Geçtiğimiz perşembe günü Doğru Yol ve Demokrat Partisi'nde birlikte siyaset yaptığımız, 70 yıllık ömrünün en 55 yılını siyasetin içerisinde geçirmiş bir büyüğümü ofisinde ziyaret ettim.

Uzun zamandır, daha doğrusu pandeminin baş gösterip de sokak kısıtlamaları başladığı nisan ayından beri görüşmüyorduk.

Birden aklıma geldi.

Şehrin göbeğindeki ofisine habersiz gittim.

Çok yakın tanıdıklarının haricinde kimseyle yüz yüze görüşmüyormuş.

Sekreteri benim geldiğimi haber edince, odasından çıkıp, 'Gel Sadiciğim' diyerek odasına davet etti.

* * *

Çay-kahve faslından sonra biraz siyaset konuşalım istedim.

Daha doğrusu ülkemizde yaşanan son siyasi gelişmeler hakkında düşüncelerini almak istedim.

'Türkiye'de siyaset nasıl gidiyor. Partiler içerisinde bölünmeler oldu. Yeni partiler kuruldu. Bu partiler seçimlerde neler yaparlar? Muharrem İnce de büyük ihtimalle parti kuracak. CHP'den kopacak. Mustafa Sarıgül de partisini kurdu. AK Parti'den ayrılan Ahmet Davutoğlu ile Mehmet Ali Babacan da parti kurdular. Yapılacak ilk seçimlerde sandıktan ne çıkar?' diye sordum.

* * *

Söze, 'Siyaset her geçen gün tıkanıyor. Hizmet aracı olmaktan çıktı. Kişilerin ve gurupların menfaat kapısı haline geldi' diye başladı.

Ve şöyle devam etti:

'Menfaat çeteleri partileri eritmeye devam ediyor. Siyasetin, dolayısıyla demokrasinin önü her geçen gün tıkanıyor. Böyle ortama alışık olmayan Türk toplumu bu tür siyasi ortama ne kadar dayanır bilemiyorum. Geçmişte bunu hep yaşadık. Partilerde sadakat kaybolduğunda, kişi menfaatleri öne çıktığında o parti artık erime sürecine girmiştir. Günümüzde her parti bu dönemi yaşıyor. Siyaset kavga ve öfke üzerine yapılıyor. Parti sevgisi, sadakati masal oldu.'

'MİLLİ İRADE RAFA KALKTI'

'Sohbet tatlı. Epeydir siyaset konuşmuyordum. Dilim şişmiş! Birer kahve daha içelim' diyerek biraz soluklandı.

Kahvelerimizi içtik, değerli büyüğüme bu arada şunu da sordum.

'Geçmişte partiler listelerine şehirlerdeki teşkilatlara isim vermelerini isterdi. Üç isim ister. Birisini listeye yazardı. Bazen de ön seçim yaparlardı. Bugün ise adaylar tamamen genel başkanların istediği isimler oluyor. Bu demokrasi diyen partilere zarar vermiyor mu?'.

'Evet, çok haklısın. Rahmetli Süleyman Demirel milletvekili veya belediye başkan adayları için teşkilatlardan isim isterdi. Bu isimlerden biri ilk üç içerisinde olurdu' dedi.

* * *

'Seni yordum. İstersen burada noktayı koyalım. Bir sonraki ziyarette kaldığın yerden devam edersin' dedim.

'Hayır, madem konuyu açtın. Şunları da anlatayım. Ondan sonra gidersin' dedi.

Kaldığı yerden devam etti:

'İlk kez milli birlik ve beraberliğimiz bu kadar yara aldı. Milleti bu kadar ayrıştırdılar. Seçmen tabanda genel merkez kararlarına karşı isyanları oynuyor.

Demokrasi parti genel merkezlerinin milletin önüne konan aşı, yemeği yiyeceksin haline dönüştü. Milli irade rafa kalktı. Millet kararı, yerine merkez kararlarına bıraktı. Ülke menfaatleri siyasi parti menfaatlerinin gerisinde kaldı. Parti sadakati yerini kişi menfaatlerine bıraktı. Bu böyle gitmez. Bu gelişmeler demokrasimizin yeni bir parti doğurmasına neden olacak?'.

