ve gübre ucuzdu. Ama şu an işçi bulmakta zorluk yaşıyoruz. Eskiden işçiler gelip bize çalışmak için başvuruyorlardı, şimdi biz işçi arıyoruz. Gübre fiyatları da bayağı arttı. 120-130 TL'ye bir torba gübre alabiliyoruz. İşçiliğini de çoluk çocuğumuzla yapıyoruz. Şeker pancarı alım fiyatları da çok düşük. Kilosunu bizden 40 kuruşa alıyorlar. Yani 3 kilo şeker pancarı bir bardak çay fiyatından alınıyor bizden ve bize verilen primler de çok az. Pancarın kilogram fiyatının en az 1 TL olması gerekiyor ki çiftçi olarak bizler bunun masraflarını karşılayabilelim.'
* * *
Bizlerin görevi Ankara'ya yani cumhurbaşkanına, bakanlara seslerini duyuramayanlara elçilik yapmak…
Elimizden başka bir şey gelmiyor.
Yukarıda yazdığım üreticilerin yaşamış olduğu sorunlar inşallah yakın zamanda çözülür, bu sayede onlarda biraz rahat nefes alır.

* * *

10 TL'ye de 50 TL'ye de var…
Pandeminin başladığı günlerde kendimizi veya karşımızdaki korumak için eczane eczane dolaşıp maske arardık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, maskelerin parayla satılmayacağını, devletin ücretsiz maske dağıtacağını söyledi.
Sağlık Bakanlığı'nın hayata geçirdiği uygulama ile 20-65 yaş arası vatandaşlara ücretsiz maske dağıtılması kararlaştırılmıştı. Ücretsiz maskelerini almak isteyen vatandaşların eczanelere gidip T.C. kimlik numaralarını ve cep telefon numaralarını sisteme kaydettirip, cep telefonlarına gelen doğrulama kodu ile vatandaşlar eczanelerden ücretsiz maskelerini alıyordu.
Talebin beklenenden fazla olmasıyla eczanelere giden vatandaşlar maskelerini alamadılar.
* * *
E-devlet üzerinden yapılan başvuruların ardından SMS kodu gelmeyen veya cep telefonu olmayan vatandaşların yaşadığı sorun üzerine Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yeni sistemi paylaştı.
Telefonu olmayan bu nedenle SMS kodu alamayan vatandaşlar ücretsiz maske almak için eczaneye başvurduklarında kimlik doğrulamasının ardından yeniden kod verilecek. Ardından maskelerini ücretsiz şekilde alabilecekti.
Bu sistem de sağlıklı çalışamayınca Sağlık ve Ulaştırma Bakanlıklarının koordinasyonunda, 20-65 yaş aralığında bulunanlara PTT tarafından ücretsiz maske dağıtılmasına karar verildi.
Maske almak için e-devlet üzerinden başvuru yapanlara PTT, her hafta 5 maskeyi ücretsiz evlere dağıtacak dendi.
PTT'nin maske dağıtımında da sorunlar yaşanınca Cumhurbaşkanı Erdoğan, ücretli maske satışının başlayacağını açıkladı.
Bu açıklamanın ardından 'Maske tavan fiyat ne kadar? Maske kaç TL, nerelerde satılacak?' sorularının yanıtları merak ediliyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın; 'Artık maskeler parayla satılacak' açıklamasının ardından Ticaret Bakanlığı maskelerin satış fiyatını belirleyerek kamuoyu ile paylaştı.
* * *
Bakanlık, 'Cerrahi maskeler, adedi KDV dahil en fazla 1 lira olacak şekilde satışa sunulacak' dedi.
Maskeler ilk etapta 50'li paketler halinde satışı sadece eczane değil, marketlerde de yapılmasına izin verildi.
Böylelikle aylardır 5 adet maske alabilmek için eczane kapılarında veya PTT ne zaman getirecek diye beklentimiz bitti.
Artık maskeler işporta tezgahlarında bile satılıyor!
* * *
Peki, bu işporta tezgahlarında veya bakkal, bayi, aktarlar, yani aklınıza gelen her yerde satılan maskeler ne kadar sağlıklı?
Markalı süper marketlere girdiğimizde içerisinde 50 adet bulunan kutularla satılan maskelerin fiyatları farklı farklı.
Kimisinin kutusu 15, kimisinin ise 50 TL.
İşportacılarda ise kutusu 10 TL.
* * *
10 tanesini 10 TL'ye aldığımız maskelerin bugün 50 adeti 10 TL'den satılıyor.
Demek ki pandeminin ilk aylarında birileri maskeden voleyi vurdu
Yukarıda yazdım.
İçerisinde 50 adet maske bulunan maskeler farklı markaların.
X marka maskenin kutusu 10 TL, farklı bir marka maskenin kutusu 50 TL.
Hatta 80 ile 100 TL arasında satılanlar var.
* * *
Acaba diyorum göz göre göre vatandaşın kazıklanmasına izin mi veriliyor?
Veya Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı kriterlere uygun olmadan üretilen sağlıksız maskeler mi?
Bir markette ucuz ve pahalı maske kutuları birileri tarafından açılmış.
Büyük ihtimalle ucuz ve pahalıya satılan maskelerin arasındaki fark nedir diye kontrol edilmiş.
Ben de açık olduğunu görünce ikisini de kontrol ettim.
Aralarında büyük fark var.
* * *
Sağlık Bakanı ve tüm bilim adamları evden çıktığımızda maskemizi mutlaka takmamız konusunda uyarıyorlar.
Vatandaşların büyük bölümü de bu uyarıyı dikkate alarak maskesini takıyor!
Bilinçsiz veya ekonomik durumu pahalısını alacak durumda olmayanlar kutusu 10 TL'ye satılan maskeleri alıyor.
Ekonomik durumu daha iyi olanlar ise 50 TL'lik kutuları.
59 tanesi 10 TL'ye satılan o maskeler insanları salgına karşı ne kadar koruyor?
Ucuza satılan maskeler virüse karşı koruma özelliği taşımıyorsa satışına neden izin veriliyor?
* * *
Aklıma bir soru takıldı.
Doğruluk derecesini uzmanı olmadığım için bilemem.
Salgın son bir ayda ciddi yaygınlaştı.
Acaba ucuz maskeler insanları korumuyor ve karşımızdakilerin ağzından çıkan damlacıkları süzmüyor mu?
Hastalık bu yüzden mi yaygınlaştı?
* * *
Sağlık Bakanlığı mı yoksa Ticaret Bakanlığı mı? Sorumlusu hangisi ise ucuza satılan maskeleri mutlaka denetlemeli.
Mademki vatandaşların sağlıklı yaşaması hükümetlerin en öncelikle görevi ise…
Ki öyle.
O zaman, o maskeler korunma özelliği taşımıyorsa piyasadan toplanıp imha edilmeli.

