Sene 1996, Başbakan Erbakan ve yardımcısı Çiller ülke ekonomisinin en kötü olduğu dönemde göreve başladı ve mevcut ekonomik şartlarda ezilen tüm emekçi, memur, emekli, esnaf ve köylülere yönelik önemli kararlara imza attı.

En kötü durumda olan kesim Bağ-Kur emeklileriydi ve Erbakan hoca bu yüzden en yüksek zam oranını bu kesime yaptı.

Bağ kur emeklisine %300 ZAM!

Anayasa ve yasalara göre bu durum ilk bakışta eşitlik ilkesine aykırı gelebilir size, hatta SGK mevzuatı ve ödedikleri prim miktarına kıyasla anormal bir zam oranıdır da diyebilirsiniz.

Erbakan hoca hangi yasal gerekçe ile bu kadar muazzam bir zam oranı açıkladı peki. Yazılı olmayan ama tüm zamanların en büyük yasası idi gerekçe; VİCDAN

Herkes bilmelidir ki bu ülke sosyal bir hukuk devletidir. Gelir dağılımında vatandaşlar arasında adaleti sağlamak zorundasınız. Sosyal devletlerde devlet vatandaşını açlığa ve yoksulluğa mahkum edemez. Gereken her türlü tedbir alınır. Belli bir kesim kayırılıp yüksek maaşlar ödenirken yıllarca devlete vergisini ödeyen ve emekli olduğunda da insanca yaşama hakkı olan bir kesime üvey evlat muamelesi yapamazsınız.

Pandemi döneminde en düşük emekli maaşını 1.500 TL'ye yükselttiler ama bu rakama ulaşana kadar gelen yeni zamların uygulanmaması kaydıyla. 1.500 TL altında maaş olanlar olduğunu duymak ve bilmek her vicdan sahibi insanı rahatsız eder. En düşük maaş 1.500 TL olduktan sonra iğneden ipliğe her ürün ve hizmette fahiş oranlarda artışlar oldu. En düşük maaşı 1.500 TL'ye yükseltmenin de artık bir önemi kalmadı bu şartlarda.

Son yıllarda devletten maaş alan memur ve bürokratların her türlü imkan ve haklarında sürekli bir artış yapılırken devletin yükünü sırtlanıp yıllarca devletten tek kuruş almadığı halde vergisini eksiksiz ödemiş, devlet dairesi kapılarında hakkını aramaya çalışmış, çoğu zaman itilip kakılmış bir kesimi yani halkı mağdur edemezsiniz.

Çoğu devlet memuruna ve memur emeklisine sadece maaş miktarı yönüyle değil her türlü alanda ayrıcalıklar tanıyor. Trafik kurallarını ihlal etse dahi ceza ödemek zorunda olmayanlar var. Tatile gitmek isterlerse çok ucuza denize sıfır tesislerde nerdeyse bedava tatil yapma hakları olanlar var. Çarşıya çıkarlarsa başta asker olan memurlar olmak üzere çoğu kamu görevlisinin çok ucuza yiyip içecekleri, hatta kuaför hizmeti bile alacakları imkanları dahi düşünülmüş. Çocukları yüksek okula başlayanlar içinde çok sayıda yurt veya misafirhane yapılmış. Çok sayıda bürokrat devletin tahsis ettiği araç ve özel şoför imkanına da sahip.

Peki bu memurların maaşlarını ve bu imkanlarını ödedikleri vergilerle sağlayan vergi mükellefi olan vatandaşın hak ve imkanları neler?

Ne çalışırken ne de emekli olduklarında hiçbir ayrıcalığa sahip değiller. Gittikleri her yerde aldıkları her hizmetin bedelini eksiksiz ödemek zorundalar. Ayrıca devlete olan vergi borçlarını da aksatmadan ödemek zorundalar.

Emekli olunca durum daha da kötü maalesef. Yaşayan ölülere dönüşüyorlar. Bir emeklinin maaşı asgari ücretin altında olamaz; olmamalıdır.

Son günlerde konuşulan memur ve tüm emeklilere %30 ve 35 oranında zam yapılacağı haberlerini takip ediyoruz. Bu doğruysa eğer, hem doğru hem de yanlış yönleri var. Memur ve memur emeklisine %30 veya 35 oranında zam yapılması doğrudur. Bu zam oranının SSK ve Bağ-Kur emeklisine de uygulanmasına gelince;

Bağ-Kur ve SSK emeklisine %30-35 bandında bir zam yapmadan önce yapılması gereken bir şey var!

Öncelikle SSK ve Bağ-Kur ve şayet düşük alan var ise memur emeklilerinin en düşük maaş miktarını açıklanacak olan asgari ücret seviyesine çıkartacaksınız, sonra memurlara ve memur emeklilerine verdiğiniz gibi %30-35 oranında zammı mevcut şartlara göre ayrıca uygulayabilirsiniz.

Efendim bunlar uygulanamaz diyenler olacaktır elbette. Merhum Erbakan'a da dediler ama o yaptı. Bağ-Kur emeklisine %300 zam yaptı, tek kuruş dış borç da almadı. Havuz sistemini kurup 10 milyar dolarlık iç kaynak yarattı. Ona sırf inancından dolayı hakaret edenler, gulu gulu dansı yapanlar, bilip bilmeden eleştirenler bugün utanıyorlar mı acaba?

Vicdan önemlidir kardeşim, hangi göreve gelirseniz gelin önce vicdanınızın sesine kulak vermek zorundasınız. İçiniz rahat mı bu adaletsiz gelir dağılımından dolayı. Orta direk diye bir şey kalmadı nerdeyse. Emekliler ve de özellikle Bağ-Kur ve SSK emeklileri bu hayat pahalılığında can çekişiyor. Her zaman ve her şartta fedakarlığı emeklilerden mi bekliyorsunuz . Belli bir kesimin banka hesapları artmış, ihracat rakamları rekor kırmış vs. vs. Bunlara itirazımız yok ama emeklinin tenceresi de kaynamıyor artık, haberiniz var mı?

Ayşe teyze, Hüseyin amca market market dolaşıyor bir kilo peynire 2 TL daha az para ödemek için. Sosyal devlet ilkesinden anladığınız nedir sizin? Her ay devletten maaş alan ve hem kendinin hem de eşinin ve çocuklarının hayatını garanti altına almış olan memurları ve memur emeklilerini düşünüyor olmanız güzel de, yıllarca ödedikleri vergilerle devleti ayakta tutmaya çalışmış ve hiçbir ayrıcalık da tanınmamış olan bu emektar insanları gördüğünüzde vicdanınız rahatsız olmuyor mu?

Onların ödedikleri vergilerin bir ehemmiyeti yok mu? Almayın kardeşim o zaman bu kesimden vergi filan. Kendini devlet zannedenler bu devletin masraflarını da, kendi masraflarını da kendi cebinden karşılasın. Bu devletin sefasını sürmek size cefasını çekmek vergi ödeyen vatandaşa mı kaldı!