* * *

'O zaman şunun cevabını da alayım. Sohbeti öyle bitirelim' dedim.

'Sohbetimizin başında sormuştum. Yeni siyasi partiler kuruldu. Muharrem İnce de partisini kuracak. Bu yeni partiler seçimde ne yaparlar?' soruma verdiği cevap çok kısa oldu.

'Ahmet Davutoğlu ve Mehmet Ali Babacan AK Parti'den en az birer puan oy alırlar. Zaman geçip pandemi bitip sahaya indiklerinde belki artabilir. AK Parti oyları geriler. MHP'den kopmalar olduğunu görüyorum. Muharrem İnce'de CHP'den bir-iki puan kendine çeker. Zor bir seçim bizi bekliyor. Tayyip Erdoğan ilk turda yüzde 51'i bulamaz. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalır.'

* * *

'İkinci turda ne olur?'.

Onu da konuştuk değerli büyüğümle.

Bugünlük burada keselim.

Onu da hafta içerisinde yazarım.

* * *

ZAMLAR YAĞMUR GİBİ YAĞIYOR

Hükümet memur maaşlarına yıllık 3+3 zam yaptı. Toplam kümülatif artış yüzde 6,1. 2020 yılı için altışar aylık dönemler halinde maaşlarında yüzde 4'er artış vermişti. 2020 yılı içerisinde memur ve emekli maaşlarına enflasyon farkı da dahil olmak üzere yüzde 11,56 zam yapıldı. Yıllık enflasyon ise yüzde 14,60 oldu. Dolayısıyla geçtiğimiz yıl memur maaşları resmi enflasyon karşısında yüzde 3,04 eridi.

Yani memur 2020'den yüzde 3,04 alacaklı iken 2021 yılı için yüzde 6,1'lik artış çok komik kalmıyor mu?

* * *

Her ne kadar TÜİK'in belirlediği yıllık enflasyon ortalama yüzde 14,6 olsa da, çeşitli mal ve hizmetler yüzde 28,12, ulaştırma yüzde 21,12, gıda da yüzde 20,61 artış oldu.

Memur maaşları ise yıllık ortalama 463,86 TL zamlanırken aynı dönemde dört kişilik ailenin insanca yaşamak için vazgeçemeyeceği zorunlu harcamaları 965,10 TL'ye yükseldi.

Memur ve emeklilerin alım gücü her geçen yıl bir önceki yıla oranla geriye gidiyor.

* * *

Maaşları geriye gidiyor derken aklıma geldi. Bir arkadaşımın anlattığını yazmak istiyorum.

'Ben Atatürk Lisesi'nin yan giriş kapısının olduğu yerde oturuyorum. Buraya perşembe günleri sokak pazarı kuruluyor. Pazara gelip gidenlere bakıyorum. Sabahtan öğleye kadar gelenlerin sayısı 100'ü geçmiyor. Pazarda hareketlilik saat: 16.00'dan sonra başlıyor. Memur ve emekliler o saatte pazara çıkmayı tercih ediyor. Nedeni ise fiyatların 50 kuruş veya 1 TL düşmesi. Pazarcı elinde kalan sebze-meyveyi ertesi gün gideceği pazara bırakmak istemiyor. Fiyatı düşürüyor. Dar gelirlilerde bu saati tercih ediyor. Birde saat: 18.00'den sonra gelenler var. Onlar ise pazarcıların atık diye döktükleri sebze-meyveleri topluyorlar.'

* * *

Bırakın fakir fukarayı. Memur ve emekliler de bu gidişle pazarın dağılma saatinde pazara gitmek zorunda kalacaklar.

Hükümetin verdiği yüzde 8-9 zamlarla geçinmek giderek daha da zorlaşıyor.

Daha 2021'e girmeden zamlar yağmur gibi yağmaya başladı.

Pazara alış verişe gidenler en az 100 TL harcayarak çıkıyorlar.

Aylık maaşına ortalama 200 TL zam gelen memur ve emekliler bu gidişle pazara bile gidemeyecek duruma gelecekler.

