Covid- 19 Salgını sonrası için öngörüde bulunan insanlar çoğunlukla aynı cümleyi kullanıyorlar: 'Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!'
Ama 'Peki nasıl olacak?' konusunda öngörüler çok çeşitli…
'Geçekleşmesi olanaksız, çarpıcı, ilginç öngörülerden (ütopya)'; 'otoriter ve baskıcı sistemlere (distopya)' uzanan öngörüler sıralanıyor…
Ben de 'Pek çok şeyin eskisi gibi olmayacağını' düşünenlerdenim. Hatta 'Her şeyin eskisi gibi olmasını arar durumlara' bile düşebiliriz…
Çünkü dünyamızın emperyalist güçleri, 'Salgını küresel faşizme geçiş gerekçesi olarak kullanabilirler…'
Çünkü dünyamızdaki kapitalist/ emperyalist/ gerici devletler bloğu; salgın boyunca tüm olanaklarını 'öncelikle sermaye sınıfını (ve sistemini) korumak ve güçlendirmek, sonra da kitlelerin demokratik haklarını kısıtlamak için kullandılar, kullanıyorlar…'
Üstelik 21. yüzyılın şu ilk çeyreğinde bir demokrasi ayıbı yaşanıyor; günümüz dünya devletlerinin çoğunun başında, 'sapkın ve uçuk/ kaçık tek adamlar' var…
Bu nedenlerle salgın sonrasında 'kitlelerde otoriterlik ve muhafazakarlık eğilimleri yükselebilir…'
Eğer toplumsal yaşamda 'iyi, güzel ve doğru istemlerin arkasında demokratik örgütlü güç yoksa; kötü, çirkin ve yanlış şeylerin öne çıkması kaçınılmazdır…'
Böylesi bir durumda, 'Kötümserliğe gark olamadan, ama hayallere de kapılmadan; demokratik örgütlü dayanışmayı güçlendirmek zorundayız…'
Ve teorik tartışmaların girdaplarında boğulmadan, güncel sorunlarımız için somut koşullardan somut öngörüler üretmek durumundayız…
EĞİTİMİMİZDE 'NİTELİK' SORUNU BÜYÜYOR…
Türkiye'de özellikle son 18 yıldır eğitimimizin niteliği yerlerde sürünüyor. Bu sürünmenin temel nedeni, önceki yazılarımızda sıkça irdelediğimiz gibi; 'RTE/ AKP/ MHP iktidarının 'eğitimi dinselleştirme ve piyasalaştırma' politikalarıdır…'
Ne yazık ki, eğitimimiz 'salgın furyasına' da hazırlıksız yakalandı. Karantina sürecinde örgün eğitime ara verilmesi ve uzaktan eğitimin kötü uygulanması ortalığı iyice karıştırdı. Bu karışıklık doğal olarak eğitimimizin niteliğini daha çok düşürecektir.
Bu bağlamda, iktidarın eğitim yatırımlarını kısmak için ileri süreceği 'salgın bahaneleri' kabul edilemez...
Çünkü 'nitelikli eğitim vazgeçilmez bir yurttaşlık hakkıdır.'
'UZAKTAN EĞİTİM' GELİŞTİRİLMELİ…
Ülkemizde salgından korunmak için apar topar uygulamaya konulan 'uzaktan eğitim', gelişmiş ülkelerde çoktan beri eğitimin içindedir.
Hatta ülkemizde 1970'li yıllarda Anadolu Üniversitesi tarafında başlatılan bu uygulama birçok dünya ülkesine (Türkiye hariç) örnek olmuştur…
'Uzaktan Eğitim: Öğrencinin ve öğretmenin, zamandan ve mekandan tamamen bağımsız biçimde, bilgisayar teknolojileri kullanarak, canlı ve görüntülü ders işlemeleridir…'
Uzaktan Eğitim:
  • Öğrenci merkezlidir,
  • 7/ 24 erişim kolaylığı vardır,
  • Toplumsal yaşamdan kaynaklanan nedenlerle ya da öğrencinin yaşamından kaynaklanan özel nedenlerle eğitime ara vermeden 'süreklilik' sağlar.