* * *

Bir Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Var
Gün içinde kahve içerken sürekli aklımıza gelen; 'Bir kahvenin 40 yıl hatrı var' cümlesinin hikayesini düşündüm. Nereden gelmekteydi? Ne oldu da 40 yıl bir hatrı oldu kahvenin?
İnterneti araştırdım, biraz evdeki kitaplara göz gezdirdim. Enteresan bir hikayesi varmış tahmin ettiğiniz üzere.
Hikaye Üsküdarlı Bilge Yusuf ile Rum balıkçı Stelyo'ya dayanıyor.
Takvim yaprakları 1895'i gösterirken Eminönü Yemiş İskelesi civarında bulunan balıkçı kahvesine giren Osmanlı zabiti; 'Bre Yusuf, herkese benden okkalı bir kahve, ama şurada oturan Rum Palikaryası'na yok. Ona kahvem de akçem de haramdır' der.
Bilge Yusuf kahveleri ikram eder. Bir kahve de Palikarya Stelyo'nun önüne koyar.
Zabıt adeta kükrer:
'Ben ona haramdır demedim mi?'
Yusuf Bilge istifini hiç bozmaz:
'Komutan, o kahve benden. Ona da helaldir' der.
Stelyo minnetle bakar Yusuf'a.
Yıllar geçer. 1905 tarihinde Samos Adası'nda Rum İsyanı başlar. Damat Ferit Paşa adaya asker çıkarır. Bilge Yusuf da askerdir ve adaya çıkanlar arasındadır. Ancak ilk çatışmada esir düşer. İki yıl yatar Samos zindanlarında. İki yılsonunda Rum çeteciler esir pazarında satışa çıkarır Yusuf'u. Mezatta 5 para, 7 para sesleri arasından bir ses yükselir.
'O Türk'e benden 5 kuruş. Hemen alıyorum!'
Sessizlik hakim olur. Rum alır Yusuf'u, arabasıyla köyün dışına çıkarır. Denize yakın bir yerde at arabasını durdurur. Döner Yusuf'a:
'Serbestsin Bilge Yusuf' der.
Yusuf inanamaz duruma, Rum'un ellerine kapanır.
'Beyim, kimsin necisin, beni neden özgür bıraktın' der.
Rum uzun uzun anlatır. 12 yıl öncesine, Yemiş iskelesine döner. Detaylarıyla o günü anlatır.
'İşte ben, bir fincan kahveyi helal ettiğin balıkçı Stelyo' der.
Gözyaşları sel olur. Sarmaş dolaş olurlar Stelyo ile Yusuf. Yusuf kaçak yoldan İstanbul'a varır. Bu dostluk 35 yıl devam eder.
Her yıl birbirlerini ziyaret ederler. Her ziyarette mutlaka bir fincan kahve vardır. Çocuklarına, torunlarına anlatırlar hikayelerini.
Ve işte bu dostluk bir deyişi doğurmuştur:
Bir kahvenin 40 yıllık hatrı vardır!
* * *