* * *

Zamlar deyince hemen bir tek örnek vermek istiyorum.

5 Kg. Ayçiçek yağının kilosu aralık ayında 45-50 TL idi.

Bugün ise 65-75 TL arasında satılıyor.

Bir kaleme gelen zam ortalama 20 TL.

Diğerlerini zaten bilenler biliyor.

Yani memur ve emekliler 2021 yılının ilk maaşlarını almadan önce gelen zamların altından kalkamaz duruma geldiler.

* * *

Türkiye Kamu-Sen Eskişehir Temsilcisi ve Türk Eğitim-Sen 1. Nolu Şube Başkanı Haydar Urfalı, memur ve emeklilerin içinde bulundukları durumu anlatan mektupları cumhurbaşkanı ve maliye bakanına gönderdi.

O mektupta Urfalı, özetle şunu belirtiyor:

'Memur ve emeklilerimizin alım gücü yıldan yıla azalmakta, aile bütçesindeki açık her gün biraz daha büyümektedir. Memur ve emeklilerimiz alışveriş yapamaz, en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelmiştir. Ülkedeki gelir dağılımında adaletin sağlanması için en önemli araçlardan bir tanesi benimsenen ücret politikalarıdır. Gelişmeler karşısında ürünlerin fiyatına fahiş oranlarda zam gelirken maaş artışlarının enflasyonun bile altında kalması, gelir dağılımını bozacak, ekonomik olumsuzlukların yükünü yalnızca çalışan kesime yükleyecek bir etken olacaktır. Ülkemizde desteğe en çok ihtiyaç duyan kesimlerden birisi de maaşları enflasyonun bile altında kalan kamu görevlileri ve emeklilerdir. Bu çerçevede kamu görevlilerinin ve emeklilerin maaş artışlarının gerçekleşen enflasyon, yoksulluk sınırı ve refah payının temel alındığı bir mantık içinde belirlenmesi lüzumludur. Ortaya çıkan mağduriyetleri gidermek, enflasyona yenik düşen, temel ve vazgeçilmez harcamalar karşısında eriyen maaşlarını telafi etmek ve alım gücünü yükseltmek amacıyla memur ve emeklilere de bir destek paketi açıklanması ve kamu görevlilerine ek zam verilmesi hususunu arz ve talep ederim.'

* * *

Haydar Urfalı'nın mektubunun cumhurbaşkanı ile maliye bakanın eline ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum.

Ancak ulaşmış olsa bile, sayın cumhurbaşkanın taleplerini dikkate alacağını sanmıyorum.

Haydar Urfalı'nın mektubunda belirttiği hususlar 1 Ocak 2021 den sonra yani geçen 18 günlük süreçte gerçekleşmedi.

2020 yılının ağustos ayından beri konuşulan sorunlar.

O nedenle Erdoğan'ın bu sorunlardan haberdar olmaması mümkün değil.

2020 yılı enflasyonun yüzde 14,60 olduğunu biliyor.

Hatta enflasyonun beklentilerinin üzerinde gerçekleştiğini söylüyor.

En azından memur ve emeklilere açıklanan enflasyonun 1-2 puan üzerinde zam verilmiş olsaydı, 'Maaşlarınıza enflasyonun üzerinde zam yapıldı' deseler belki haklı olabilirlerdi.

* * *

Vakit geçmiş değil.

Her ne kadar memurlar yılın ilk maaşlarını almış olsalar da Cumhurbaşkanı Erdoğan, '2021 yılı maaş artışlarını enflasyonun 2 puan üzerinde olmalı. Emeklilerin ise asgari ücretim rakamına çekin' verecek diye bakanlara söyleye hemen 5 dakika içerisinde gerçekleşir. Ocak ayı farkları da şubat maaşlarıyla birlikte ödenir.

En azından memur ve emekliler TÜIK'ın açıkladığı resmi enflasyonun altında ezilmemiş olurlar.

