Küresel salgın insanlığa bir kez daha gösterdi ki 'Yaşamda her şeyin başı sağlıktır.'
Bu gerçek uluslararası örgütlerin, devletlerin ve bireylerin/yurttaşların sağlık sorunlarına karşı daha duyarlı olmalarını gerektiriyor.
Yirmi beş yıldan beri Kesit köşesinde irdelediğim konuları eğitim, kamu yönetimi, örgütsel yaşam, siyaset gibi uzmanlık ve ilgi alanlarımdan seçmeye özen gösterdim.
Bu nedenle sağlık alanının uzmanlık gerektiren konularını sağlıkçılara bırakalım ve yaşayarak öğrendiklerimizi birlikte irdeleyelim.
KÜRESEL SALGINDAN ALINACAK DERSLER
Dünyada iki yıldan beri sürmekte olan Covid- 19 salgını karşısında o koskoca zengin devletler ve o anlı şanlı sağlık örgütleri çok zor durumda kaldılar. Çünkü bu süreçte dünyanın dev sermaye gruplarının sağlık alanındaki yatırımlarının devede kulak kadar olduğu anlaşıldı.
Bu arada, salgının yarattığı ekonomik krizden ilk önce ve en çok zarar görenler emekçiler ve işyerleri kapanan/ kapatılan esnaf ve sanatkarlar oldu. Milyonlarca insan yaşamını sürdürebilmek için gerekli olan temel gelir güvencesinden yoksun kaldı.
Türkiye'de zaten adaletsiz olan gelir dağılımı, Covid-19 salgınının yarattığı ekonomik krizle daha da derinleşti. Salgının ve ekonomik krizin bütün ağırlığı emekçilerin, yoksulların ve gelir güvencesi olmayan yurttaşların sırtına yüklendi.
Bence bu durum, tüm insanlığın öncelikle şu iki konuda daha çok yoğunlaşmasını gerektiriyor:
1. 'Yaşama Hakkının en önemli bileşenlerinden olan 'Sağlık Hakkı' eksiksiz olarak yaşama geçirilmelidir.'
'Sağlık hakkı, kişinin toplumdan, devletten, sağlığının korunmasını, gerektiğinde tedavi edilmesini, iyileştirilmesini isteyebilmesi ve sağlığını sürekli geliştirebilmesi için toplumun sağladığı olanaklardan yararlanabilmesidir.'
Sağlık hakları, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi gibi kapsamı ve temelleri insan haklarıyla ilgili uluslararası sözleşme ve bildirgelerde belirlenmiştir. Daha sonra bu konuya ilişkin kuralları düzenleyen özel belgeler oluşmuştur. Bu belgelerdeki hükümlerin ülkelerin iç hukukuna uyarlanması, önerilen yatırımların yapılması gerekmektedir.
2. Sosyal devletin temel unsurlarından olan 'Temel Gelir Güvencesi', ülkemizde de en az gelir düzeyinin altında yaşayanlardan başlayarak bütün topluma yaygınlaştırılacak şekilde acilen yaşama geçirilmelidir.
Bu konularda tüm demokrasi güçlerine önemli görevler düşmektedir. Aksi durumda 'İtibardan tasarruf olmaazz…' diye nutuk atan ama demokrasiden, sağlıktan, eğitimden kaliteden tasarruf(!) ederek saraylar yapılmaya devam edilecektir…
Bu arada unutmayalım ki Türkiye, OECD ülkeleri arasında sağlık için ayrılan bütçede sıralamasının en sonunda yer almaktadır.
ÇEKEN BİLİR HASTALIĞIN DERDİNİ…
Bu bölümün başlığının uyarlandığı, Sivas yöresinden Muzaffer Sarısözen'in derlediği hak türküsü şöyle başlıyor:
'Aşan bilir karlı dağın ardını/ Çeken bilir ayrılığın derdini/ Bülbül kaça aldın gülün nargını/ Gül alıp satmanın zamanı değil…'
Siz isterseniz başlık olarak, Nasrettin Hoca'nın 'Bana damdan düşen birini getirin…' diyen esprisini de kullanabilirsiniz.
