Yaşam için mutlak gerekli olan su, ikamesi olmayan bir gıdadır. Bir yetişkinin yarısı, bazen de yarısından fazlası sudur. Vücutta bulunan su miktarı erkeklerde kadınlara göre daha fazladır, en fazla su miktarına ise çocuklar sahiptir. Ancak yaşa, kiloya, boy uzunluğuna, fiziksel aktiviteye göre değişmektedir. Hayati fonksiyona sahip vücut sıvılarının (kan, mide salgısı, tükürük, gebelikte oluşan sıvı, idrar) çoğunu su oluşturmaktadır. Su vücuda alındıktan sonra besinlerle birlikte sindirim sisteminde emilmekte, kana karışıp, kılcal damarlardan çıkarak doku sıvısını oluşturmakta, hücre içinde bazı kimyasal tepkimelere girmekte, doku sıvısına dönüşüp dokular yoluyla kan dolaşımına katılmaktadır. Vücuda dağılıp, kan aracılığıyla böbreklere gelen suyun bir kısmı toksik (zehirli) ve atık maddeleri çoğunlukla idrar, bağırsaklardan dışkı, deriden ter, nefes alıp verirken de solunumla vücuttan atılır. Su beyin, omurilik ve diğer organları dış etkilere karşı korumaktadır. Ağız, burun, göz dokusu ve akciğerdeki havayı nemlendirir. Cildin orta katmanında biriken su vücut ısındığında ter olarak cildin yüzeyine çıkar, buharlaşarak vücudu soğutur, böylece vücut ısısını dengede tutar. Kasların dengesi ve eklemlerin kayganlığı su ile sağlanır. Su temel besin maddesidir, kalorisizdir ve çıkarıldığı yöreye göre değişse de bazı mineraller içermektedir. Yumuşak su yüksek sodyum içeriği ve düşük bir kalsiyum ve magnezyum oranına sahipken, sert su kalsiyum ve magnezyum içeriği yüksek sulardır. Suyun sertliğinin sağlık üzerine herhangi bir etkisi yoktur, içimi hoş olan sular ise orta sertlikteki sulardır. Maden suları, mineraller yönünden normal suya göre daha zengindir.

Her bireyin su ihtiyacı farklıdır. Yağ dokusu azaldıkça su ihtiyacı azalsa da her kilo başına 35-40 mililitre su içmek, ihtiyacı karşılar. Normal bir insanın su ihtiyacı kilosunun 3 ile çarpılması ile elde edilen miktardır. Vücut, biriken toksinleri atmak ve su dengesini sağlamak için idrarla 1,5 litre, deri ile yarım litre, solunum ile 0.3 litre su kaybetmektedir. Vücudumuzun ortalama su kaybı 2-2,5 litre arasında değişmektedir. Su kaybı %1 olduğunda susama merkezi uyarılmakta, %3'te vücuttaki kan miktarı olan kan hacminde ve fiziksel performansta, % 5'te konsantrasyon azalması, %8'de baş dönmesi, aşırı yorgunluk, soluma güçlüğü oluşmakta, %10'da kas spazmı, yorgunluk, dolaşım ve böbrek yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Eksiklik karşılanmazsa dilde ve boğazda kuruma olmaktadır. İdrar rengi koyulaşmış, cilt pul pul dökülüyorsa, tok olmaya karşın açlık hissi varsa, yorgunluk ve artan kas ve eklem ağrıları vücudun suya ihtiyacı olduğunu gösterir. Vücutta su az olunca, besinlerdeki vitamin ve minerallerin emilimi azalıp, bağışıklık sistemi zarar görebilir. Yeterli su tüketmemek, böbreklerdeki zararlı maddelerin atılmamasına ve böbrek taşı oluşumuna, kadınlarda idrar yolu enfeksiyonuna yol açmakta, cilt kuruluğu ve esnekliğini azaltmakta, dışkının sert olmasına, kabızlığa neden olmakta, bağırsakları ve sindirim sistemini etkilemektedir. Fazla susuzluk, böbrek ve beyin hasarına kol ve bacaklarda kangrene, kalp krizine, organların zarar görmesine, ölüme kadar neden olabilmektedir. Omurga ve eklem disklerinde bulunan kıkırdakların yaklaşık %80 i sudur, susuzluğa bağlı eklem sıvısında azalma, ağrılara yol açabilir. Vücutta suyun atımı ve alımı bir denge içinde gerçekleşmektedir ve miktar olarak birbirini dengelemesi gereklidir. Yaşlandıkça beyne daha az uyarı gönderildiği için susama isteği geç oluşmakta, kalp ve böbrek hastalıklarının 1/3 ü yetersiz su alımı ile ilgili olmaktadır. Yaşlılar kadar çocuklarda da su tüketimi önemlidir, yaşı, büyüklüğü, aktivite düzeyi gibi pek çok faktöre göre sıvı ihtiyacı değişmektedir. 10 kg ağırlıkta bir çocuğun 1 litre, 15 kg ağırlıkta bir çocuğun 1250 ml, 25 kg'lık çocuğun 1600 ml suya ihtiyacı vardır. Toplam sıvı alımının %70-80'i içme suyu ile geri kalanı ise besinlerle karşılanmaktadır. Suyla birlikte meyve ve sebze suları, süt, ayran, kefir, limonata, meyve ve bitki çayları, çorbalar, sebze ve meyveler, sıvı alımını sağlayabilecek kaynaklardır. Çay, kahve gibi içecekler idrar söktürücü oldukları için, su kaybına neden olmaktadırlar. Su içme zamanı, hangi ısıda içileceği, içine hangi meyve, baharatlar konursa sağlığımıza neler kazandıracağını da bilmek önemlidir.

Geceleri solunum nedeniyle kaybedilen suyu koymak için sabah bir bardak ılık su içmek midenin dolu hissedilmesine yardımcı olur, sindirimi kolaylaştırır, kan dolaşımını anlandırır, cildi onarır, kas ağrılarını tedavi etmekte, vücuttan toksinleri attırmakta, besinlerin hızlı parçalanmasına neden olmaktadır. Ilık su yerine soğuk su içilirse, sindirim zorlaşır, migren ağrıları artar. Uyumadan önce yarım ya da bir bardak su içmek gece boyu terlemeye neden olarak vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olacak ve beyin kanaması ve kalp riskini azaltacaktır. Yemekten yarım saat önce su içmek sindirime ve zayıflamaya yardımcı olur. Yemek yerken su içildiğinde ise mide suyu ve mide asidinin oranı azalır, bu durumda hazım zorlaşır, gaz şikayeti artar. Duş almadan önce bir bardak su içmek tansiyonu dengeli tutmaktadır. Yetersiz su içmek kadar fazla içmek de zararlıdır, kan hacim olarak artar, dolaşım sistemine, damarlara, kalbe yük bindirir. Hücre içi ve dışındaki mineral dengesi değişir. Çok su ise kandaki tuzun seyrelmesine, vücudun su seviyesinin yükselip, hücrelerin şişmeye başlamasına neden olmaktadır. Aşırı su böbreklerde yorgunluk ve tahribata yol açabilir. Su, susamayı beklemeden, gerekirse zencefil, tarçın, bal, limon, nane, maydanoz gibi çeşitli maddelerle aroma kazandırarak doğru zamanlarda içilmelidir.