* * * * *

ÇIRAKLIK YENİDEN ÖZENDİRİLMELİ

Şu an esnaflık eskisi gibi değil. Eskiden meslekler vardı, sanatlar ve sanatkarlar vardı. Bu sanat dallarında çıraklar, kalfalar yetişiyordu. Dolayısıyla köklü esnaflar ortaya çıkıyordu ve bunlar mesleğe başladığı zaman sonuna kadar işi götürüyordu.

Şimdi yeni yeni meslekler oluşuyor ve bu mesleklerde geçici hüviyetlere sahip. Bakıyorsunuz bir iş yeri açılıyor, üç beş ay sonra kapatılıyor ya da el değiştiriyor. Eskiden çıraklar, kalfalar esnaflık kurallarına ve ahlakına uygun yetişiyorlardı. Şimdi çırak bulunmuyor, çırak yetişmiyor. Dolayısıyla o meslekler yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutuyor. Bunlara sahip çıkılmıyor.

MESLEKLERİN KAYBOLMAMASI İÇİN

MESLEK OKULLARINA İHTİYAÇ VAR

Eski mesleklerin kaybolmaması için öncelikle Meslek Okullarına ihtiyaç var. Meslek Okulları gençlerimizi belli bir branşta yetiştirecek ve piyasaya sürecek. Bunlarda o işin çırak ve kalfalığını yaşamış olacaklar ki o sanatı işleyebilsinler ve sürdürülebilir hale gelebilsin.

Meslek Okullarına daha çok önem verilmeli ve orada yetişen çocuklara daha fazla imkanlar sağlanmalı. Sanayi sitelerinde mutlaka çıraklık yurtları oluşturulmalı ve desteklenmeli ki çıraklığa herkes heveslenmeli ki medeni bir şekilde çıraklar yetişebilsin. Özetle; bir işin çıraklığını yapmayan ustası olamaz diyerek noktayı koyalım.

* * *

İYİ KALPLİ MAVİ KUŞ

Suyu çok seven, günün büyük zamanını suda serinleyerek, oyunlar oynayarak geçiren sevimli su aygırı, bir gün oyun oynarken ayağını incitmiş. Doktor ona dinlenmesini ve uzun süre evden çıkmamasını söylemiş. Bütün arkadaşları nehrin etrafından hiç ayrılmadıkları için, evde ona yardımsever mavi kuş bakıyormuş. Yemeğini yediriyor, ihtiyaçlarını gideriyormuş yardımcı oluyormuş. Fakat su aygırı çok mutsuz olmuş. Ayağı ağrıdığı için yataktan çıkamıyor, arkadaşlarıyla beraber zaman geçiremiyor, suda eğlenemiyormuş.

Mavi kuşa dertlenmiş

– Günlerdir bana bakıyor, yardımcı oluyorsun. Sana çok teşekkür ederim. Ancak benim nehre inmem, suya girmem lazım. Artık dayanamıyorum.

Mavi kuş arkadaşını uyarmış;

– Ayağın bu şekilde iken iyileşmeden çıkamazsın.

Su aygırı üzüntüsünden hiç bir şey yiyemez, tek laf etmez olmuş.

Mavi kuş, arkadaşının üzülmesine dayanamamış.

– Madem sen suya gidemiyorsun, bizde suyu sana getiririz.

Su aygırı da şaşkınlıkla

– İyi de bu nasıl olacak?

Mavi kuş kendinden emin bir şekilde

– Sen onu bana bırak.

Mavi kuş ormana doğru hemen kanat çırpmış ve biraz sonra yanında fillerle geri dönmüş. Su aygırına seslenmiş

– Haydi, bahçeye çıksana arkadaşım, sana bir sürprizimiz var.

Su aygırı bahçeye çıkar çıkmaz, filler hortumlarındaki suyla su aygırını bir güzel ıslatıp serinletmişler. Çok geçmeden de iyileşen ve suya kavuşan su aygırı, mavi kuşun bu iyiliğini hiç unutmamış.

- - - - - - -

Bu zor zamanlarda arkadaşlarınıza yardım etmeyi ve onları mutlu etmeyi de unutmayın. Merak etmeyin sıkıntılar elbet geçecek, arkadaşlık, yardımseverlik hatırlanacaktır.

(alıntı)

* * *