Depremin ardından başlayan tartışmalar bitmiyor.
Deprem vergilerinin nereye harcandığı tartışması…
Sonra, ülkenin en eski…
En köklü yardımlaşma derneğinde dönen işler…
İpin ucunu çektikçe devamı çorap söküğü gibi gelen, ucu vergi kaçırmaya kadar dayanan hukuksuz işler…
Ve enteresan savunmalar…
'Vergi kaçırmakla vergiden kaçınmak aynı şey değildir!'
Filozofça bir söz ama…
Ama işte…
Sadece insanı güldürüyor.
Sonra, vatandaşın depremzedeler için yaptığı yardımların, bağışların nereye gittiği tartışması…
Suçlamalar…
Bütün bu suçlamalar doğru mu, değil mi?
Yardımlaşma derneğinin Genel Müdürünün, kendini aklamak için çıktığı televizyon programında, suçlamalara rağmen, fırsatı değerlendirip programın sonunda, hiç beklenmedik bir hamleyle, vatandaşların cep telefonu mesajıyla nasıl bağış yapacaklarını anlatması…
Pes doğrusu dedirtecek türden.
Sonra hangi siyasi, depremde yas tuttu; hangi siyasi tatile gitti…
Hangi siyasi, deprem bölgesini ziyaret etti; hangi siyasi ziyaret etmedi…
***
Siyasilerin, bürokratların para ağırlıklı bu tartışmaları devam ederken, depremde can kaybı yaşanmaması için neler yapılması…
Hangi tedbirlerin alınması…
Hangi yasaların çıkarılması…
Mevcut yasalarda hangi düzenlemelerin yapılması gerektiği üzerinde her zamanki gibi hiç durulmadı…
Yaşanan can kayıplarının…
Eksik malzemeyle yapıldığı için yıkılan binaların suçlusu kim?
***
Zamanın birinde, deprem sonrası mahkeme kuruluyor.
Depremde yıkılan binaların, yaşanan can kayıplarının sorumlusu bulunup yargılanacak.
İlk binadan başlıyorlar.
Binanın müteahhidini yakalayıp mahkemeye çıkaracaklar.
Ara ki bulasın müteahhidi.
Müteahhit çoktan kaçıp gitmiş.
Bizim gibiler de 'can kayıplarının suçlusu kim' diye sorup durunca…
Bir suçlu bulunup yargılanacak!
Mahkeme heyeti, binanın kolonlarında kullanılan kumu suçlu bulmuş.
Başlamış kumu yargılamaya.
'Neden ayakta durmadın, neden hemen pes edip yıkıldın?'
'Ama efendim,' demiş kum, 'beni ayakta tutan da çimentodur, o beni sımsıkı tutmayınca ben tek başıma ne yapabilirim ki?'
'Doğru,' demiş mahkeme heyeti. 'Asıl suçlu çimento. Kumu tutmamış.'
Çimentoyu çağırmışlar mahkemeye.
'Ne diyorsun bu işe? Sarsıntı sırasında kumu tutmamışsın. Bak senin yüzünden bina yıkıldı. O kadar masum insan hayatını kaybetti.'
'Hakim Bey, benim ne suçum var? Beni de ayakta tutan demir. Demir suçlu.'
Demiri çağırmışlar mahkemeye.
'Neden tutmadın bunları? Hiç mi vicdan yok sende! İnsanlar ölüyor senin yüzünden. Depremde can veren o masum insanların suçlusu sensin!'
'İnsanların hayatını kaybetmesine çok üzüldüm; ama ben suçsuzum. Ben bunların yanında yoktum. Ah bir olsaydım yanlarında… Sımsıkı tutardım ikisini de! Yıkılmalarına izin vermezdim.'
***
Bazen en etkili eleştiriyi mizah yapar.
Kara mizah