Son yedi yıldır eşimin onkoloji tedavisi sürecinde yaşadıklarımızın üstüne bir de küresel salgın eklenince, yaşam bize 'sağlık' konusunda öyle çok şey öğretti ki…
Birebir yaşayarak tespit ettiğimiz Sağlık Sorunlarımızdan Satır Başları:
* Türkiye sağlık sisteminin belirgin özellikleri 'Eşitsizlik, Kalitesizlik, Özelleştirme' sözcükleriyle özetlenebilir.
* Sağlık istemimizdeki 'Aile Hekimliği- Uzman Hekimler- Hastaneler' basamakları birbirinden kopuktur.
* Devlet Hastanelerinde hasta yoğunluğu, bekleme süresi, uzman ve yardımcı eleman eksikliği, binaların bakım ve sağlığa uygunluk eksikliği sorunları ciddi boyuttadır.
* Şehir Hastaneleri, iri ve gösterişli ama sağlığa zararlı GDO'lu sebzelere benzemektedirler. Otuz yıl boyunca halkımızın sırtında kambur olacak bu hastanelerde, hastalara o kadar çok imza attırılıyor ki…
* Üniversite Hastanelerinin ekonomik tıkanıklık içinde oldukları açıkça sırıtmaktadır. Uzman, ara eleman, araç, gereç, malzeme eksiklikleri had safhadadır.
* Özel Hastaneler, hastaların 'müşteri' olduğu bu kurumlarda 'paranız kadar sağlık hizmeti' sunulmaktadır. Devletin çıkardığı Sağlık Uygulama Tebliği (SUT)'nin karmaşık yapısından kendileri için öyle güzel 'katılım payları' çıkarıyorlar ki…
* Sağlıkla ilgili hukuk belgelerinde 'Diyabet, Yüksek Tansiyon, Kalp Hastalıkları, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH), Artrit (Eklem İltihabı), Kanser, Astım, Alzheimer Hastalığı ve Diğer Demanslar, Kemik Erimesi, Depresyon' olarak belirlenen ve tedavisi uzun süren 'Kronik Hastalıklar' için yapılması gereken destekler yetersizdir.
* Kronik hasta ve hasta yakınlarının uyum becerilerini desteklemek, baş etme becerilerini geliştirmek ve psikososyal açıdan desteklemek için çok önemli olan 'Psikolojik Destek' uygulamalarının sağlık sistemimizde ne yazık ki hiç yeri yoktur.
* Kronik hasta ve yakınları, toplumsal dayanışma kültürümüzde çok yaygın olan 'Acıma, dua etme ya da akıl verme…' gibi çağdışı ve moral bozucu davranışlarla o kadar çok sık karşılaşıyorlar ki...
* Sağlık kurumlarımızın 'Veri Kayıt Sistemleri' yetersizdir. Hastaneler arasında 'Veri alış verişi yapılmamaktadır. Bu nedenle hastalar kan, röntgen, BT, ultrason, PET filmi gibi tahlilleri çok sık yaptırmak zorunda kalmaktadırlar. Özel hastaneler bu işlemleri önemli bir gelir kaynağı olarak görmektedirler.
* Sağlık kurumlarındaki veri kayıt sisteminin hukuksal zeminde kurallara bağlanması, güvenliğinin sağlanması ve denetlenme olanaklarının yaratılması konusunda yasal ve teknolojik düzenlemelerin ivedi olarak yapılması gerekmektedir.
KOCA BİR ŞEMSİYE GEREK…
Demokratik bir toplumda, reisinin talimatlarına gerekçe hazırlama işlerini yürüten 'Koca' bakanlarla sağlık sorunları çözülemiyor.
Çünkü Türkiye, toplumsal yaşamın iki ana temeli olan 'sağlık' ve 'demokrasi' alanlarında çok tehlikeli hastalıklarla karşı karşıyadır.
Üstat Sanatçı Ferhan Şensoy'un dediğince: 'Çok faşist bir yağmur yağıyor, sanırım bir kocaman şemsiyenin altında toplanmanın zamanı…'
Ve bu kocaman şemsiyenin oluşturulması aşamasında çeşitli bahanelerle 'Gül alıp satmanın zamanı değil…'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…