1917'de, Bolşevik Devrimi'ni yapan Lenin'in ölümünden sonra Sovyetler Birliği'nde iktidarı ele geçiren Stalin, çalışma arkadaşları ile sohbet ederken, birden ayağa kalkıp ellerini havaya kaldırarak herkesi susturur ve söze başlar:
'Yoldaşlarım... Söyleyin bakalım, halkın yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı?'
Toplantıdakilerden bazıları adaletten, haktan, hukuktan, kimisi demokrasiden, insan haklarından söz eder. Kimisi de sertlik gerektiğini söyleyerek; sürgünleri, idam sehpalarını, zindanları hatırlatır.
Stalin, açıklamaların hiçbirini beğenmeyerek ürpertici bir sesle şöyle der:
'Yönetimi ele geçiren hükümdarın ya da o güçteki bir liderin Tanrı'dan pek farkı yoktur. Halk onu öyle görür. Önce bunu bilin... Sonra, insanların karşınızda baş eğip durması için ne yapmanız gerektiğini dinleyin..!'
Odadakiler ellerini ovuşturarak bu konuyu öğrenmekten çok mutlu olacaklarını belirtirler.
Stalin, birini çağırıp emreder:
'Çabuk bana bir tavuk getirin!'
Görevliler aceleyle bir tavuk alıp getirirler...
Stalin, adamlarının gözleri önünde tavuğun tüylerini canlı canlı yolmaya başlar.
Diktatör, bütün tüyleri yolunup cascavlak kalan tavuğu odanın ortasına salıverir:
'Şimdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk?'
Zavallı tavuk içine düştüğü acıdan kaçıp kurtulayım diye aralık kapıdan dışarı kaçar, soğuktan tir tir titrer, dönüp masaların altına girer, masa ayakları canını yakar, duvar diplerine koşar, tüysüz kanatları yara bere içinde kalır, şömineye yaklaşır, derisi kavrulur...
Sonunda çaresiz, tüylerini yolan Stalin'in bacakları arasına sığınıp saklanır.
O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp yolunmuş tavuğun önüne tane tane atar. Yemlenen tavuk bundan sonra, Stalin nereye yönelse peşinden koşar..!
Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakan Stalin, alaycı bir gülüşle şöyle der:
'Gördünüz mü..? Halk dediğiniz topluluk bir tavuk gibidir. Tüylerini yolup aldıktan sonra onu serbest bırakın. Gerisi çok kolaydır... Çünkü artık onları bir avuç yemle yönetmek mümkün olur...'

TAVUK TOPLUM MU ÖZGÜR YURTTAŞLAR MI..?
Yukarıda anlatılan olayda Stalin'in yerine istediğiniz bir diktatörün adını da yazabilirsiniz. Çünkü, kesin olan bir şey var ki; adı ne olursa olsun tarih boyunca tüm diktatörler kendi midelerini (!) ve kasalarını doldururken masum halkı hep tüyleri yolunacak tavuk gibi görmüşlerdir.
Tüyleri yolunduktan sonra sığınacak bir güç kalmadığına inandırılan garibanlar; önlerine atılan küçük yemlerle haline şükreden, fakirliğin kader olduğuna inandırılan, tüylerini yolanların peşinden sorgusuz sualsiz koşturan itaatkar kölelerden oluşan 'tavuk toplum' haline dönüştürülürler.
Bizim gibi demokratik cumhuriyetlerde ise halk 'Stalin'in Tavuğu' olmayı asla kabullenmeyen, üretimden gelen gücünü bilen, yönetme gücünü 'kayıtsız şartsız' elinde tutan ve her koşulda haklarını talep edebilen özgür yurttaşlardan oluşur, oluşmalıdır.

ÖZGÜR BAYRAMLARI KİME BORÇLUYUZ..?
Ulusal Kurtuluş Savaşı ile bizlere bağımsız bir vatan bırakanları, padişahlık tekliflerini elinin tersi ile itenleri, diktatörlük yerine demokratik ve laik cumhuriyeti halkına armağan edenleri, Anadolu topraklarında özgürce ibadet ve bayram kutlamaları yapabilme şansını verenleri saygıyla, minnetle anarken tüm sevdikleriniz ile birlikte; mutlu, umutlu, huzurlu, güzel bir bayram geçirmenizi dilerim.