Tanrı insanı yaratmış.
Yaratırken de çeşit çeşit yaratmış.
Huyuyla suyuyla bin bir çeşit insan…
***
Kimileri vardır ki kendini beğenmiş.
Burnu havada…
'Kendinde bir b.. görüyor!' denenlerdir bunlar.
'Küçük dağları ben yarattım' zanneder böyleleri...
Kendinden başka herkesi küçümser...
Azımsar...
Yok sayar…
Dünyanın, kendisinin etrafında döndüğünü zanneder...
Sürekli kendinden söz eder.
Kendinden...
Eşinden...
Çocuklarından...
Çocuklarından sonra torunlarından…
Akrabalarından...
Silsile yoluyla devam edip gider bu.
Böyleleri sözü evirip çevirip kendine getirir.
Bunu öyle ustalıkla yapar ki şaşırıp kalır insan.
Diyelim ki,
'Hiç keyfim yok, biraz üşütmüşüm,' dediniz.
'Geçen gün ben de üşütmüştüm. Vücudumda bir kırgınlık bir kırgınlık,' diye başlar söze.
Yahut da,
'Geçenlerde bizim çocuk da üşütmüştü, günlerce atlatamadı,' der.
Senin hastalığını, senin de bir derdin olup olmadığını hiç mi hiç duymak…
Dinlemek istemez.
Varsa yoksa kendisidir.
***
Kimileri de vardır ki...
Hilekar...
Kurnaz...
Madrabaz...
Hokkabaz...
Acımasız...
Vicdansız...
Hırsız…
Uğursuz…
Yolsuz…
Merhametsiz…
Böyleleri hak, hukuk, adalet tanımaz.
Çıkarları için, para pul için, mal mülk için yapmayacakları şey yoktur bunların.
Bir de,
'Kefenin cebi yok. Kimse bir şey götürmez bu dünyadan!' derler ama…
Ama neredeyse dünyayı zimmetlerine geçirmeye kalkarlar.
***
Ve Tanrı, kimilerini de yufka yürekli yaratmış…
'Allah'ın garibi'dir böyleleri.
Hilekar...
Kurnaz...
Madrabaz...
Hokkabaz...
Acımasız...
Vicdansız...
Hırsız…
Uğursuz…
Yolsuz…
Merhametsiz olanların tek sermayesi…
Cesaret aldıkları tek şey ise işte bu 'Allah'ın garibi' olarak yaratılan yufka yüreklilerin dürüstlüğü…
Ahlakı…
Vicdanı…
Merhametidir.