Eskiden,
Gazetelerin mizah ekleri olurdu ya da sayfaları...
Okur, gülümserdik...
Gerçi, gerçekliği en çarpıcı şekilde mizah gösteriyordu bize...
Ama yine de 'kaliteli' mizah içimizi ferahlatırdı...
Sonra televizyon...
Özellikle siyah-beyaz, tek kanallı zamanlar...
Pazar sabahları kovboy filmleri...
Salı akşamları Türk filmleri...
Cumartesi akşamları yine yabancı film...
Her akşam saat 23.30 sularında 'Güne Bakış'ı seyreder,
İstiklal Marşı'nın eşliğinde Türk bayrağının göndere çekilmesiyle televizyonlar kapanırdı...
Sonra renkli yayın, derken özel kanallar ve bugünler...
***
Artık televizyon neredeyse izleyemiyorum...
İzlemiyorum değil, izleyemiyorum,
Çünkü içim kaldırmıyor...
Gazeteleri de işimiz icabı takip ediyoruz...
Ama gazetelerde de durum farklı değil...
TV kanalları da, haber bültenleri de,
Gazeteler de tepeden tırnağa şiddet dolu...
Ya trafik kazaları,
Ya kadına şiddet,
Çocuğa ya şiddet ya taciz...
Ya sokak ortasında pompalı tüfeklerle birbirlerine ateş eden adamlar...
İşte Eskişehir'de kent çöplüğünde cansız bedeni bulunan bebek...
Otopsi sonucu, öldürüldükten sonra çöplüğe atıldığı anlaşılmış...
Şimdi bunu yapan insan/lar aramızda dolaşıyor...
Belki aynı tramvaydaydık dün...
Belki bu sabah aynı kaldırımda yanımdan geçti...
İşte Antalya'daki vahşet...
Özel öğrenci yurdunun mutfağında çalışan şahıs, 19 yaşında bir gencin kafasını kesip, göğsünün üzerine koyuyor...
Vahşet, vahşilik, insanoğlunun en karanlık tarafı...
***
Gelelim televizyon kanallarındaki haber programlarına...
Artık yeni sistem şöyle;
MOBESE dediğimiz güvenlik kameraları var ya,
7 gün 24 saat faaller...
Önceleri herkesi izliyorlar diye bir önyargı vardı ama,
Sonradan anlaşıldı ki,
Ya pek çok suç girişimi için caydırıcı oluyor ya da faillerin çabucak yakalanmalarını sağlıyor...
İşte haber programlarının ana kaynağı bu MOBESEler...
Daha doğrusu,
MOBESELERden alınan görüntüler...
Trafik kazaları, sokak ortasında eşini döven adamlar, western filmlerini kıskandıran silahlı çatışmalar...
Üstelik,
Kameramana ihtiyaç yok,
Muhabire ihtiyaç yok...
Ya da en çok, masa başında oturup görüntülerin yer ve zamanı ile kişilerin kimliklerini tespit edecek bir çalışan...
Elbette istisna tv kanalları var...
Bir çok kurum ve kuruluş da görüntüleri kendileri hazırlayıp gönderiyor...
***
Gazetelerde de durum çok farklı değil...
Ülke yangın yeri olmuş, görmüyorlar, duymuyorlar, yazmıyorlar...
Ne dolar, ne zam, ne işsizlik...
Tık yok çoğunda...
İşte biz onlara filanca basın diyoruz...
***
Tüm bunların üzerine,
Her geçen gün daha da kirlenen bir çevre,
Felaket haberleri,
Dispotik bir dünyayı çağrıştıran karamsar kuramlar, gelecek öngörüleri...
Pandemi, covid, korona, delta, omicron, varyant
Kısaca,
Tepeden tırnağa şiddet,
Tepeden tırnağa karamsarlık,
Tepeden tırnağa boşluk...