Şükür ABD başkanlık seçimleri bitti. Basın ve medyanın ilgisi sayesinde hepimiz ABD seçimi uzmanı kesilmiştik.

Uzun süre 'Trump'la yattık, Biden'la kalktık.'

Abartıldığını söylemek mümkün ama düşününce bu 'ilgi'de haksız da sayılmazlar.

ABD bu! Dünyayı şekillendirmek; paranın, kaynağın, çıkarın olduğu coğrafyalara el atmak, kargaşa yaratmak, savaş çıkarmak gibi tedavisi mümkün olmayan bir rahatsızlığa sahip.

Ellerini herkesin hem cebinde, hem ensesinde tutmayı seven bir hastalığı var.

***

Atıp tutanlara bakmayın, bizim yönümüz 1950'den beri ABD'ye dönüktür. 'Marshall yardımı'nın süt tozuyla, turuncu peyniriyle tanış olmuştuk kendileriyle.

Bazen kaş çattılar bize, parmak salladılar; bazen sahte dost maskesiyle sırtımızı sıvazladılar; bizden hiç vazgeçmediler. Suyumuzu, toprağımızı, ürettiklerimizi, ordumuzu, eğitimimizi, iç ve dış politikamızı 'kendi çıkarlarına göre şekillendirmek' olarak tarif edilebilecek yardımlarını (!) hiç esirgemediler. Yakamıza BOP rozeti bile taktılar.

12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, hatta 15 Temmuz'un ABD'li 'bizim çocukları'ın (!) eseri olduğuna inanan sayısı az değildir.

Bize çuvalla yardım etmişlikleri, çuval satmışlıkları da vardır, başımıza çuval geçirmişlikleri de. Her nedense o çuvalların üzerinde hep Marshall Yardımı zamanında beynimize kazınan 'tokalaşan iki el' simgesi hayatımızın parçası haline geldi.

O nedenle ABD seçimleri bütün dünyanın olduğu gibi bizim de ilgi alanımıza girer ve normaldir.

***

Genellikle bizim ulusal çıkarlarımız, ABD'nin küresel çıkarlarıyla çelişir. Bu nedenle fazlaca yüz göz olur, fazlaca içli dışlı davranırız.

Doğu Akdeniz petrol paylaşımı, Kıbrıs'ın geleceği, Irak işgali, İran ambargosu, PKK/PYD'ye para ve silah yardımı, Akdeniz'e uzanacak Kürt koridoru, Libya, S-400'ler, F-35 uçakları, Rıza Sarraf ve İstanbul Bankası davası, FETÖ'cülerin sığındığı ülke olması…

Say say bitmiyor. Hemen hepsinde ABD ile farklı düşünüyor, karşı saflarda yer alıyoruz.

Bu sorunlar Trump zamanında var mıydı? Vardı.

Biden zamanında da olacak mı? Elbette, belki yeni sorunlar da eklenecek, bilmiyoruz.

Öyleyse Trump kaybetti diye üzülenleri, Biden kazandı diye sevinenleri nasıl tanımlayacak, hangi kaba koyacağız?

Siz merak etmeyin, Cumhurbaşkanımız 'van münit'ten bu yana uluslararası ilişkilerde epeyi tecrübe sahibi oldu. Kiminle nasıl diyalog kuracağını; kime, nasıl hitap edeceğini iyi bilir!

Bilmediği; dışişlerinin dini bütün diye doldurulan kadrolar tarafından değil, ancak (zamanında monşer diye aşağılanan) uzman diplomatlar tarafından yürütülebileceğidir.

Diplomasi -kesinlikle- liyakat gerektirir.

***

Sonunda ABD de 'Trump'la yatıp Biden'la uyandı'.

Başkan seçilen Joe Biden, koltuğa ancak 20 Ocak'ta oturabilecek. Eski başkanın 'sindirim süreci', yeni başkanın 'hazırlık süreci' olarak görülen, başkanın yetkilerinin kısıtlandığı bu döneme 'topal ördek' dönemi deniyor.

Bizde olsa, seçim tutanakları imzalanmadan 'Üsküdar geçilir', popolar koltuklara yerleşirdi herhalde.

***

Trump'ı 'kanka', Biden'ı da 'sosyalist ayaklarındaki kapitalist' olarak tanıtan medyanın gazına gelen halkımızın; hediyesine, yemeğine, hiç olmazsa gazozuna iddiaya girecek kadar taraf olmasına da şaşmamak elde değil.

İkisinin de dünyayı sömüren emperyalist bir ülkenin başına geçmek istediğini; sadece başkanın adının değişeceğini, temel konularda politikaların aynı kalacağını anlamak bu kadar mı zor?

Ama bizden de bir şeyler öğreniyor haspalar. Baksanıza, Trump durmadan itiraz edip 'hiçbir şey olmadıysa bile, kesinlikle bir şeyler oldu çizgisi'nde ülkesini kaosa sürüklemeye çalışıyor; ama oradaki yargıçlar pas vermiyor.

İster istemez insan, bizim ülkemizde de seçim sonucu böylesi bir değişimi gerektirirse nelerle karşılaşırız sorusunu düşünüyor ama cevaplamaktan korkuyor.

İnşallah aklıselim galip gelir demekten başka çare yok!

***

Biraz denizaşırı takılınca, haklı olarak 'baydın artık' dediğinizi duyar gibiyim. Hadi içeriye dönelim.

8 Kasım 2016'da Trump'ın başkan seçilmesini kutlamak için 500 kilo turpu, halka ücretsiz dağıtan arkadaşa sesleniyorum.

Şimdi 8 Kasım 2020 ve Joe Biden'ın başkan seçildiği belli oldu.

'Trump' kelimesinden 'turp' çağrışımı almıştın ya;

'Biden'ın adı da 'bidon'u çağrıştırmıyor mu sence?

Hani bizim bidonlar nerede?