Aklımızı ve ruhumuzu ele geçirmek için oluşmuş bir atmosfer. Bizler de bir süreliğine coşkuyla kendimizden geçiyoruz. Tüketim çılgınlığı her şeyi verirmiş gibi yaptığı sırada, sanki tüm özgür düşüncelerimizi alıp götürüyor. Haddizatında bu böyle oluyor.
Teknolojik gelişmelerle birlikte sanal hayatın ortaya çıktığı, değerlerin yitirildiği, tüketiyorum öyleyse varım diyen tahammülfersa bir yaşam. Umut edilecek bir durum kalmamış. Sorumlular kim? Hepimiz suçluyuz. Hepimizin parmak izi var. Çevre tahribatlarının yaşandığı, ekolojik duyarlılığın kalmadığı, kişiler arası sevgi ve güvenin yitirildiği, tek bir yer var ki; sessiz yığınlar diye ifade edebildiğim , diğer anlamıyla da kent halkı. Sadece yaşam derdinde olan, otobüs duraklarında, trafikte bekleyen, kuralları hiçe sayan, vazgeçmiş görmezden gelmiş kent halkı…
Bu hayatın dışına çıkma şansımız da yok. Geri dönecek bir yer de artık kalmamış. Birbirine benzeyen yığın haline gelmiş kent halkı, anlık yaşama, gündelik olana kapılmış, tüm anlamlarını yitirmiş bir teslimiyet tavrında yaşamaya devam ediyor. Bilimsel araştırmalar yapmaya da gerek yok. Topluma baktığımızda biteviye mutlu değiliz. Gerek siyasi ve eğitimde sorunlu, gerek kişisel olarak stresli, doyumsuz, çevreye saygısız, farklı olana hoşgörüsüz olmuş, mutluluğu maddede arayan, televizyon ve internet karşısında yalnızlığını seyreden bir toplum. Modernite içinde yaşayan kişiler önüne hazır ne gelirse umarsızca tüketiyor. Refah var ama hiç düşünmüyor, sorgulamıyor, sormuyor!... Peki niye? Çünkü toplum; insanların duygularını değerlerini alıp posasını çıkartan bir tüketim sarmalı içinde kaybolmuş, tepkisiz kalmış, uyuşmuş. Bir toplum; siyaset liderlerine nereye gidiyoruz? diye soramamaktan korktuğu an tepkisiz kalır. Bir toplum; arabasını insanlara saygı duymadan park edebiliyorsa, bir toplum; rant sahiplerinin haksız kazançlarına dur demiyorsa, bir toplum; kapitalizmin ekolojik tahribatına karşı direniş gösteremiyorsa, bir toplum; kime olursa olsun korkmadan hesap soramıyorsa, velhasıl; alıştık artık demeyi söylemekten hiç rahatsızlık duymuyorsa, o toplum ilanihaye sessiz kalır.