Bu nedenlerle 'Uzaktan eğitim', örgün eğitim sistemimize bağlanmalı ve teknolojisi geliştirilmelidir…'
Peki, 'Uzaktan eğitimin içeriği (müfredat programı ve ders konuları) nasıl olacak?...'
Aslında bu soru, eğitim sistemimizin temel sorunudur…
'YAŞAM BOYU ÖĞRETİM/ EĞİTİM' YAYGINLAŞTIRILMALI…
'Yaşam Boyu Eğitim: Örgün eğitim (okullar) ile sınırlı olmayan; evde, işte yaşamın her alanında gerçekleştirilebilen; yaş, sosyal/ ekonomik statü ve eğitim seviyesine bakılmaksızın sürdürülen eğitim uygulamasıdır…'
Yaşam boyu eğitim bir anlamda, bireylerin tüm yaşamlarını kapsayan 'örgün eğitim ile açık eğitim/ uzaktan eğitim bileşkesi' olarak düşünebilir.
Günümüzün toplumsal yaşam koşulları, bireylerin tüm yaşamları boyunca sürekli ve sistemli bir eğitim almalarını adeta dayatıyor…
Bu durumda bireylerin, çalışma yaşamlarını ve yaşamsal özgürlüklerini kesintiye uğratmadan kendilerini yenileyebilmeleri, yani düzenli bir biçimde 'eğitim almaları' gerekiyor…
İşte yaşam boyu eğitim konusunu dünya eğitim öğretisinin gündemine sokan gereksinim budur.
Gelişmiş demokratik toplumlarda önemli bir boyut kazanan yaşam boyu eğitim, ne yazık ki ülkemizde 'bir arpa boyu' kadar bile gelişemedi…
Ülkemizde birçok meslek dalında çalışanlar, okuldan mezun olduktan sonra hiçbir eğitim almıyorlar…
'MEB'e bağlı Hayat Boyu Öğrenme Kurumları' nın ise 'boş zamanları değerlendirme kursları düzenlemek' dışında bir işlevleri yok…
Oysa son virüs salgınının da açıkça gösterdiği gibi, 'Ülkemizde Yaşam Boyu Eğitim uygulamasının geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve örgün eğitim ile bütünleştirilmesi gerekiyor…'
'KAMUSAL EĞİTİM' DEN VAZGEÇİLEMEZ…
'Kamusal Eğitim: Yatırımları, programları, uygulaması ve denetlemesi kamu yönetimi tarafından yapılan eğitim sistemidir…'
Ve çağdaş eğitim biliminin öngördüğü 4 temel ilke olan 'Laik, demokratik, bilimsel, kamusal eğitim' bütünlüğü içinde uygulanması gerekir.
Oysa ülkemizin başına çöken Tek Adam Sisteminin eğitim politikasının ta başından beri, 'Eğitimin içeriğini dinselleştirme, uygulanmasını da dinci vakıf, dernek ve şirketlere devretme…' eğiliminde olduğu açıkça görülüyor, biliniyor.
Bu nedenlerle ülkemizde salgın sonrasında eğitim alanında karşımıza şöyle bir tablo çıkabilir:
  • Mevcut iktidar fırsatı ganimet bilerek; 'eğitimi dinselleştirme ve piyasalaştırma uygulamalarını hızlandırabilir…'
  • MEB bütçesi ciddi oranda kısıtlanabilir…
  • MEB okullarında eğitimin kalitesinin düşmesi, ekonomik durumu uygun olan yurttaşları özel okullara sevk edebilir…
  • Ve 'eğitim birliğimiz' darmadağın olabilir…
Ancak her türlü olumsuzluğa karşın, kamusal eğitimin güçlü bir dayanağı var: 'Kamusal eğitimi korumak ve geliştirmek çağdaş sosyal devletin temel görevlerinden birisidir; bu görev savsaklanamaz, devredilemez ve asla vazgeçilemez…'
Kamusal eğitim görevinin önemli bir boyutu da 'belediyelere' düşmektedir…
Aksi uygulamalar, iktidarların meşruiyetini yok eder…
Sözlerimi, Covid- 19 Salgını Sonrası için yaygın olarak kullanılan bir öngörü ile bitirmek istiyorum:
'Ütopya uyutur, distopya öldürür, demokratik toplumsal dayanışma yaşatır…'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, umutla ve azimle…