Doğanın tüm işlevleri çevrimler halinde yürümekte ve bu işlevler sürekli olarak tekrarlanmaktadır. Hava, su, toprak, bitkiler ve hayvanlar arasında sürekli bir alışveriş olması, kaynakların tekrar tekrar kullanılabilmesine ve böylece yaşamın sürmesine olanak vermektedir.
Yaşamın sürmesi için gereken oksijen, su ve diğer maddeler sadece bir tek kullanımla bitseydi, bu güne kadar hepsi tükenmiş olacaktı. Genellikle aynı düzeni sürdüren çevrimlerde bazen değişmeler olur fakat sınırlı kalır ve önemli değişikliklere neden olmaz, ancak insan faaliyetlerinin çeşitli etkileri çevreyi ve doğal çevrimleri, dolayısıyla doğal dengeyi ciddi şekilde bozabilmektedir. Günümüzde uygulanan tarım yöntemleri, doğal azot ve mineral çevrimlerinin gerçekleşmesine olanak vermemektedir. Organik maddenin yetersiz oluşu, toprakta humus ve mineral oranının azalmasına neden olmaktadır. Doğada bulunan minerallerin çoğu bütün canlılarda bulunmakta ve çeşitli yaşam fonksiyonlarında görev almaktadır. Bu fonksiyonların düzenli bir şekilde sürmesi ve böylece canlıların sağlıklı, kaliteli bir yaşam sürdürülebilmesi için bunların ihtiyaç duyulduğu miktar ve şekilde bünyede bulunması gereklidir. Mineraller, yaşam fonksiyonlarının sürdürülebilmesi için insan vücudunda da bulunması gerekli organik maddelerdir.
Doğada bulunan bütün mineraller insan vücudunda da yer alır ve her mineralin vücuttaki işlevi farklıdır, bunlardan 15'i ise sağlık için elzem olarak bilinmektedir. Geçmişte kalsiyum, fosfor, demir ve iyota özel önem verilirken, araştırmalar devam ettikçe çinko, krom, magnezyum, potasyum, manganez, selenyum vb. gibi çok sayıda mineral bunlara eklenmiştir. Mineraller, esas olarak her toprakta bulunmayan, vücutta üretilemeyen ve mutlaka dışarıdan almak zorunda olduğumuz maddelerdir. İnsanlar mineralleri bitki ve hayvanlardan, bitkiler topraktan, havadan ve sudan, otçul hayvanlar ise bitkiler, yemler ve beslemede kullanılan bazı katkı maddelerinden alırlar. Yani en temel kaynak topraktır. Toprakta olmayan veya bitkiler tarafından alınamayan mineraller, insan beslenmesinin temelini oluşturan bitki ve hayvanlarda da bulunmamaktadır. Bitkilerin mineralleri alabilme miktarı, yetiştirildiği topraktaki mevcudiyetine, üretimde kullanılan gübrelere, topraktaki suya ve toprak reaksiyon durumuna, toprağın içeriğindeki kireç ve humus oranına göre değişmektedir.
Korona salgını nedeniyle, bağışıklık sisteminin güçlü olmasının önemini, bunda büyük bir payın doğru ve sağlıklı beslenmede olduğunu her kes anlamış gözüküyor. Beslenmede sebze ve meyveye pek yer vermeyen veya gerektiğinden daha az önem verenler de (hiç olmadı bir kısmı) bu yaklaşımın yanlış olduğunu öğrenmiştir. Beslenmeden beklenenlerin sağlanabilmesi için gıdalarımızda bulunması gereken ya da bulunduğunu düşündüğümüz maddeler 'ya içinde yoksa' veya 'eksikse' (bu duruma gizli açlık da denmektedir), o zaman vücutta bunların görev aldığı sistemler ya düzgün çalışmaz, ya da sorun çıkarır. Doğrudan gıda maddesi ve/veya gıda hammaddesi olan ürünlerin yetiştirildiği topraklardaki minerallerin varlığı, miktarı, bitkiler tarafından alınabilir olup, olmadıklarını bilmek ve üretim aşamasında gerekeni yapmak, bu besin maddelerinin doğal yollarla vücuda alınmasını sağlar. Bunların belki tamamı, belki bir kısmı aynı zamanda bitkilerin büyüyüp gelişmesi, nicelik ve nitelik bakımdan yüksek ürün vermesini de sağlayan minerallerdir.
Bu nedenle üreticilerin, topraklarının özelliklerini bilmesi, üreteceği bitkilerin ihtiyaçlarını buna göre karşılaması mutlak gereklidir çünkü 'bitkilerin besledikleri kadar beslenmeye de ihtiyaçları vardır ve besleme güçleri için doğru beslenmeleri gerekir'. Bunun için 'toprak ve bitki analizleri' şarttır. Sulu tarım yapanlar buna 'su analizlerini' de eklemelidir. Üreticilerin önemli bir kısmı bu işin ciddiyetini hala anlamış değildir. Tarlaları küçük olanlar, çok parçalı olanlar ise maddi olanaksızlıklar nedeniyle yaptıramadıklarını söylemektedir. Analizler pahalı, sonuçları güvenilir değil diyenler de var. Analiz laboratuvarı sayısı az, topraklarımız hızla fakirleşiyor, ürünlerimizin verimi, kalitesi toprağın doğal gücünden çok pahalı ve fazlası zararlı kimyasallara dayalı.