Yüreğimiz yanıyor!
İdlib'te onlarca şehidimiz, onlarca yaralımız var.
Milletimizin başı sağ olsun!
***
Düne kadar birlikte dondurma yediğimiz kankamız Rusya'ya öfke doluyuz şimdi.
İdlib'i almak için harekat başlatan Suriye rejim güçlerinin elindeki -askerlerimizi şehit eden- uçakların ve silahların Rus malı olduğunu, rejim güçlerinin de Rusya'nın himayesinde olduğunu biliyoruz.
Saldırı sonrasında 'KGB kökenli Rus diplomatlarla, İETT kökenli Türk diplomatlar'ın bir araya geldiğini, aramızdaki sorunları çözmek için kafa patlattıklarını da duyuyoruz.
Kısa süre önce düşmanca sözler sarf ettiğimiz ABD'ye, NATO'ya, AB ülkelerine haklılığımızı anlatmaya çalışıyor; bir başka deyişle uluslararası Rusya karşıtlığından (!) yararlanmaya çalışıyoruz.
Fırsatı gören ABD'nin, Rusya'nın bizdeki etkisini kırmak ve Rusya'ya karşı kullanmak için sergilediği 'arkanızdayız' yaklaşımının, aldatıcı olduğunu da biliyoruz.
Suriye bataklığının -bırakın üstümüze başımıza bulaşmasını- yüreklerimize kadar inen çamuruna 'akılcı çözümler' bulunmasını istiyoruz.
İki gücün arasında 'oyuncak' olduğumuz yeter artık!
***
Rusya; Şanghay birliği ve BRİCS örgütünde ortak olarak; Bağımsız Devletler Topluluğu, Avrasya Ekonomik Birliği, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'ne öncülük ederek geleceğin ekonomik platformlarındaki gücünü arttırıyor.
30 yıldır ABD'ye karşı manevra alanlarını genişleterek ilerliyor. ABD'nin Afganistan, Irak ve Ukrayna üzerindeki etkisini kırdıktan sonra; Suriye, Karadeniz, Hazar havzası, Kafkasya, Baltık bölgesi, Doğu Akdeniz, şimdi de Libya'dan sesini yükseltebiliyor.
ABD ile aramızda oluşan gerginlik sonucu NATO'da oluşan çatlaktan da memnun.
Suriye'deki varlığımız konusunda ise ABD ile aynı düşünüyor, ikisi de bizi Suriye'de istemiyor. İkisi de -birbirine bırakmamak için- PKK'yı muhatap alıyor.
Saydığım ekonomik, politik, askeri ve diplomatik unsurlara bakınca, Rusya'nın bölge ve dünya siyasetinde bir ağırlığı olduğu yadsınamaz.
***
Rusya ile görüş ayrılıklarımız çok fazla.
Dönüp 'Ne oluyor yahu?' desek, İdlib'teki cihatçıları silahtan arındırmayı taahhüt ettiğimiz 'Soçi Mutabakatı'nı önümüze koyuveriyor.
Son günlerin popüler gerilim hattı 'Kanal İstanbul' projesini gündeme getirince mideleri bulanıyor; ABD'nin dayatması olduğunu iddia ediyor. İğneli diplomatik bir dille 'Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni işaret ediveriyor.
Biz Libya'da meşru yönetimle deniz sınırı ve askeri destek anlaşması imzalarken, Rusya muhalif Hafter'in yanında yer alıveriyor.
Ritim tutturamıyoruz bir türlü.
***
Dış ticaretimizin önde gelen üç atlısından biri, Rusya.
Gerilime neden olan S-400'leri Rusya'dan almış, savunma ve güvenlik politikamıza elini sokacak kadar yakınlaşmışız.
Doğalgaz ve petrol aldığımız en önemli enerji tedarikçimiz. Üstelik bazı enerji santrallerinin yapımında ortağız.
Geldiğimiz noktada Rusya'yla ekonomimizi, hatta dış politikamızı etkileyecek kadar sarmaş dolaş olmuşuz.
Konjonktür gereği dansa devam etmek zorundayız.
***
Son yıllarda boyu boyumuza, huyu huyumuza uygun olmayan, bizleri horlamaya hazır bekleyen partnerlerle piste çıkmayı alışkanlık haline getirdiğimizden; sürekli muhataplarımızın ayaklarımızı çiğnemesini önlemeye çalışıyoruz.
Yine de enstrümanlara (koşullara), müziğe (değişen çıkarlara), oluşan ritme (diplomatik hamlelere) ayak uydurarak dans etmek zorunda kalıyoruz.
***
Bu nedenlerden ötürüdür ki,
Rusya ile dans ederken dikkatli olmak, zamanında 'monşer' diye aşağılanan, meydanlarda yuhalanan diplomatların kılı kırk yaran uyarılarına kulak vermek gerekiyor.
Rusya'nın simgelerinden birinin de 'ayı' olduğu aklıma geliyor da,
'Ayıyla dans etmek kolay değil.'